BÖLÜM 7: "KUŞKULAR"

270 19 6
                                    

            Şubat'ın son haftasına gözlerimi aralarken hava henüz aydınlanmamıştı. Zihnim gecenin en karanlık saatinde takılı kalmış, daha günün ilk saatlerinde gözlerimi büyük bir boşluğa araladığımı hissediyordum. Ne yaptığımı düşünmemeliydim. Karanlığı katrana çevirip içine batmamalıydım. Yeni güne biraz olsun çaba göstermeliydim. Göstermek zorundaydım. Yoksa tüm dikkatleri üzerime çekecektim.
         Ellerimden destek alarak yarı oturur pozisyona geçtim. Gece tokam açılmış saçlarım dağılmıştı. Ellerimle saçlarımı alnımın gerisine doğru itekledim. Derin bir nefes aldıktan sonra yüzüme kondurduğum sahte bir tebessümle yataktan çıktım. Yeni bir güne başlamak uzun zamandır benim için bu kadar zor olmamıştı.
         Gözlerimi saate çevirdim. Duş alacak kadar vaktim vardı. Duş almaya ihtiyacım vardı. Hızlı adımlarla kimseye görünmeden banyoya ilerledim.
         Dakikalar içinde hızla aldığım duştan sonra oyalanmadan kendimi odaya attım. Sabahın ilk saatlerinde kimseyle karşılaşmak istemiyordum. Çünkü soracakları sorular olursa nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Ve bilinmezlik beni bir kez daha ürkütüyordu.

         Okul üniformasını giymiş, saçlarımı gelişi güzel kurutmuş ve ensemde toplayarak aynanın karşısında son hazırlıklarımı yapıyordum. Üniformanın uzun eteğini göbeğimin üzerine doğru çektiğimde etek boyu bir karış kısalmıştı. Gözlerimi o bir karıştan alamıyordum. Dış görünüşüme karşı hissettiğim özgüvensizlikten dolayı hiçbir zaman kendimi kadın gibi hissettirecek kıyafetler giymemişim, annem böyle söylerdi. Ve hiçbir zaman da kendimi öyle hissetmemiştim zaten. Her zaman vücudumu birkaç beden büyük kıyafetlerle gizlerdim. Bu görüntü annemin tabiriyle beni erkek çocuğundan farksız kılmıyormuş. Ancak yıllarla beraber atılan boyum her ne kadar ortalamanın üzerine ulaştıysa da zayıflığımdan dolayı birçok şey hala bol geliyor ve ben asla tam bedenim olan kıyafetleri giymeye yanaşmıyordum. Ama artık annem bana erkek gibi göründüğüme dair seslenmekten vazgeçmişti. Ya da pes etmişti. Emin olduğum tek şey: annemin deyimiyle elimde olan fiziği bile kullanamayacak kadar beceriksizmişim. Oysa bilmiyordu milyon tane kusur gördüğüm bu bedenden ne kadar utandığımı. Bu yüzdendir ki kış mevsimine olan sevgim hep daha fazlaydı. Utandığım her şeyin üzerini bir çuvala sarar gibi örtüyordum ve kimse bu mevsimde beni yadırgamıyordu.
         Eteğin bel kısmından çekiştirerek göbeğimin biraz aşağısına indirmiştim. Şimdi etek boyunun tüm bacaklarımı kapatması için bir karış kalmıştı. Onu da botumla kapatabilirdim. Başını kaldırmaya çalışan tedirginliği olduğu yere gömmüş yüzüme rahatlamış bir tebessüm kondurmuştum.

            Aynaya arkamı döndüğümde içimde küçük bir kıpırtı hissettim. Garip bir enerji bedenime yayılmaya başlıyordu. Bunun nereden çıktığını kestiremiyordum ama üzerimdeki ölü toprağını hafiften silkelemeye başlamıştı.
         Odadan çıktığımda küçük bir çocuk gibi sekerek yürümek istiyordum. Ama bunu küçük bir çocukken bile yapamadığımı kendime anımsattığımda duraksadım. Yemek masasından gelen uğultular kulaklarıma iliştiğinde kalbim daha da hızlandı. Gece atılan çentiğin sonunda yaşanacakları görmek, onların yüzlerinin alacakları ifadeyi izlemekti beni heyecanlandıran. Ancak ufacık bir korku kırıntısı da heyecanımın ardına sızmamış değildi. Benim olduğumu anladıkları zaman olacakları hayal bile etmek istemiyordum. Kötü düşünceleri zihnimden hızla uzaklaştırıp büyük adımlarımı salona yönlendirdim.
"Günaydın." Benden önce masaya ulaşan sesime, hissettiğim keyfin yansımasını engelleyememiştim. Metin'e çay dolduran Sultan teyze gülümseyerek bana karşılık vermişti.

        Sandalyeyi çekip otururken annem ve Metin de bana keyifle karşılık vermişlerdi. Keyiflerinin solmasına kaç dakika kaç saat vardı acaba. Sayılarla aram iyi olsaydı yahut çabuk sıkılan biri olmasaydım; bu keyfi yüzlerinde gördüğüm andan itibaren saymaya başlardım.

NİSAN YAĞMURLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin