<Matt gözlerini yıldızlardan ayırmadan cevapladı.
"Hayır, Grace. Seni düşünüyordum.">
Yatağımda doğrulup gözlerimi kırpıştırarak ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Matt ciddiyetle yüzüme döndü.
"Seninle olmaktan ne kadar mutlu olduğumu. Yıllar sonra ilk defa yalnız değilim."
Matt bana kesinlikle farklı davranıyordu. O... Benden hoşlanıyor gibi davranıyordu ve kafam inanılmaz karışmıştı. Birine aşıkken birinden hoşlanabilir miydi?
Ben yapmıştım, tabii ya. Tabii ki birine aşıkken birinden hoşlanılabilirdi.
"Yalnızca bugünlüğüne... Yanıma uzanır mısın?"
Gözlerimi fal taşı gibi açıp yüzüne baktım. Bilmediğim bir şeyler döndüğü kesindi.
"Be-ben bilmiyorum Matt. Özür dilerim. Artık uyusam iyi olacak. İyi geceler."
Beni bile şaşırtan bir hareket yaptım, Matt'in kırgın bakışlarına dayanamayıp yanağını öptüm. Bu hislerimi olması gerekenden fazla gösteren bir hareketti ama Matt'in nereden çıktığını bilmediğim bu romantik haline dayanamamıştım. Geriye çekilip yatağıma yattım ve Matt'in tepkimi görmesini engellemek için arkamı döndüm. Biraz sonra arkamdan yavaşça fısıldadı.
"Teşekkür ederim Grace."
Sabah uyandığımda Matt'in ilk defa benden önce uyanmadığını fark edip ses çıkarmamaya çalışarak kalktım. Yüzümü yıkadıktan sonra bu tura çıkmadan önce okumak için aldığım eski gazeteleri yerinden çıkarıp benimle ilgili olan kısımları bularak sedirin üstünde okumaya başladım. Keith'in mezarını ziyaret ettiğimdeki haberde aleyhime bir şey olmaması şaşırtmıştı doğrusu. Paparazziye "eğer terfi alırsan Keith'in ortancaları sevdiğini yaz" dediğimi hatırlayıp tekrar yazıyı taradım ve aradığım cümleyi bulunca gülümseyip gazeteyi kenara koydum. Diğerini alıp ikinci sayfadaki Matt ve "Heather"ın haberine baktım. Yıllar sonra ilk defa biriyle görüntülendiğinden hayranlarının şaşkın olduğunu söylüyordu. Yine de bunun da olumsuz bir haber olmadığına sevinip diğerinin üzerine bıraktım.
Saate baktığımda neredeyse dokuz olduğunu fark edip Matt uyanmadan kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Sesi izole etmek konusunda hiç de umutlu olmadığım mutfak ve yatak odasını ayıran kalın perdeyi çekip kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Tavada baharatlı patates yapmıştım, doğrusu bu en sevdiğim şeylerden biriydi. Matt'in de seveceğini düşünüp yapmıştım zaten. İşim bitince üstünü kapatıp düşünceler eşliğinde tabakları masaya koydum. Matt dün "sahte" öpüşmemizden sonra bambaşka biri olmuştu. Neredeyse... Beni sevdiğini düşündürecek kadar. Peki ben aynı mıydım? Hayır kesinlikle aynı hissetmiyordum. Dün gece bana yanına uzanmamı teklif ettiğinde neredeyse heyecandan kalbim yerinden çıkmış, tüm benliğimle evet demek istemiş; mantığımı dinleyerek reddetmiştim. Şu an bile kararımdan pişman taraflarım var gibi hissediyordum. Dudaklarını düşündüm. Yaz güneşi olarak tabir ettiğim gülümsemesi olduğu gibi içime dolmuştu bir anlığına; hatta o anın güzelliği canımı acıtacak kadar görkemliydi. Ellerimi istemsiz bir biçimde dudaklarıma götürüp o anı hatırlamaya çalıştım. Saçlarımın uçlarına kadar onun olmuştum. Sırtımdan aşağı inen tatlı bir ürpertiyle toparlanıp perdeyi aralamış gülümseyerek beni izleyen Matt'i görünce neredeyse yerimden sıçradım.
"Uyandığını görmemişim, özür dilerim."
Matt yanıma gelip ellerimi ellerinin içine aldı. Ben şaşkınlığımı gizlemekten aciz ellerimize bakarken o saçlarımı öpüp ne yaptığımı görmek için ocağın yanına gitti. Sessizce şaşkınlığımın geçmesini dilerken gözlerimle onu takip edip bir şey demesini beklesem de Matt ısrarla herhangi bir gün ve her zamanki davranışları gibi normal davranarak şaşkınlığımı her saniye katlıyordu. Tavadaki patatesleri tabaklara bölüştürüp oturdu ve gülümseyerek benim de oturmamı işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lütuf
Romance[TAMAMLANDI] Bir müzisyen yaşadıklarını nasıl anlatabilir şarkıları hariç? Ya da şarkılarında gerçekten her şey var mıdır hissettiği? Mesela on yıllardır, binlerce müzisyenin şarkılarında anlatılan "o kadın" olgusu gerçekten nedir? Grace, şarkıla...