O deniz gözler öyle demiyor ama...

473 44 7
                                    


İyi okumalar dilerim 🙏🏻💛

" Saat ! Uyuyakalmışım! " Nöbetteki bir hemşire nasıl uyur aklım almıyor. Doğru ya 3 gün üst üste nöbete yazılmış bir hemşire. Ayşe teskin edici bir şekilde gülümsedi. "Korkma yokluğunda Zehra ile ben idere ettik. Biraz daha uyumasan hayal görmeye başlayacaktın. " İçim az da olsa rahatlamıştı. Taki o aklıma gelene kadar.
" Te- teğmen! Onun pansumanını ve ilacını aksattım!" Bu kez kesin haşlanacaktım. Adamın yarası enfeksiyon kapabilir ama ben işiteceğim azarı düşünüyorum. Bu nasıl bir aymazlık!
" Sakin ol. Zehra yaptı pansumanı. " Zehra? " Neden yaptı ki? Beni uyandırsanız ben yapardım. Benim hastam o. " Ayşe bilmiş bilmiş sırıttı. " Sakin ol yemedi hastanı. Çok yorgundun banada o iş için hemşire lazımdı. Zehrada gönüllü oldu hemen. "

Olur pek tabi. Fırsat bulmuş kaçırır mı! Bir iki saat uyudum alt tarafı!
" Ne o hastayı mı kıskandın yoksa?" Duyduğula gözlerim irileşti. Ne demişti o? Kıskanmak mı? Daha neler! " Ne kıskanacağım elin yunan askerini! Zehranın pansumanı yamuk yumuktur şimdi. Ondan sordum yoksa bana ne canım. " Ayşe kıkırdadı. " Tamam canım celallenme demedim birşey. Biraz daha uyu sen. "
Uyku mu kaldı. Bütün rahatımı bozdular. Neyini kıskanacağım ben o askerin yarasını mı.
Zehra sırıtarak yanımıza geldi. Ne bu sırıtış yahu? Pansumandan mı geliyor kordon boyundan mı belli değil. " Ne bu neşe" "Hiç." diyip kıkırdadı. Hiçi buysa varı ne acep.
" Pansumandan mı dönüyorsun. " Evet anlamında başını salladı. Pek tatlı hasbıhal etmiş olalar ki kızın yüzünde gül goncaları açıyor. " Pek uzun sürmüş. "
Ayşe araya girdi. " Belli tek pansuman işi değil bu. ". Ne işi ola ki hasta askerle. Bende neden soruyorsam! Zehra bu. " Ay abartma Ayşe hemşire. Utanıyorum bak. Lakin çok tatlı dilli bir bey kendisi" "Yılan! Yılan dillidir o! Düşmanın tatlı dili mi olurmuş hiç! " bu sözüme karşı Zehra öfleyip püfledi.
" Anlatma hevesimi kursağımda bıraktın Hilal!" Ne anlatacak sanki! Ne yapmışlardır ki? Bana neyse! " Hastalarla münasebet kurmamız mümkün değil! Heleki esir bir hasta. Hem sen kimden izin aldında benim hastama baktın Zehra? " Zehra Ayşe'ye baktı. Biliyordum ya yinede hoşuma gitmiyordu bu vaziyet " Hilal çok azimlisin. Bu azmine de hayranım. Lakin sende bir insandın. Gücün herşeye yetmiyor. Tek yetişemiyorsun herşeye. Hem Azize hemşire de onayladı. Zehra sana yardım edecek. "
Yardım isteyen mi oldu! Sebebini bilmediğim bir öfke kapladı içimi. " Neyse. " dedi Zehra sıkkınlıkla. " Cemal yüzbaşı burada. " Buradamıydı o ukala adam hala! Ayşe araya girdi. " Teğmen ile o alakadar zaten. Onu buralarda pek sık göreceğimiz aşikar. "
Karşılaşmamamız tek temennimdi. " Ben koğuşlara bakayım. " " Hayır! Sen eve dönüyorsun. " Başhekimin sesiyle irkildim. Uyumam büyük hataydı. Daha büyüğüyse baş hekime yakalanmamdı. " Ama Başhekimim ben çok... " " Git evine güzelce uyu Hilal. Hem annenden işittim. Baban Doğu Cephesinden bu gün dönmüş. Git ailenede vakit ayır. " Babam dönmüştü. Hemde sağsalim. Şükürler olsun. " Teşekkürler Başhekim. "

