Denge

91 52 2
                                    

Adrian' ın ağzından:

Elimdeki son odun parçasını da kenara fırlattıktan sonra ellerimi birbirine sürterek elimdeki toz ve dal parçalarını temizledim. Hafif bir çıtırtı sesi duyduğumda kaşlarımı çatarak sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Bu sefer daha yakından gelen bir dal sesiyle birinin buraya yaklaştığını anladığımda önüme dönerek saklanmak için bir yer aradım. Bir yığın odun parçası, küçük ancak benim geçebileceğim bir aralık ve aralığı kapatmayan gri bir duvar.

Sessiz adımlarla duvara yürüyerek duvarın arka tarafına saklandım. Pürüzlü duvara kafamı yaslayarak ses çıkaranın kim yada ne olduğunu anlamaya çalıştım. Yakalanma riskini göze alamazdım. Buraya gelen her neyse burayı bulması bile kötüyken beni görmeleri hem benim hemde babam için daha da kötü olurdu.

Yaklaşık 2 metre uzağımdan gelen sesle bedenim hazır ola geçerken duyduğum sesle kaşlarımı çattım.

-" seni görebiliyorum"

Beni görmesi imkansızdı.

"Biraz daha gelmesi lazımdı, sadece biraz daha....

Duvarın arkasından gelen sesle avımın yaklaştığını anlayarak duvardan çıktığım an zaman kaybetmeden üstüne atladım

Salaklıktı.

Bedenim yerle bütünleştiren yüzümdeki ve dirseğimdeki acıyı umursamadan ayağa fırladım. Daha gelen kişiyi görmeden dirseğimden tutularak sertçe duvara çarpıldığımda acıdan nefesim kesildi.
Tanıdığım ama belirleyemedigim sesi işittiğimde beynim acıya meydan okurcasına sesi tanımlamaya çalışıyordu.

-" seni gördüğümü söylemiştim Adrian"

Gözlerimi sıkıca yumarak acının geçmesini bekledim. Hayır,tam tersine her geçen saniye akciğerim kazılıp acıyı daha fazla hissediyordu. Dişlerimi sıkarak yumduğum gözlerimi açtım ve kafamı kaldırarak nefretle bakan gözlerimi karşımdaki insanın kahverengilerine kilitledim.

bunu neden yapmıştı ki?

neden canımı acıtma ihtiyaç duymuştu?

ve bu gözler neden bana bu kadar tanıdık geliyordu?

Şuan bunları düşünecek zamanda değildim. Ayaklarım yerden yaklaşık 10 cm yukarıda idi ve o beni bırakmak yerine her saniye dahada duvara bastırıyordu.

-" ne yapmaya çalışıyorsun" diye tısladım dişlerimin arasından, her geçen saniye artan acı katlanılmaz olmuştu.

-"bırak beni"

Sadece yüzünü görebildiğim kişinin bana onaylamaz bakışlar attığını görmüştüm en son. Toparlanmak için bir kaç saniye bekledim. Biandan da aklımda ne yapacağı mı düşünüyordum.

Elini biraz gevşettiğinde hızla dirseğimdeki kolunu tutarak ters çevirdim. Bu hareketimle beraber vücududa hafif dönerken ellerinin gevşemesinden yararlanarak diz kapağının arkasına tekmeyi bastım. Yediği tekmeyle diz üstü çökerken 1 elimle dirseğini kırarak sırtında sabitledim ve dirseğimi omuriliğine bastırdım. Sırtı yay misali kıvrılırken kendini sıktığını görebiliyordum.

-" kes şunu"

Söylediği kelimeleri umursamadan az önceki hareketin acısını çıkarmak istercesine dirseğimi kaldırıp hızla omuriliklerinden birine geçirdim. Acı bir çığlık bulunduğumuz ormanı etkisi altına alırken ince sesden kız olduğunu anladığımda artık çok geçti. Hızla kızı bırakıp geri çekildim.

Siyah pelerininden dolayı cinsiyetini anlamasamda sesinden kız olduğunu anladım. Beni duvara çarptıktan sonra kontrolümü kaybetmiştim, kaburgalarımdaki acı tekrar bedenimi esir alırken sırtımı duvara yaslayarak biandanda acımı unutmaya çalışırken, bir andan da gözlerimi kızın üstüne dikmiş kim olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Filia Enebris( Karanlığın Kızı) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin