(Medya: Dust In The Wind - Kansas)
Now, don't hang on, nothing lasts forever but the earth and sky
Şimdi, ümidini yitirme, dünya ve gökyüzü dışında hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
It slips away, and all your money won't another minute buy
O uzaklara kayıyor ve senin bütün paran bir dakika daha satın alamaz---
Merhaba öncelikle! Bu bölümün geç geldiğinin farkındayım, tek bahanem ise modumun düşük olması. Çoook sevgili GozdeAltay94 ve inspatium olmasa nasıl devam ederdim bilmiyorum, ikisine de sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Hiç okunmadığım zamanlarda bile desteklerini esirgemediler. Bu bölümü; 20. bölümümü de onlara adıyorum.
Medyada Matt ve Grace'in kalacağı karavanın içi var, umarım hoşunuza gider!
Son olarak; bunun 20. bölüm olmasının şerefine küçük bir not iliştirip hikayeye başlıyorum. Finale 9 veya 10 bölüm kaldı, arada bir bölümü ikiye bölüp bölmememe bağlı olarak iki ihtimal verdim.
İyi okumalar, yorumlarınızı ve değerli görüşlerinizi eksik etmeyin <3
---
Karavanın içi neredeyse ev gibiydi, okul otobüsleri büyüklüğündeydi; yaklaşık on beş metre uzunluğunda ve üç metre genişliğindeydi. Kırk beş metrekare hiç de fena sayılmazdı doğrusu! Zaten Matt de karavan olmadığını ve bir okul otobüsünü satın alıp iç mimarı içini değiştirmesi için tuttuğunu söyleyince ben de hayranlıkla ona baktım, hiç sıradan şeyleri sevmezdi zaten. Otobüsün en arkasında arasında bir tülle ayrılmış iki yatak vardı. Yatakların üstünde tüm tavanı kaplayan açılabilir camdan pencere vardı, gökyüzünü izleyerek gece yolculuğu yapacak olmam oldukça heyecan vericiydi! Ben içerideki her noktayı incelerken Matt de kendi dolabına eşyalarını yerleştirip bu otobüsü nasıl dönüştürdüklerini anlatıyor, bir yandan iki cümlesinde bir beğenip beğenmediğimi sorup ve eğer istemezsem otelde kalabileceğimi söylüyordu. Ben ise her seferinde çok beğendiğimi belirtip bana inanması için daha ne yapabileceğimi düşünüyordum.
Valizi açarken Matt'den sakladığım "o" kutuyu hemen aşağılara koydum. Ne komik, Keith'le ayrılmama, benim neredeyse defalarca kendimi öldürme girişimime sebep olan bu kutuyu asla atamıyordum. Hoş, atmam Keith'i geri getirebilseydi yakar, küllerini de kimyasalla eritirdim. Ama gelmeyecekti ve kutu hala buradaydı. Matt'in yanındayım diye onun hakkında bir şeyler toplamayı tabii ki bırakmayacaktım, bu benim artık hobimdi. Aynı pul biriktirir gibi haber biriktiriyordum. Ve artık bunu yaparken bir duygu hissetmeden yapıyordum, gerçekten takıntılı bir hobiden başka bir şey değildi. Yine de, bunu Matt görürse nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Kötü tepki vermezdi hatta sevinirdi bile ama ne kadar garip bir durum olacağını hayal bile edemiyordum. Uzak tutmak en iyisiydi.
Akşama kadar eşyalarımızı yerleştirip sohbet etmiştik ve artık doğal olarak ikimizin de karnından sesler gelmeye başlamıştı. Matt yerleştirmeyi ilk bitiren olunca "mutfak"tan (sanki farklı bir odaymış gibi) sesler gelmeye başladı. Benim de çok az eşyam kaldığında hemen bitirip yanına gittim. Sanırım bana yemek yaptırarak yük olduğunu düşündüğünden sürekli mutfağa ilk girip bir şeyler yapmaya çalışsa da hiç beceremiyordu. Elinden düdüklü tencereyi alıp sıradan bir tencere çıkardım. Düdüklü tencereye koyacak kadar bir şeyimiz yoktu zaten.
"Söylesene Grace, ben mutfakla uğraşınca sinirleniyor musun?"
Bana bakışlarının sevimliliğine dayanamayıp sırtını sıvazlayarak başımı omzuna yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lütuf
Romance[TAMAMLANDI] Bir müzisyen yaşadıklarını nasıl anlatabilir şarkıları hariç? Ya da şarkılarında gerçekten her şey var mıdır hissettiği? Mesela on yıllardır, binlerce müzisyenin şarkılarında anlatılan "o kadın" olgusu gerçekten nedir? Grace, şarkıla...