Aşka Küskünüm

496 42 14
                                    

İyi okumalar dilerim 🙏🏻💛

Deniz gözler... Çok derinden demişti. Tıpkı... tıpkı Kemalettin gibi. Oysa o bile yalan dermiş ya Hilal. Sevmezmiş de sevdim dermiş. Yine gözlerim dolmuştu işte. Oysa sevmemesinden çok kandırılmak yakandı canımı." Ben yanlış birşey mi söyledim. " teğmenin seslenmesiyle ona odaklandım. " O deniz gözler ne söylüyor ben size tercüme edeyim teğmen. Yalandan da olsa nişanlısını öldüren canilerden birine pansuman yaptığı için kendinden tiksiniyor! " " Bunu yapmak zorunda değilsiniz. İsterseniz bırakabilirsiniz. " Yapamıyordum ki. Olmuyordu! Kendimi ansızın onu düşünürken acaba iyimi diye sorarken buluyordum. Oysaki bunun yanlış olduğunuda biliyordum ya... En elemide buydu işte. Yanlış olduğunu bile bile durduramıyordum kendimi. " Çabuk iyileşin teğmen! Hem sizin hemde benim bu durumdan kurtulman için, çabuk iyileşin. " " Ben bu durumdan şikayetçi değilim oysaki. " İnkar etmiyordu. Oda kabul ediyordu hislerini. Lakin inkar etmek en aklıselimiydi. " İyileşin ve ait olduğunuz yere gidin Leon. Olmayacak birşeyi başlamadan bitirmek en iyisi. " Odanın kapısından kendimi apar topar attım. Olmamalıydı! Sakın Hilal! Aşk denen o hissiyattan uzak duracaksın. Ne Kemalettin ne bir başkası! Sen aşka küseceksin.
" Hilal iyimisin ? " Cemal yüzbaşı yanıma geldi. " İyiyim. Karşıma çıkmazsanız daha iyi olacağım! " Cemal yüzbaşı alakadar duruşundan vazgeçmeyerek devam etti. " Yüzünüz solmuş. Oturup dinlenin lütfen. O adam mı birşey dedi. Eğer öyleyse..." " Sizene! Kimsiniz ki siz! " İstemsizce kenarda dayalı duran sedyeye oturdum. " Beni sevmediğiniz aşikar lakin izin verin yardım edeyim. " Aşikar? Nefret ediyordum bu adamdan. Alakası olmayan olaylarda çıkıyordu habire " Madem farkıdasınız neden gitmiyorsunuz. " Cemal yüzbaşı sedyede yanıma oturdu. " Biliyorum haddimi aşıyorum lakin mektuplar..." " Bu bahsi bir daha açmayın rica ederim! Ne siz nede Kemalettinin bu yaptığı... Kaldıramıyorum anlıyor musunuz. Aylarca salak yerime kondum ben! Sevildiğimi sandim. " " Seviliyordun zaten. " Anlamamıştım. Madem Kemalettin beni seviyordu neden bir yabancıdan bana mektuplar yazmasını istiyordu ki? " Na- nasıl? Kemalettin bana karşı bir his besleseydi bunu yapmazdı. " " Anlamamakta diretiyorsunuz Hilal. Sizi seven Kemalettin değil benim. " Ne diyordu bu adam! Aniden yanından kalkmamla telkin etmek için koluma dokunmasıyla kendimi geri çekmem bir oldu. " Uzak dur benden. " " Hilal rica ederim korkma benden. Bak sana olan hislerim beyhude değil inan bana hatta... Hatta seninle bir izdivaç istiyorum. " İzdivaç? Hemde bu kadar çabuk. " İzdivaç? Siz beni daha birkaç gündür tanıyorsunuz. " Cemal yüzbaşı iç çekti. Neler oluyor aklım almıyor. " Yanılıyorsunuz. Ben sizi uzun süredin tanıyorum. En çok papatya sevdiğinizi, kitapsız yaşayamadığınızı, Kahveyi bol şekerli içtiğinizi, polenlerden hasta olduğunuzu, serçelere kıyamadığınızı... Ben sizi herkesten iyi biliyorum Hilal. " O an kala kalmıştım. Benim hakkımda basıl bunca şeyi bilebilir. " Nasıl? " " Babanızı karargahda ziyaret etmeye geldiğiniz vakit aşık oldum size. O vakitten beri ayın gümüşlediği çehrenizden gözümü alamıyorum. Gülüşünüz..." " Yeter! Duymak istemiyorum! Ne sizi ne aşkınızı! Ben aşka küsüm Cemal yüzbaşı. İşittiniz mi. İzdivacınıza münasip değilim. Kendinize başka zevce arasanız iyi edersiniz! " Nasıl bu kadar kör oldun Hilal. Gözünün önünde olup biteni görmeyecek kadar ne kör etti seni. Sevmezdim ki ben kimseyi. Kemalettini bile sevmedim. Lakin sevmek istedim. Ama öğrendim ki sevgi istenerek alınan bir şey değilmiş. Kemalettin beni sevmemiş. O vakit bende sevmeyeceğim onu. Ne onu nede bir başkasını!
" Hilal bak dinle ben-" " İşitmediniz kanımca. İstemiyorum sizi de aşkınızıda. Uzak durun benden. Mümkün mertebe yaklaşmayın bana. " Cemal yüzbaşının cevabını beklemeden uzaklaştım. Zaten ne denirdi ne söylenirdi ki bu sözlerin üstüne.