                      ***

" Yemekte pek lezzetliymiş. Hangi kızımın elinden olaki? " Ablam mutfaktan atıldı. " Pilavı ben yaptım baba! Sen geldin diye. Etli hemde. " Benim neyim eksik? Bende girdim araya " Tarhana ve ayranıda ben yaptım. " Babam düşünceyle sakalını kaşıdı. " Böreği kim etti peki. Hanginiz?  " Babannemde mutfaktan salona yetişti. " Onlar börek edebilir mi a oğul. Azizeyle ben yaptım. " " Ellerine kollarına sağlık anam. Hamd olsun doyduk çok şükür. " Babam geldiğinde eve huzur dolar her harbe gittiğimde buruk bir gurur esintisi dolardı içimize. Biz asker ailesiydik. Üzülüp yılamazdık elbet. Babam gibi bizde savaşçıydık. Hatta bu zamanda çocuk kadın erkek yaşlı hepimiz savaşçıydık ya. Şükür ki zafer haberleri elemi kederi hafifletiyordu. " Kahve? " " Şekerli olsun serçem." Bana hep serçem derdi. Mirliva Cevdet... O sert asker kabuğunun altında kendini ailesine adamış bir adam vardı işte. " Hemen efendim." Kıkırdayarak mutfağa koştum. " İşgüzar ne olacak! Büyük olan benim. Benim sormam icap eder. Sen neden ortaya atılıyorsun ki hemen. " Kahve suyunu cezveye boşaltıp kahve ekledim. " Seninkiler bulaşık suyu gibi oluyor. Benim kahvemi sever babam. " Ablam göz devirdi. Severdi. Sevmese de sevdim derdi. Kıyamazdı o serçesine. " Sensin bulaşık! Babam benim kahvemide sever elbet. Sen darılma diye sana yaptırıyor işte. " Evet anlamında başımı salladım. Kahveyi ateşin üzerine koyup yavaş yavaş karıştırmaya başladım. " Mustafayı gördüm bu gün. İş bulmuş. " Bunu duymamla elimdeki kahveyi bırakı verdim. " E çok güzel bir haber bu. O vakit seni istemeye gelecek babamdan. " Ablam iç çekti. " Orası öyle öyle de. Bilmem ki babam verir mi? Sonra... " " Sonrası ne? Sevmiyor musun onu? "Ablam parladı. " Seviyorum tabi sersem. Sadece. Babam müsade eder mi! Ne anası var ne babası nede bir çatısı. Daha yeni iş buldu hem. Bilmem ki ne der? " Haklıydı elbet bu şüphede. Babam bizi canı gibi severdi. En değerlilerini verirkende telkinli yaklaşacağı aşikardı. " Doğru dersin abla lakin babam kıyamaz ki sana. Sen üzül, kırıl, gücen istemez. " " Evet ama... " Çok istemsizdi yüzü. Mustafayı istemiyordu sanki. " Sen de bakalım bana gerçeği. Sevmez misin sen onu. " " Aslında sev- " Abim mutfağa daldı. " Banada bir kahve kızlar bol şekerlisinden. Aman Yıldız yapmasın Hilal gözünü seveyim. Babamın yanına getirirsiniz " Ablam asabice sırıttı. " Zıkkım iç! " Abim de aynı şekilde sırıttı. " Sen yapacaksan belki içerim." Ablam sinirden kıpkırmızı kesildi. " Defol Ali Kemal! Defol! " Abim mutfaktan çıktığında ablam hala sinirliydi. Hep bir sürtüşme vardı aralarında. Kavga etmeden duramıyorlardı işte. Ablam aniden bağırdı. " Kahve! Kahve taşıyor Hilal! "

***

" İlaç sayımını yaptın mı Zehra? " Zehra sıkıntıyla üfledi. " Yapmadım. Hilal yapsın işte. Hem teğmenin pansu-" " Ben yaparım sen ilaç sayımını yap! Hem senin işin değil o! Sen yardım edeceksin sadece. Benim şu an yardıma ihtiyacım yok. Yani teğmenle ben alakadar olacağım. "

***

Leonidas;

Kapı üç kere çalındı. Yine gelmişlerdi işte. Ya o sorgu muhafızı asker yada dün pansumandan çok benle ilgilenen hemşire. Kapının açılmasıyla doğruldum. " Sen? " Hilal hemşire... Dünkü hemşireden sonra bir daha dönmez diyordum. Kurtulmuştu benden neticede. Başka bir hemşireye devretmişti görevini. Yahut ben öyle sanmıştım. Her halükarda gelişi içimi ısıtmıştı. Neden ? Neden sevinmiştim ki ben böyle. " Ben pansumanınız için gelmiştim. " " Be- ben gelmezsiniz diye düşünmüştüm. Dün... Sandım ki. "
" Yanlış düşünmüşsünüz. Ben işimi yarım bırakmam. " Hatırlıyordu.
" Şimdi izninizle. İşimi yapacağım. " Tebessüm ettim. " Elbette. " Elindeki meral makasla sargı bezini nazikçe kesti. " Dünki hemşire..." " Ne olmuş ona? " Sesi asabiydi. Bu sorudan hoşlanmadığı kesindi. " Dün ona sizi sordum bana iyi olmadığınızı söyledi. Daha iyisinizdir umarım. " Az evvelki asabi çehresi yumuşadı. " Be.. ben iyiyim teşekkür ederim. " " Sevindim zira sizden başkası bana güven vermiyor. Siz benden ne kadar nefret etsenizde... Ben sizin arkadaşlığınızdan çok mutluyum. " Ne demiştim ben! Arkadaş? Hilal duraksayıp göz kırpıştırdı. Oda şaşırmıştı besbelli. " A-arkadaş? Ben size bakmak için burdayım. Arkadaşınız olarak başka birini seçseniz iyi edersiniz. " " Doğru ya! Sana göre düşmandan dost olmaz değil mi? Hilal hemşire? "
" Eminim dünkü hemşireyle samimi münasebetiniz dosluk ihtiyacınızı karşılalayacak türdendir!" Münasebet mi?
" Semimi ? Benim dünkü hanımla tek münasebetim sen-" " Yeter! Beni alakadar etmez! Sizin bileceğiniz iş!" Kolundan tuttum. " O vakit neden kıskanıyorsunuz hemşire? " Kıskandığı aşikardı. " Kı- Kıskanmıyorum! " " O deniz gözler öyle demiyor ama... "

Yorumlarınızı bekliyorum 💕

Son Mektup Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin