8. Bölüm

265 19 1
                                    

Evetttt yeni bölüm geldi canlar. Umarım beğenirsiniz. Oy ve yorum bırakmayı unutmayın. Sizi seviyorum.

"Deniz sakin ol ve elindeki kırık tabak parçasını sakince yere koy."

Allahım neydi günahım. Gitti güzelim pilav. Kırılan tabak parçalarından birini alarak bana çarpan ve pilavımın yerle buluşmasını sağlayan Burak'ın üzerine doğru yürümeye başladım.

"Sen nasıl bana çarparsın yaa. Seni şimdi ben ne yapayım ha cevap ver bana. Konuşsana be dilinimi yuttun yoksa." Her adımında biraz daha yaklaşarak burnunun dibine girdim. Hafif bir korku yakaladım gözlerinde ama o sırada babam otoriter sesini kullandı. Tabak parçasını masaya sertçe koyarak mutfağa geri gittim. Sultan abla ve Ege abim bana korku dolu gözlerle bakıyorlardı. Eğer beni biraz tanıyan kişi şuan o pilav için dünyaları verebileceğimi bilirler. Hatta emziğini kaybeden çocuk gibi ağlardım bile.

Biliyorum Deniz iki gün ağaç evden çıkmadın.

Babam herkesi sofraya çağırınca bende isteksiz bir şekilde hamsili pilav olmayan masaya oturdum. Herkes yemek yerken ben tarafındaki bezelye ile oynuyordum.

"Evet çocuklar artık sadede gelmenin vakti." Babamın sesi ile herkesin gözleri babamı buldu.

"Şirket'i İstanbul'a taşımayı düşünüyorum ve bu kararım net. Çok düşündüm ve Deniz'in olan büyük evde hep beraber kalabiliriz. Tabi isteyen ayrı ev tutabilir." Babam herkesin yüzünü inceledi. En son bende durdu. Orada çok anım vardı. En çokta annemin. Babamlar evlendiğinde orada yaşamışlar. Annem ölünce de buraya gelmişler.
Sandalyemi geri iterek ayağa kalktım.

"Müsadenizle hava almam lazım." Kahretsin ki sesim çatallaşmıştı. Kimseyle göz teması kurmadan arka bahçeye çıktım. Çıkmamla yanaklarım ıslandı. Hıçkırıklarım duyulmasın diye elimi ağzıma kapatarak çimlere oturdum. Ben annemi hiç tanımadım ki. Küçükken arkadaşlarımı anneleri okula getirirken ben şoförle geliyordum. En kötüsü başını öpüp 'iyi dersler kızım' diyen seni derse yollayan yoktu.

Sırtımda hissettiğim polar ile kafamı çevirdim. Burak tebessüm ederek yanıma oturdu. Bir süre sessizce gökyüzünü izledik.

"Annem ve babam ilk evlendiklerinde o evde yaşamışlar. Biz o evde doğduk. Ve benim birçok çocukluk anim var o evde. En acısıda annemin bir tane bile fotoğrafı yok. Mavi gülleri çok severmiş babam anlattı. O günden sonra tek görmek istediğim çiçek sadece mavi güller oldu." Ağzımda kaçan hıçkırıkla sözüm yarıda kaldı. Yüzünde hüzün ile bana bakarken gözlerim tekrar doldu. "Şşşşt tamam ağlama" diyerek beni kendine çekti. Başımı omzuna koymak ve koymamak arasında kalsamda eli ile başıma bastırdı. Kokusu burnuma dolunca istemsizce gözlerim kapandı. Kokusu uykumu getirirken en son duyduğum cümle

"İyi geceler Laz Kızım" oldu.

************

Camın önünden çekilen perde sesleri ile gözlerimi araladım. Sultan abla 'hadi kalk' emrini verdikten sonra odadan çıkınca aklıma dün akşam olanlar geldi. Bahçede oturdum. Burak geldi. Onun omzunda uyumuş olamam dimi. Allah'ım yaa salak Deniz salak. Sen ne yaptın yaa.

"Deniz sonrası da var." Sonrası mı? Daha ne oldu yaa. Şuan kendimi camdan atmak istiyorum.

"Acaba yatağına nasıl ulaştım?"

Sakın ya olamaz beni o mu taşıdı yani. Of of. Yataktan çıkarak banyoya girdim. Rutin işlerimi hallettikten sonra üzerime günlük kıyafetlerimden geçirdim. Merdivenlerden inerken kendime -nasil oluyorsa artık- çelme takıp dengemı kaybedince düşeceğim sırada belinden güçlü kolların sarılması ile arkamı döndüm. Keşke düşseydim keşke. Burak endişe ile bana bakarken kollarından çıkarak karşısına geçtim. Sabah sabah ne işin var evimde demek yerine
" Teşekkürler ederim." Diyebildim sadece. Başını sallayarak inmem için merdivenleri gösterdi. Odun. Merdivenleri inerek kahvaltı masasına doğru ilerledim.
Yerime oturduktan sonra iştahım olmadığı için sadece çayımı yudumladım.

Laz KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin