Söz

51 17 1
                                    

"Neden eğitime gelmedin?"

O başımda dikilirken cevap vermek yerine karşımdaki sandalyeyi gösterdim. Bakışları sandalyeyi bulurken gözlerimi kapatarak başımı sandalyenin sırtına yasladım. Ne kadar cevap vermek istemesemde ona kaba davranmak istemiyordum. Hele ki ona ve babasına yaptığım en son kabalık yüzünden gönlünü almak isterken.

"Hastaydım."

Ağzımdan isteksizce kaçan kısa öksürüklerden sonra burnumu çektim, çok fena üşüttüğüm belliydi.

"Neyin var?"

Başımda baş gösteren ağrıyla başımı ovaladım. Ağrıdan kasılan bedenimle sinirli bir cevap vermemek için dişlerimi sıktım.

"Başım çatlıyor, üşüttüm, burnum sızlıyor ve boğazım parçalanacak gibi hissediyorum. Daha sayayım mı?"

Gözlerimi açıp bakışlarımı yüzüne diktim. Kafasını olumsuz anlamda sallarken kafamı tekrar yasladım sandalyenin sırtına. Sessizlik kadar güzel bir şey var mıydı?

"Nasıl oldu?"

Bozduğu sesizlikle beraber dediğini düşündüm.

Neyden bahsediyordu?

"Ne nasıl oldu?"

Verdiği cevapla göz devirmemek için zor tutmuştum kendimi.

"Nasıl hastalandın?"

Baygın bakışlarım gözlerini bulurken cevap verdim.

"Sana nasıl hastalandığımımı anlatayım. Dalga geçiyorsun değil mi?"

Kaşları çatılırken kararlı bakışları dalga geçmediğinin kanıtıydı.

"Düne kadar turp gibiydin. 12 saatte mi oldu bunlar? Gözlerin şişmiş, ağladığın ve tüm gece uyumadığın çok belli ayrıca öksürüp duruyorsun. Hayattan bıkmış gibi bakma bana! Karşımda beni yenen kız değilde bir ayağı çukurda bir teyze görüyorum. Topla kendini biraz. Sene sonunda tam bir asker olacağız, sen ise okulda ileride karşılaşacağın düşmanlarına karşı çalışıp kendini güçlendirmek yerine oturup ağlıyorsun. Savaşçı mısın, değil misin belli değil!"

Haklı sitemine karşılık alnımı ovaladım. Ağzımdan titrek bir nefes kaçarken dün geceden beri vicdanıma rahat vermeyen düşüncelerim ve rüyam bir kez daha göğüs kafesimin sıkışmasını sağlamıştı.

"Haklısın."

Ağzımdan çıkan kabullenişle omuzlarım çöktü.

"Ne oldu?"

Keşke diye geçirdim içimden. Keşke derdimi biriyle paylaşabilseydim, keşke her şeyi söyleyebilseydim, rüyamda bana annem olduğunu iddia eden kadını, kadına duyduğum yakınlığı, onun Octivia Kraswat olabileceğini, bana bir gözyaşı olduğumu söylediğini, babamın yıllar sonra fark ettiğim bana güvenme biz senin ailen değiliz sözünü. Keşke ağzımı açabilseydim fakat sesim çıkmadı.

"Ne oldu Silviana?"

Sorusunu tekrarlarken göğsümün sıkıştığını hissettim. Göğsümün sıkıştığını ve üzerimde büyük manevi bir ağırlık hissettim. Krizin eşiğinde gibiydim. Bu kadarı benim için bile fazlaydı. Manevi ağırlığın altında ezilirken bakışlarımı yüzüne diktim. Gözlerim dolarken son gücümle çığlık atıp her şeyi bağıra bağıra söylemeyi, etrafa zarar vererek içimde kopan fırtınaların gücünü  azaltabilmeyi ve vicdanımı rahatlatabilmeyi isterdim fakat yine de sesimi çıkarmadım.

"Sana yardım edebilirim Silviana, bir derdin var biliyorum. Söyle içinde tutmak istemediğim belli. Söyle gitsin."

Ona güvenmiyordum fakat haklıydı. İçimde tutamıyordum artık. Tek başıma bu işten asla kurtulamazdım. Neyi beklediğimi bilmiyordum.

Filia Enebris( Karanlığın Kızı) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin