Denizin beni öpmesi üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. O bir hafta boyunca okula gitmemiştim de. Kendimi iğrenç hissediyordum. Benim yüzünden iki arkadaş birbirine girmişti. Bir hafta boyunca yatağımdan çıkmayıp bunu düşünmüştüm. Arassa yanıma her geldiğinde olanların benim yüzümden olmadığıyla ilgili şeyler söylüyordu ama hiçbir şey moralimi düzeltmeye yetmiyordu.
Bugün pazardı. Odamda yine çok sıkılmıştım ve ablamın odasına gittim. Yatağına uzanmış, bir yanda yığınla test kitapları, diğer yanda çözüp yere attığı testler vardı; ablamsa geldiğimi fark etmeyerek birileriyle mesajlaşıyordu. Yanına gidip ekrana baktığımda Ateşle mesajlaştığını gördüm. Ben neden şaşırmadım acaba?
Ablam geldiğimi yeni fark etmiş olacak ki kafasını kaldırıp şaşkınlıkla baktı bana. "Aa ne ara geldin sen Helin?" dedi biraz telaşla.
Sonra telefonu kapatmak için hamle yaptığı sırada telefonu ablamdan kapıp mesajları okumaya başladım. O ise telefonu vermem için bağırıp duruyordu.
Mesajlar çok ilgimi çeken türden olmadığı için telefonu ablama geri verip aklıma takılan soruyu sordum. "Ateş sana neden Su diyor?"
Ablam öfkeyle soluyarak "Bu yaptığın çok ayıptı Helin. Ben senin telefonunu alıp karıştırıyor muyum?"
Bense sorumu tekrarlayarak "Ateş sana neden Su diyor?" dedim.
Tekrar yatağına oturdu "Ya işte Bensu demek uzun geliyormuş. Bir de Su daha yakışıyormuş, öyle dedi."
"Aranızda bir şey mi var sizin abla?" dedim ciddi bir tavırla.
Ablamsa kaşlarını çatarak "Var ya da yok sana ne. Sen evde kala kala iyice magazincilere döndün ha; bir sorgulamalar, bir hesap sormalar.. Hem benim ders çalışmam lazım. Çık dışarı." dedi sert bir sesle.
Ablamla daha fazla uğraşamayacağımı anlayınca odama gittim. Kızlara mesaj atıp aşağıdaki parka gelmelerini söyledim. Onlara daha onlanlari anlatmamıştım. Tüm hafta aramalarını ve mesajlarını cevapsız bıraktığım için ikisi de mesaj atar atmaz tamam yazmışlardı. Hemen favori gri eşofmanımı giyindim, üstüne de bir kazak ve dizlerime uzanan bir hırka... Klasik ev topuzumu da yapıp aşağı indim, biraz çekirdek stoğu yapıp evden çıktım.
Biraz yürüdükten sonra parka vardım. Ikisi de gelmiş bir bankta oturuyorlardı.
Alara'dan
Helin mesaj atar atmaz annemi zor ikna ederek parka geldim. Ben geldiğimde Neşe gelmiş oturuyordu. Karşısına oturdum ve Helini beklemeye başladık.
"Denizle aranız nasıl Alara?" dedi.
Cevap vermeyince benim de kaç gündür kafamı kurcalayan şeyi seslendirdi. "Helinle Deniz arasında bir şey mi var? Biraz yakın duruyorlar sanki. Bak eğer rahatsız oluyorsan söyleyelim Helin'e Deniz olayını, biraz uzak dursun."
Hiddetle Neseye dönüp "Ne diyeceğiz Neşe 'Alara Denizi seviyor. Ama Deniz bunun farkında değil, sen Denizden uzak dur da Alarayi fark etsin' mi diyeceğiz?" dedim " Hem ben öyle arkadaşını sevdiği biri için karşısına alacak biri değilim."
Neşe kolumu sıvazlayarak "Ya pardon Alara. Öyle demek istememiştim. Yani Heline senin Denizi sevdiğini söylersek o da aralarına mesafe koyar diye düşünmüştüm. Sonuçta Helin de arkadaşımız, o da arkadaşının sevdiği birinden hoşlanacak biri değil. Ama tabii sen bilirsin."
Ben bir şey diyemeden Helin geldi yanımıza. "Naber kızlar? "
Deminki konuşma olmamış gibi gülümseyerek "Bizden iyi kanka da senden ne haber asıl? Bütün hafta yoktun, en son telefonlara da bakmayınca merak ettik. Bir sorun yok değil mi?"
Helin poşetteki üç kutu çekirdekten birini çıkartıp açtı ve bize de uzatıp lafa girdi. "Sorun ne zaman eksik ki Alaroşum? Bakın kızlar size bir şey anlatacağım ama aramızda kalacak."
Neşe çekirdek kabuğunu duyarlı bir vatandaş gibi davranarak (!) yerlere atıyor, bir yandan da Heline cevap yetiştiriyordu "Ayıpsın kanka ya! Anlat hadi."
Helin derin bir nefes alarak anlatmaya başladı "Kızlar, hani ben geçen hafta Denizlere gitmiştim ya. Işte orda Deniz beni öptü."
Dizilerdeki aptal aşıklar gibi söylenen son kelime beynimde yankılanıp duruyordu: ' öptü, öptü, öptü...'
Beynim bu kelimeleri büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığıyla tekrar edip dursa da kulaklarım işlevini yerine getirip Helini dinlemeye devam ediyordu."Işte ben tabii sinirlendim nasıl böyle bir şey yapar diye. İşte evden-"
Helin sözünü bitiremeden, gözleriyle sürekli iyi olup olmadığımı anlamak için bana bakan Neşe kesti sözünü "Kanka Denizle aranızda ne var? Seviyor musun, seviyor mu?"
Helin bir süre düşünüp "Bilemiyorum Neşe. O günden sonra konuşmadık bir daha zaten. Ama ne bileyim belki küçük bir hoşlanti vardı içimde. Ve en garibi ise o haşlantı hala var. Bilmiyorum ne ara, nasıl oldu ama ben sanırım Denizden cidden hoşlanıyorum."
Benim üç yıldır sevdiğim çocuğu seviyordu. O, Helin! Karşısında oturan benim kalbimi ne kadar ezdiğini bilmeden itiraf ediyordu benim üç yıldır sevdiğim çocuğa karşı hislerini. Öylece... Masumca.. Benim ne hissettiğimi bilmeden... Belki bilse söylemezdi de.. Ama arkadaşımdı o. Yapamazdım ki. Hoşlandığın çocuğa üç yıldır aşığım diyemezdim ki...
Böyle şeyler genelde kitaplarda dizilerde hep erkeklere verilmiş bir özelliktir. Beş yıldır seven erkek ve bunu bilmeyen kiz... Çocukluk arkadaşını seven erkek ama bunu yeni öğrenen kiz... Ama bizde öyle değildi, lise birde tanışmıştık ve o yıldan beri seviyordum işte. Hem de öyle böyle değil. Duygularım içimden sel olup akacak gibi geliyordu, öyle böyle sevmiyordum. O bana her arkadaşça yaklaştıkça kalbim, umutlarım, hayallerim kırılıyordu. Kendimi çaresiz hissediyordum. Kendime kızıyordum. Arkadaşına aşık oldun Alara, ne bekliyorsun ki seni sevdiğini söylemesini mi diyerek kızıyordum kendime. Sonra hala ufacık da olsa umudu olan yanım ama Tahayla Neşe var, onlar da aynı gruptalar ve çıkıyorlar diyordum. Zaten bu durumu en başından beri tek bilen kişi de Neseydi.
Ben bunları düşünürken Helin birkaç şey daha anlatmış olacak ki Neşe ona sorular soruyordu. "Aras mı? Arasla Deniz o yüzden mi konuşmuyorlar. Alara duydun mu? Biz de niye küs bunlar diyorduk."
Ben ne cevap verecek ne de konuşacak durumda olduğum için susmayı tercih ettim. Sadece yerle bakisiyordum. Sonra banktan kalkıp eve gitmem gerektigiyle ilgili bir şeyler söyleyip parktan çıktım. Önüme gelen ilk taksiye atlayıp sahile sürmesini söyledim. Biraz deniz havası iyi gelecekti.
Arkadaşlar sınavlardan tamamen kurtulmanın verdiği rahatlıkla yayımlıyorum bu bölümü. Farkındayım çok uzun zamandır bölüm atmıyorum fakat öyle bir aydan geçtim ki her günüm stresliydi. Çok şükür ki bugün tüm sınavları bitirdim bu yüzden bu hafta içinde 1 bölüm daha atacağım. Ve tabii ki 15 tatilde de çook fazla bölüm atacağım. Arkadaşlar bu arada 848 kişi olduk! Çok mutluyum☺😀😀😁😀☺❤ 1k'ya doğru gidiyoruz! Hepinizi çok seviyorum, öpüldünüz ❤😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAYFA
Teen FictionAğzıma bir iki mısır atıp koltuk kenarında duran kolayı elime alıp içtiğim sırada yanımdaki çocuğun bana baktığını hissettim ve kafamı ona çevirdiğimde çatık kaşlarla kolama baktığını gördüm. "Ne var ne bakıyorsun be, hiç mi kola içen kız görmedin h...