                 ***      
" Hatice! " Annemim sözüyle ilaçları kenara bırakıp ona döndüm " Ne olmuş ona. " " Evlenmiş" geri ilaç dolabına döndüm. " E hayırlı uğurlu olsun. Allah ayırmasın. " Annem şüpheyle yanıma yaklaştı. Ah Azize hemşire. Yine ne var aklında.
" Senin yok mu gönlünde biri? " Duyduğum soruyla gözlerim irice açıldı. " O nasıl sual anne? " " Bas baya sual. Var mı yok mu? " " Yok! " Annem iç çekti. " Hala Kemalettinin yasını mı tutarsın a kızım. Gencecik yaşta daha nikahınız bile yokken kendini dul belledin. Zinhar müsadem yok buna. Sende aile kuracaksın. Hem... " Hem ne? Yine birşeyler geveliyordu ağzında. " Ne hem anne? Ben dul falan değilim. Sebep Kemalettin de değil. İstemiyorum izdivaç falan. " " Yüzbaşı. Duyduğuma göre pek bir alakadarmış senle. Hastanede konuşurken görmüşler sizi. Babanda tanır vazifesinde iyi bir zaat. Eğer gönlü varsa sende ben babana çıtlatırım . " Ablamdan evvel beni everme çabasındaydı annem. Sebebi aşikar. Kemalettin olayını böyle atlatabileceğini düşünüyordu kendince.  " Yok bende gönlü falan. Esir teğmenle alakalı sual sordu bana cevapladım. Olay bundan ibaret. " " Çok samimi olma o vakit. Babanın kulağına giderse hiç iyi olmaz. " Annemi başımla onayladım. Kimse bilmeyecekti Cemal yüzbaşınız bana açıldığını. Ben bile unutacaktım.

                      ***
1 Ay sonra
Leonidas;

" Girin" Hemşire içeriye çekingen bir tavırla girdi . " Toparlanmışsınız. Yakın vakitte yaranız kapanır enfeksiyon riski azalır. Sizde artık- " " Giderim. Dört gözle bunu bekliyordunuz dimi Hilal? " Omuz silkti. " Sizde istemiyor musunuz? Kurtuldunuz işte bizden esirlikten. Esir takası ile Yunanistana geri döneceksiniz. " Tebessüm ettim. Bir aydır bana kurduğu en uzun cümle buydu. " Doğru ya. Kurtuldum... Lekin asıl esaretim şimdi başlıyor. Hem yurda bir vatan haini olarak dönücem ki bunun cezası belli , hemde kalbimi burada bırakacağım. " Anlamaz gözlerle bana baktı. " Ne demek cezası? Sen... Sen ne yaptın ki? " " Bunun bir  önem yok artık." Hilal yatağın kenarına oturdu. Sözlerimi çözmeye çalışıyordu bes belli. " Neden cezalandırılacasın. Belki bir tardımım olur sana. " " Bir türk köyü kundaklanırken... Küçük bir çocuk vardı. Ona yardım ettim. Bu zulmü artık içim almıyordu. Taburdan ayrıldım. Bu bir hainlik. " Hilal koluma dokundu. Parmaklarının sıcaklığını hissedebiliyordum " Hayır Leon. Sen çok doğru birşey yapmışsın. Vicdanını dinlemişsin. Sen bir can kurtarmışsın. "  " Öyle... Lakin bu yaptığımın sonu belli. Pişman değilim. Ama... " " Ama ne? " derin bir iç çektim " Eğer bunu yapmadan ölürsem çok pişman olurum " Hilal tereddüt etti. " Neyi yapmadan? " O masum şaşkın bakışı içimi ısıtıyordu. Bu dakikadan sonra zihnim ve bedenimin hükmünü yitirmiştim. Hilali omuzlarından tutup kendime çekmemle dudaklarımız birbirine kenetlendi. Hilal şaşkınlığını bir süre üzerinden atamadı. Birkaç dakika sonra onunda dudakları hareket etti. Bu içimdeki ateşe hada da harlıyordu. Oda seviyordu işte. O hiç yıkamadığı inadı bu noktada param parça olmuştu işte. Her öpüşümde ruhum bedenimi terkedecek gibi bir his dolaşıyordu bedenimde. Fakat bir süre sonra Hilal beraber kurduğumuz hayal aleminden uyandı. Göğsümden destek alıp bizi ayırdı ve hızla yataktan kalktı. Hızlı nefes alışverişlerinin arasında mırıldanıyordu. " Beni öptün! Be... Bende karşılık verdim... bu olmamalıydı. Leon sen ne yaptın. " Tebessüm ettim " Şimdi ölümüm daha huzurlu olacak. En azından dudaklarımda sen varken öleceğim. Ölümlerin en güzeli." Artık kafamda soru işareti kalmamıştı. Oda beni seviyordu işte. İmkansız olanı sevmiştim lakin pişman mısın deseler hayır değilim derdim. Yine onu severdim ve seveceğimden eminim. O hem benim yaralarımı sardı hemde gönlümü... Ben bunları düşünürken Hilal bir hışımla odadan çıktı.

Hilal;

" Hilal! Pansumana saati geldi. " Bu kadar çabuk mu. Sanki iki dakika önce... Düşünme hilal düşünme unut! Elim istemsiz dudaklarıma gidiyordu. Nasıl giderdim yanına. Nasıl bakardım yüzüne onun. " Be ben iyi değilim. Başkası gitse? " Ayşe göz devirdi.
" Birkaç saat evvel turp gibiydin Hilal. Zehra olsa giderdi lakin o da istirahatte. Hem sen kimselere yaptırmazdın teğmenin pansumanlarını. Ne oldu şimdi. " " Ne olacak canım. İyi değilim. Tansiyonum düştü galiba. " Ayşe kıkırdadı " Bahanenin de bu kadarı. İşim gücüm var Hilal hallet şu pansuman işinide acildeki hastalara bakalım. Hadi! " Ayşenin ikazıyla teğmenin odasına yol aldım. Kapıyı çalmamla girin sesini işitmem bir oldu. Uyumasını yeğlerdim. Odaya girdiğimde yüzüne bakamıyordum. Oysa benim ne suçum vardı ki. Beni o öptü. Pansuman için sargısına çekinerek dokunduğumda konuştu " Yüzüme bakmayacak mısın? " Cevap vermedim. " Hilal lütfen... " Yine cevap vermedim. Göğsündeki sargıyı tutmamla elini elimin üzerine koydu. Çekmeye çabalasamda kenetlenmişti sanki " Bırakın lütfen. " " Yüzüme bak. Gözlerini görmek istiyorum. " Elimi her çekişimde daha çok bastırıyordu. " Leon bırak yaran kanayacak! " umursamazca omuz silkti. " Gözlerime bak. " " Sana yaran kanatacak di- " gözlerim gözleriyle kesiştiğinde cümle kuramaz hale gelmiştim. " Yapma artık. Kaçma benden" 

Yorumlarınızı dört gözle bekliyorum 💛

Son Mektup Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin