Eymen'den
Karşımızdaki kız -karşımızdaki fazla güzel kız- geçmemiz için elini içeriye doğru uzatmıştı. Biz de içeriye girip bordo kadife koltuklara kurulduk. Eylül de kapıyı kapatıp yanımıza geldi ve tam karşımdaki berjere oturdu. Helin, bizi tanıtmak için ortadaki sessizliği bozdu "Helin ben. Denizin arkadaşıyım." dedi gülerek.
Kız da yine gamzelerini belli ede ede gülüp "Evet, abim senden çok bahsetti." Durdu bir süre, sonra beni gösterip "Sennn, sevgilisisin sanırım" dedi.
Ben hemen düzeltmek için "Yok kuzeniyim ben. Sevgilim yok benim." dedim araya sevgilim olmayışını da katıp. Eylül bu detayla pek ilgilenmiyormuş gibi hafifçe kafasını salladı sadece.
Eve girdiğimizden beri maviş ilk defa konuştu. "Eee Helin, biz seninle ders çalışalım istersen odamda." dedi. Helinle baş başa kalmanın yollarını yapıyordu.
Helin benden onay bekleyen gözlerle bakınca ona olur anlamında kafamı salladım çünkü benim de şu an tek gayem karşımdaki kızıl güzelle baş başa kalmaktı. Helin bu tepkime şaşırmış gibi görünüyordu ama pek üstelemeyip Denizle yukarı çıktılar.
Salonda birlikte kalınca, pek göz teması kurmamaya çalışan Eylül bir süre telefonuyla ilgilendi, ben de onu izledim. Bir süre sonra onu izlediğimi fark edince utangaçça gülümsedi. "Içecek bir şeyler getireyim istersen." dedi.
"Yok, hastasın sanırım. Uğraşma bir daha." dedim. Üstelemeyip "Peki" dedi. "O zaman televizyonu aç, sıkılma bari." dedi.
Dediğini yapıp hemen yanımdaki kumandayı alıp televizyonu açtım ve kanallarda gezinmeye başladım. Bu saatte televizyonda sadece evlilik programları vardı. Hiç ilgimi çekmese de birinde durup televizyonun sesini kıstım.
Eylülle konuşmak için havadan sudan bir konuyla söze girdim "Kaçıncı sınıfsın?"
Telefonundan kafasını kaldırıp "9. sınıfım." dedi. Oha! Fazla küçükmüş. Evet, küçük duruyordu zaten ama en azından bir 10. sınıf filan vardır diye düşünmüştüm. Lise 1 fazla küçüktü.
Benim, düşündüğümü gören Eylül "Tahmin edeyim son sınıfsın ve benden etkilendin. Ama aramızdaki yaş farkından dolayı düşüncelere daldın. Ama bak, izlediğin şu iğrenç programda bile adam 27 yaşında, kadın 24 yaşında... Üç yaş göründüğü kadar fazla bir yaş değil. Ha, sakın yanlış anlama, bu söylediklerim senden hoşlandığım ya da etkilendiğim anlamına gelmiyor. Sadece... 7. sınıftayken 10. sınıfa giden bir çocuktan hoşlanıyordum, ama çocuk bana fazla küçük olduğumu, kendi dengime göre kişilerden hoşlanmam gerektiğini söylemişti. Demem o ki, aşk yaş tanımaz."
Eylülün söylediği şeyler üzerine birşey diyemedim ve sustum. Peki! Madem yaşın hiçbir önemi yoktu, etkilendiğim bu küçük cadıyı etkileyecektim!
Helin'den
Deniz'in odasına gelince ben odanın karşısındaki pufa kuruldum, o da çalışma sandalyesine oturdu. Pek vaktimizin olmadığını bildiğimden hemen "Hangi derse çalışacağız?" diye sordum.
Deniz maviş maviş gülüp "Ne dersi Helin ya?! Tüm gün zaten dersler yüzünden beyin fonksiyonlarımın yüzde 25'ini yitirdim, hala ders diyorsun." dedi ağlamaklı bir sesle. Bense safça "Ama salonda ders çalışacağız diyordun Eymen'e?" dedim.
