8) Deniz

187 15 8
                                    

"Ben de acı çekiyorum." dedi Taha yüzünde ciddi bir ifadeyle.

Neşe şaşırırcasına kaşlarını kaldırıp "Acı çekiyorsun demek.. Niye acı çekiyorsun canım, niye acı çekiyorsun minnoşum ha, niye? Dur ben sana neden acı çektiğini söyleyeyim kesin o Asu da bırakmıştır seni, bir kızla çıkmadığın içindir. Ya da dur kesin-"

Neşe saymaya devam ederken Taha yine ciddiyetle "Sevdiğim kız beni yanlış anladığı için acı çekiyorum." dedi.

Neşe gözlerine bir süre baktıktan sonra "Taha, sen aşkı bilmiyorsun, aşkın ne demek olduğundan haberin yok. Hangi sevdiğin kız ha, hangi sevdiğin kız? Bir milyon tane sevdiğin ve odalarında gizli gizli öpüştüğün kız var ki hangisi seni yanlış anladı bilmiyorum." dedi hiddetle.

Bu işin sonu kavga gibi görünüyordu ve sanırım sınıftan çıkma vakti gelmişti. Yavaşça sınıf kapısını açıp koridora çıktığımda Deniz'i gördüm karşımda. O da beni görüp eliyle gelmem için işaret verdi. Oturduğu beyaz koltuklara gidip oturup n'oldu dercesine kafamı salladım.

Maviş gözlerini bana çevirdi "Bu haftasonu denize gitmeyi planlıyoruz. Sen de gelsene."

"Bu havada, denize gidiyorsunuz. Donarız. Deniz soğumuştur şimdi."

"Ya işte o yüzden gidiyoruz. Deniz soğuk olunca daha eğlenceli oluyor. Hadi kırma beni, gel sen de."

Ama sen öyle maviş maviş bakarsan ben sana nasıl hayır derim ki.. "Tamam bir anneme sorayım da, ona göre söylerim ben sana."

"Tamam"

Sınıfa girdiğimizde kendi isteğimle Denizin yanına oturdum. Ve ders yine matematikti. Of ilk dersin matematik olmasından nefret ediyorum. Gerçi ben dersin matemetik olmasından nefret ediyorum da, neyse.

Oktay Hoca tahtada bir ton saçma problem çözerken ben Denizi izliyordum. Masmavi gözleri vardı. O kadar değişik bir tondaydı ki, ne okyanus mavisi, ne de deniz mavisi gibiydi, değişikti ve güzeldi. Hatta çok güzeldi. O kadar güzeldi ki bütün ömrüm boyunca onları izlesem sıkılmazdım. Gözlerimi bir anlığına gözlerinden ayırdığımda yüz hatlarının da gayet güzel olduğuna karar verip tekrar gözlerine daldım. Yaklaşık bir onbeş dakika gözlerini izledim sadece. Ama bu göz izleme zevkimi maviliklerin sahibi Deniz beni utandırarak böldü. "Güzelim, gözlerimi çok seviyorsun onu yarım saattir beni kesmenden anladım ama böyle dikkatim dağılıyor. Daha uygun bir zamanda tekrar bakarsın hadi şimdi derse odaklan."

Hayır çocuk ego mu kasmıştı, inek öğrenci moduna mı geçmişti anlamadım ama yine de beni utandırmıştı.

***

Akşam eve gittiğimde annemden deniz için izin alamamıştım. Denizin soğuk olacağını ve hasta olabileceğimi söyleyip izin vermedi. Tabii tek sebep bu da değildi anneme göre arkadaşlarımı tanımadığını ve benim için endişelenebileceğini söylüyordu. Aslında Aras da var demiştim ama yine de ikna olmuyordu. Off, Denizi kırmak istemiyordum. Sonuçta ısrar etmişti gelmem için ve gitmezsem ayıp olurdu. Hem ben de gitmek istiyordum. Of of.

Ablamın yanına gidip ondan yardım dilensem de ders çalıştığı için beni odasından resmen kovdu. Işte böyle inek bir ablam var.

Ablamdan da ümidi kesince geriye tek çare kalıyordu: o da Arastan yardım istemek. Kesin bana yardım etmeyecekti ama denemekten zarar çıkmazdı. Bir umut odasına girdim, bir dakika girdim. Girdim de girmeyeydim. Oha bu ne?

Yarıçıplak bir şekilde yatağına uzanmış kulağında kulaklıklarla müzik dinliyordu. Allah'tan kulağında kulaklık vardı yoksa benim kalp atışlarımı duyardı kesin. Ya Rabbim bu nasıl bir baklava, göğüs kası, kol kası... Daha önce onu banyonun önünde çarpışırken de yarıçıplak görmüştüm ama heyecandan bunlar dikkatimi hiç çekmemişti. Yani heyecandan değil de sinirden, evet sinirden çekmemişti dikkatimi. Ayy Helin kendine gel, saçmalama diyen iç sesime hak verdim. Haklısın iç sesim, saçmalamamalıyım. Hem ilk defa mı böyle süper kas görüyordum? Kusura bakma iç sesim ama evet, ilk defa görüyorum. Ay neyse topla kendini Helin!

TAYFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin