"Rüyanda ne gördün?"
Bilmem kaçıncı defa aynı soruyu soran kardeşime karşı sesimi zorlayarak kısılmış bir sesle "sana ne" demekle yetindim. Gözlerini bana dikmiş ısrarcı bakışlarını sürdürürken artık buradan gitmesi için içimden dualar etmeye başlamıştım. Söylemeyeceğimi anlamış olmalı ki bana son bıkkın bakışını atarak odamdan ayrıldı, saniyeler sonra bir kapı kapanma sesi daha duyduğumda evden çıktığını anladım.
Çıkar çıkmaz ilk yaptığım hareket kapıya yürümek oldu. Kapının kulbuna uzandım ve aşağıya doğru çektim. Çıkan rahatsız edici sesle yüzümü buruşurken elim anında başıma gitmişti. Gözlerimin karardığını hissederken kapı kulbunda olan elimi daha da sıkılaştırarak ayakta kalmaya çalıştım, dakikalar sonra görüntü netleşirken boşlukta kalan elimle başımı ovdum. Ağrı aynı etki ile devam ederken zor bela kendimi kordora attım. Fazla düzgün olmayan adımlarımla mutfağa yöneldim.
Musluğu açtım ve çandanlığı altına koydum. Su çandanliga dolarken musluğu kapattım. Su dolu çandanlığı tüpe koydum, tüpü yaktıktan sonra düzelttiğim adımlarımla beyaz kapıyı bahçeye çıktım. Hafif bir rüzgar yüzüme çarparken öksurdum. Boğazımda acı hissi baş gösterirken açık bıraktığım kapıdan geri dönmek zorunda kaldım. Mutfaktan çıkarak sağa doğru bir u dönüşü yaptım.
Kapının açık olması ile direk içeri girdim. Yatağın üzerinde olan mavi battaniyeyi alarak bahçeye doğru ilerledim. Kapıdan geçeceğim anda aklıma kaynayan su gelince geri geri ilerleyerek tüpün yanında durdum. Çaydanlıktan fokurdama sesleri gelirken elimdeki battaniyeyi yere koydum ve tüpü kapattım. Çaydanlığı kulpundan tutarak tezgahın üstündeki bardağa doğru eğdim ve suyun bardağa akmasını sağladım. Kaynar su bardaktaki yerini alırken üst çekmecelerden birine uzanıp poşet halindeki yeşil çayı ipi dışarıda kalacak şekilde içerisine koydum.
Çaydanlığı tekrar tüpün üstüne koyduktan sonra yere koyduğum battaniyeyi alarak bahçedeki kahvaltı masasına yöneldim. Elimdeki battaniyeyi masanın ortasına fırlattıktan sonra yeşil çayımı almak için mutfağa yöneldim. Kıvamına geldiğini düşündüğüm yeşil çayın poşetini ipinden tutarak çöpe attım. Çayı elime aldıktan sonra kahvaltı masasına doğru yürüdüm. Çayı masanın üstüne bıraktıktan sonra mavi battaniyeyi üstüme sardım ve yerime oturdum.
Arkama yaslandım, elimi başımın altına koydum ve yüzümdeki hafif tebessüm ile eski anılarımı düşünmeye başladım.
Flashback (10 yıl önce)
Babam elindeki parlak kılıcı son gücüyle ileriye savurdu.
"Aynen böyle yapacaksın tamam mı?"
Yerden aldığı plastik kılıcı uzatırken üzüntüyle almıştım elinden kılıcı. Ne olurdu ki sanki benim kılıcım da onunki gibi büyük,keskin ve gerçek olsaydı. Hafif kılıcı son gücümle ileri savurdum. Yapıp yapamadığımı öğrenmek için bakışlarımı babama yönelttim. Olmadığını gösteren bir yüz ifadesi ile kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Her yaptığım hareket aynıydı. Neyi yanlış yaptım ki?!"
Soruma karşılık hafifçe gülümsedi.
"Önemli olan gücün değil Silviana, hızın."
Dedikleri kafamda soru işaretlerine neden olurken kafamı olumsuz anlamda sallayarak aynı fikirde olmadığımızı gösterdim.
"Ne alakası var şimdi? Tabiki de güçlü olan yenecek."
Benimle dalga geçmesinden dolayı çatılan kaşlarımla beraber kızgın bakışlarımı yüzüne diktim. Yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Filia Enebris( Karanlığın Kızı) #wattys2018
FantasyRuhlar etrafımda kahkaha atarken gözümden usulca 1 damla yaş aktı Tüm acılarımın anısına, Tüm oyunların anısına, Tüm hayatımın anısına Önüm pusulu Kalbim yorgun Ve sonsuz bir boşluğa bıraktım kendimi İster sen buna Araf de İster boşluk Yada sonsuz b...