Ölüm...
Hepsi ölüm için yalvarıyordu.
Ben onlara istediklerini verdim.
Ben onlara ölümü verdim.
"Bazen ölüm huzuru da beraberinde getirir kardeşim."
"Biz ezeli düşman kardeşler son çığlıklarımızı attık bu gece..."
########################
Rüzgar bana karşı çıkarcasına kızıl saçlarımı savuruyor, yüzüme çarpmasına neden oluyordu. Bulunduğumuz uçsuz bucaksız uçuruma ve gri bulutlar ile süslenmiş gökyüne kısa bir bakış attıktan sonra zümrüt yeşili gözlerimi etrafımda beyaza itaat eden insanlarda gezdirdim. Herkes aydınlık için yalvarırken benim kulağıma tek bir kelime ulaşıyordu.
Ölüm...
Hepsi ölüm için yalvarıyordu.
Hepsi gözümde aydınlık için kendini feda eden hayalperestlerdi. Onlar ne kadar aydınlık kazandığında huzura kavuşacaklarını sansalarda, hayır öyle olmayacaktı. Hepsi heyecanla bizim ölümümüzü hatta benim ölümümü beklerken kendilerini neyin beklediklerini bilmiyorlardı.
Hayat ne zaman adil olmuştu ki?
Ne zaman bir zayıfın, bir güçlüyle eşit sınandığını gördünüz ya da zaman gerçeğin ölmeden evvel yüzünüze vurulmak yerine sizi kullanmadan önce sunulduğunu?
Hayat hiçbir zaman adil olmadı ve bunlarda benim düşmanlarımın kurduğu bir oyundu.
Gözlerimi kandırılmış, sırf bir oyun için harcanacak insanlardan çekip,
onun gözlerine diktim.En büyük düşmanıma...
Mavi gözlerini insanlar ne kadar gökyüzüne benzetsede, o gökyüzünde kopan fırtınaların farkında değildi. Her gün içinde büyüyen fırtınalar, onu etkiliyerek içindeki bana karşı olan nefreti büyütüyordu . Bu insanların onunla bir alakası olmadığını biliyordum. İnsanları o çağırmamıştı, insanlar beni kendine düşman sayan kişiler tarafından kışkırtılarak buraya getirilmişti.
Bir kaç dakika gözlerimiz birbirine takılı kaldıktan sonra öfke ile bana bir adım atarak aramızdaki yaklaşık on metrelik mesafeyi biraz da olsun azaltmıştı. Kendini büyük bir etken olarak gören insanlar ise suspus olmuştu. Bununla beraber alayla gülümsedim. Mutlu bir gülümseme değildi bu, ruhsuz ve tamamen alaycıl bir gülümsemeydi, bir o kadar da insan dışıydı.
Aydınlık tam karşımda durmuş öfkeyle bana bakarken bir an da bağırdığında bazı insanlar işe karışıp aydınlığı, onunla adeta alay eden kişiyi desteklemeyi seçmişlerdi.
" Bu kaosu sen başlattın."
Ona cevap vermedim, aklım şu an onda değildi çünkü aklım hala kandırılan insanlardaydı. Düşmanlarım özgürlüğüne düşkün insanları kandırmış, onları alakası olmayan bir oyunun ortasına sürüklemişti. Ne kadar güçlü insanlar olsa da güçsüzlerin sonu ölüm, dayanıklı olanlar ise ölümün daha kötüsüyle sınanacaktı ve ben onlara istediklerini verecektim. Benim için bu çabaları ölüm çabasından başka bir şey değildi. İnsanlar, kehanetlerden ve birçok kahinden duyduklarını değil her zaman ki gibi kendi bildiğini yapıyordu.
Ben onlara istediklerini verdim.
Ben onlara ölümü verdim.
Elimi kaldırarak hızla ileriye savurdum. Kimisinin kafası gitmişti, kimisinin gövdesi parçalanmıştı, kimi ise daha nefes alamadan ruhları bedenlerini terketmişti. O ruhlar bana aitti sadece bana . Acı çığlıklar üzüntüyü kendine bir kefen misali sarmış, son anında sesini duyurmaya çalışırken kulaklarımızı bir kaç saniye dolduran sesler olmuştu. Etraf küçük bir kan gölüne dönmüşken ruhsuz bakışlarım onun mavilerindeydi ve ben belki de ömrüme bedel olacak o sözleri mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Filia Enebris( Karanlığın Kızı) #wattys2018
FantasyRuhlar etrafımda kahkaha atarken gözümden usulca 1 damla yaş aktı Tüm acılarımın anısına, Tüm oyunların anısına, Tüm hayatımın anısına Önüm pusulu Kalbim yorgun Ve sonsuz bir boşluğa bıraktım kendimi İster sen buna Araf de İster boşluk Yada sonsuz b...