Dün gece okuduğum sayfayı tekrar ve tekrar okurken bir kez daha bu kelimeleri çözmeye çalıştım. Hayır olmuyordu. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Biri hiç kapıyı tıklatmadan içeri daldığında hızla ayağı fırladım.
Yakalanma korkusu bedenini sarmalamış, tüylerim korku ve stresten dolayı diken diken olmuşken elimdeki kitap elimden fırlamış, yatağın altına girmişti. Arkama dönüp yatağın altında görünmeyen kitaba kısa bir bakış attıktan sonra hızla kafamı önüme çevirdim.
Yaşadığım şoktan dolayı gözlerim sonuna kadar açılmış, beynim daha şoku anlatamamıştı. Önümdeki kişinin erkek kardeşim Mike olduğunu gördüğümde rahat bir nefes verip kendimi arkadaki rahat koltuğa attım. Mike 14 yaşında zeki bir erkek çocuğuydu. Onun zekasını hiç kimsede görmemiştim, daha savaş eğitimlerine katılamasada kıvrak bir zekası vardı, tabi bu hala ergen olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Zeki kardeşim sakin adımlarla karşıma geçti. Her dakika daha da büyüyen sırıtması hayra alâmet değildi. Sevimlice sırıttıktan sonra konuşmaya başladı.
-"nasılsın ablacığım"
Sevimli yapmaya çalıştığı sesi ve yüz ifadesiyle benden birşey isteyeceğini anlamıştım.yüz ifademi değiştirmeden soğuk bakan kahverengi gözlerimi gözlerine diktim. Ne kadar stresli olsam da bunu belli etmemeye gerek yoktu değilmi? Stresim biraz aldıktan sonra tekrar soğuk halime dönmüştüm. Bunun nedeni ona yüz vermemekti. Şuan bile beni tehdit ederken yüz versem ne yapar acaba? Ona koz vermemek adına huzsuzca homurdanmaya başladım.
-"sadede gel Mike"
Sırıtması olabildiğince daha da büyürken parlayan mavi gözlerini kahverengilerime kilitledi.
-"az önce ne yaptığını sormamda sakınca yoktur umarım ablacığım"
Onun bu haline göz devirdim. Bundan onaneydi. Bu halinden stresimin arttığı falan yoktu, daha çok gülesim geliyordu. Emin olun siz 1.83 cm iseniz ve karşınızda yaklaşık 1.60 boylarında sizden altı yaş küçük olduğu halde size artistlik taslamaya çalışan erkek bir ergen varsa bu durum dahada komik bir hal oluyordu. Oturduğum koltukta dahada yayılarak rahat ve umursamaz bir şekilde cevap verdim.
-"sanane"
Bianda ciddileşerek cevap verdiğinde dediklerine yoğunlaştım.
-" ben gelmeden önce okuduğun kitabı neden yatağın altına fırlattın."
Sırıttıktan sonra cümlesine devam ettiğinde sinirle dişlerimi birbirine bastırdım.
-" yarım saattir kapı deliğinden seni izliyordum"
Bu hiç aklıma gelmemişti, bu günlerde cidden çok dalgındım ve dalgınlığım başıma büyük sorunlar açacağa benziyordu. Oraya bir anahtar sokmalıydım, elimi alnıma vurduktan sonra sıkıntılı bir nefes vererek doğruldum.
-"ne dedin sen?"
Sinirle tısladığımda omuz silkmekle yetindi, ne yalan söyleyeyim bian onu kılıcım da sallandırmak istedim. Sonradan bu kararımdan vazgeçerek yatağıma doğru ilerledim. Mike bir şey isterse gerekirse salak gibi belayı göze alır ama istediğini yapardı, çok başına dik bir çocuktu. İlk baştan planlar, plan işe yaramadı bile binbir türlü fikir ile istediğini yapardı. Bu yüzden ona hep siyasetçi yada ajan olmasını söylerdim. Onun zekasına uyum sağlayabilecek tek- tük mesleklerden biriydi bu ikisi.
Dizlerimin üzerine çökerek yatağın altına doğru eğildim. Kafamı yatağın altına soktuktan sonra elimi yatağın altında gezdirdim. Elime alabildiğim tek şey toz olunca kafamı hızla çektim. Toza alerjim vardı benim, bir pat sesi ,kafamdaki sızı ve ağzımdan çıkan bir kaç küfür kafamı çarptığımın en büyük kanıtıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Filia Enebris( Karanlığın Kızı) #wattys2018
FantasiRuhlar etrafımda kahkaha atarken gözümden usulca 1 damla yaş aktı Tüm acılarımın anısına, Tüm oyunların anısına, Tüm hayatımın anısına Önüm pusulu Kalbim yorgun Ve sonsuz bir boşluğa bıraktım kendimi İster sen buna Araf de İster boşluk Yada sonsuz b...