*Bir önceki bölümünden hatırlatma ile devam..Kitabı masanın üzerine koyduktan sonra hemen yanında duran Sinan'ın verdiği kağıdı elime aldım. Kokusu sinmişti ya da bana öyle geliyorda olabilirdi. Yaklaştırıp kokusunu içime çektim, evet hiç de bana öyle gelmiyordu. Kokusu sinmişti, kokladım ,kokladım, kokladım.. Nihayet öptüm sanki Sinan'ı öper gibi.. Aşk böyle bir şey işte.. Kağıt öylece elimde kaldı, ben kağıda, kağıt bana bakıyordu..
Öylece kala kalmıştım. Gözlerime inanamıyordum. Biraz önce defalarca öpüp , kokladığım kağıtta da o minik yazıdan vardı. Diğer kağıtları da elime alıp ,tekrar baktım. Evet , yanılmıyordum. Hepsi aynı kağıda yapılmıştı. Kalp, yol ve bir.. Yani bunları sırama koyan da Sinan dı öyle mi ? Peki neden bunları sırama koymuştu ve bütün bunlar ne anlama geliyordu ? Diğer kağıt neredeydi ? Okul kıyafetimin cebinde olmalıydı. Hemen cebime baktım. Kağıdın katını açıp baktım. Yanılmadım işte bu da aynı. ''Bugün bol bol gülümse''...
O gece gözüme uyku girmedi. Kağıtları sırama koyan Sinan'dı.Peki ya bu kağıtların bir anlamı var mıydı? Varsa neydi ? Yatağımdan kalkıp, pofidik terliklerimi ayağıma geçirdikten sonra, tekrar kağıtları elime aldım. İnceledim, inceledim. Fakat bir anlam oluşturamadım..
Gün ışımıştı bile. Bense hiç uyumadan okula gidecektim. Masada duran kitabı da yanıma alıp aşağıya indim. Uykusuzluktan olsa gerek, midem bulanıyordu.Hiç bir şey yemeden evden çıktım. Sinan'a ne söylesem diye düşünerek okulun yolunu tuttum. ''Hey bunlar ne anlama geliyor ahbap !'' Ahbap mı ? Çok fazla yabancı replik etkisinde kalmış olmalıyım. Acaba şöyle mi demeliyim ''Sinancım bunları sen mi koydun sırama ?'' Off, Sinancım mı ? Deliriyor olmalıyım..
Nihayet okula gelmiştim. Sınıfa girdim. Fakat, o kadar gergindim ki, başımı kaldıramıyordum bile.
- Ne o ? Biy şey mi ayıyoysun Bilge ?
-Aaa.. şey hayır minik.
-Neyin vay, seni hiç böyle göymemiştim.
-Anlatsam inanmazsın.
-Peki..
-Peki mi ?Bütün söyleyeceğin bu mu yani ?
-İnanmazsın dedin ya.
-Off minik yaaaa..
-Tamam tamam, şaka yaptım. Hadi anlat.
Olan biteni minikle paylaşmıştım ve daha onun fikrini duyamadan ders başlamıştı bile. Şans işte.. Hem de edebiyat dersi, çok sıkıcı..
-Evet çocuklar, en son okuduğu kitap hakkında kim bize bilgi vermek ister ?
...
-Hiç kimse kitap okumuyor mu bu sınıfta ?
-Hocam ! En son değil ama sevdiğim bir kitap hakkında konuşmak isterim.
-Güzel, gel bakalım Sinan.
Aman Allah'ım, tam karşımda ders anlatacak ve ben onunla göz göze gelmek istemiyorum.
-Anlatacağım kitap , bir aşk romanı.
*Toplu ağızdan herkes uzunca bir ''oooooo'' çektikten sonra..
-Sessiz oluuun, arkadaşımızı dinliyoruz.
-Kitabın adı ''Aşkın yolu birdir''. Yazarı..
Sinan kitabı anlatmaya başladığında içime bir rahatlık gelmişti nedense. O anlattıkça kendimi yeniden kitabın içinde buluyordum. Sanki kendim okuduğumda bu kadar iyi kavrayamamış, kafamda canlandıramamıştım. Şimdi ise romanda ki kızı ben , erkeği ise Sinan olarak düşünüp, içinde kaybolmuştum bu aşk hikayesinin..
-Yazarın bu aşkı kendisinin yaşadığı rivayet edilir hocam. Kendisi öldükten sonra da , bazı mektuplar bulunmuştur evinde. Mektuplar arasında, her yazdığı kitapla bağdaşan yazışmalar, hatta bir çok çizim bulunmuştur. Bu kitap için de var tabi. İzin verirseniz, kitaba dikkat çekmek için çizimler hakkında da bilgi vermek isterim. Hatta tahta üzerinde birebir resmetmek..
-Sahne senin Sinan..
-Teşekkürler hocam, diyerek çizimlerine başladı Sinan.
O kadar güzel anlatıyordu ki, ona bir kez daha aşık oluyordum sanırım. Bir şeyler çizmeye ve anlatmaya devam ediyordu ki, gördüklerim karşısında gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
-Rivayete göre, bulunan mektuplar arasındaki resimlerde, bu üç çizim dikkat çekmiş, kitapta anlatılmak istenen bu büyük aşk işte bu kadar kolay anlaşılmıştır hocam. Tabi kitabı okuduğu halde, bu resimleri günümüzde hâlâ idrak edemeyenler bulunmaktadır !
İşte o anda gözlerini bana dikmişti ''sen ne aptal bir kızsın'' der gibi. Haklıydı tabi, çünkü tahtaya çizdiği resimler elimdeki resimlerle aynıydı. Kalp, yol ve bir rakamı. Yani , ''aşkın yolu birdir''. Şimdi anlıyordum herşeyi. Ne kadar da aptalım..
-Teşekkürler Sinan. Çok iyi aktardın bize izlenimlerini. Zaten senin edebiyatta ki başarın beni her zaman gururlandırıyor. Yerine geçebilirsin. Evet, sizlerden de bekliyorum çocuklar..
Bir kaç kişinin kitap anlatımından sonra zil çalmış ve ders sona ermişti. Bense yerime çakılmıştım sanki..
-Hadi Bilge kalk aytık, dışayı çıkalım. Biyaz hava alalım hem de konuşuyuz.
-Sen git minik benim halletmem gereken bir mesele var, diyerek yerimden hızla kalktım. Kitabı da yanıma alarak arka tarafa, Sinan'ın yanına doğru yürüdüm. Nihayet onun yanındaydım ve ne diyeceğimi bilemeden kitabı ona doğru uzattım. Sinan o güzel gözlerini bana doğru dikmişti fakat ben heyecandan titriyor, ona bakamıyordum bile..
-Sonunda bitti ha ?
Evet anlamında başımı aşağı yukarı salladım yavaşça.
-Derste de anlattım, ayrıntılı bilgi verdim..
Sessizce onu dinliyor, başımı kaldıramıyor, yüzüne bakamıyordum. Sanki bir suç işlemiş gibi kendimi çok kötü hissediyordum. Hem ne diyecektim ki ona ? O notları mı sormalıydım, yoksa bana aşık mısın diye mi ? Hem ya öyle değilse ? Bütün olanlar, bu notlar vs. bir aşkı işaret ediyor ama ya yanılma payım varsa ? Belki de sevdiği kitabı bana da sevdirmek istedi olamaz mı yani ? Yine de konuşamazdım. İyiden iyiye aşık olmuştum ve çok utanıyordum.
-Biraz konuşalım mı Bilge ? derken bir yandan da sol eliyle sağ omuzuma dokunuyordu. Başımı çevirip eline doğru bakarken,
-Hadi dışarı çıkalım, sana anlatacaklarım var, dedi.
Yavaşça dışarı doğru yürüyor, bir yandan da sessizliğimizi koruyorduk. Acaba ne konuşacaktı? Ya seni seviyorum derse peki ben ne söyleyecektim ? Daha önce kimseye böyle bir şey hissetmemiştim ve ne denir , nasıl söylenir bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Yolu Birdir
Любовные романы...Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Onun beni sevdiğini hissediyordum.Bana hislerini açmamıştı ama bunu anlayabiliyordum. Bu tıpkı konuşamayan bir bebeğin sana agular yapıp, elinde ki çıngırağı paylaşması gibi bir şeydi...