"Ondan kaçabilmek içindi." dedi. Bense en babaannevari ses tonumla "Ben onu bunu bilmem, sonuçta ders çalışacağız dedik ve ders çalışmalıyız. Öbür türlü yalan söylemiş oluruz, olmaz." Tabii ki de yalan söylemekten korktuğum için değildi, Denizin odasında ne yapacaktık başka?
"Ama Helin ne yalanı, yalan değil bu bahane sadece." dese de onu ikna edip ders çalışmaya ikna ettim. Bir öğretmen edasıyla Denize ders anlatıyordum. "Yani zıt kutuplar birbirini çeker. Biraz zor ama en azından bu aklımızda kalsın." dedim.
Kafamı kaldırdığımda Deniz'in bana baktığını fark ettim. "Peki biz seninle zıt kutuplarda mıyız." Heyecanlanmıştım ve heyecandan kalbim göğüs kafesimle büyük bir savaş veriyordu. "Ha-Hayır" dedim usulca. "O zaman biz birbirimizi çekemez miyiz? İlla zıt kutuplarda mı olmamız gerek bunun için?" dedi aynı sessizlikte.
Heyecandan hiçbir şey söyleyemedim. Birkaç dakika öylece bakıştık. Sonra Deniz'in gözlerime bakan gözleri dudaklarıma kaydı. Kalbim göğüs kafesimde horona başlamıştı yine. Sakin Helin sakin! Dudaklarımı usulca dudaklarıyla kapattı. Ben yine heyecandan beyin fonksiyonlarımı kaybetmiş durumdaydım. Nabzım 200 atıyordu ve böyle zamanlarda beynime giden kan akışı aşırı derecede yavaşlayordu.
Usulca dudaklarını dudaklarımdan çekti "Bak zıt olmayan kutuplar da birbirini çekebiliyormuş." dedi. Beynime kan yavaş yavaş gitmeye başlayınca az önceki heyecanım yerini sinire bıraktı ve bu sefer heyecandan değil sinirden titriyordum.
"Deniz sen ne yaptığını sanıyorsun? Bu kaba olamazsın değil mi? Sen, sen az önce beni, beni öptün! Bana sormadan, hiçbir şey söylemeden, öptün. Gerçekten, gerçekten bunu senden beklemezdim. " Aslında normalde öpmesine sevinmem gerekirdi ama böyle aniden olunca sinirlenmiştim.
Hızlıca kalemlerimi çantama atıp ayaklandım. Deniz bu sırada beni sakinleştirmek istiyordu "Helin ben çok özür dilerim. Öyle birden oldu. Ben çok özür dilerim. Gitme nolur Helin. Helin." Ben tabii ki ne sakinleştim ne de onu dinledim. Hızlıca kapıyı çekip odadan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Merdivenlerin başına geldiğimde telefonumun çaldığını fark ettim. Çantadan telefonu çıkardım ve arayanın Aras olduğunu gördüm. Normalde açmazdım ama on yedi cevapsız aramayı görünce önemli bir şey olduğunu düşündüm ve açtım hemen.
-O telefonu yanında süs olsun diye mi taşıyorsun sen? 17 kere ya 17 kere aradım seni. Insan bir der 17 kere arıyorsa belki önemli bir şey vardır diye. Ama yok artık ne yaşıyorsan Deniz Beyle beraber, bir zahmet edip de açmadın ya. Ben delirdim burda merak-
-Ay yeter içim şişti Aras. Sinirliyim zaten daha fazla germe beni. Duymamışım telefonu, geliyoruz eve şimdi. Odama geç, seninle konuşacaklarım var.
Birşey söylemesine fırsat vermeden telefonu kapattım. Eymeni de alıp evden çıktım. Eymen yolda neden sinirli olduğuma dair sorular sorsa da onu yol boyunca geçiştirdim.
Eve vardığımızda hemen odama çıktım. Söylediğim gibi Aras odama gelmiş, yatağımda uzanıyordu. Hemen kapıyı örtüp içeri girdim ve ben de halıma uzandım.
Bir süre sessizlik oldu ve Aras girdi söze. "Haklıydın sen sanırım. Didem konusunda.. Sevmiyordum onu zaten ve uzatmanın da alemi yoktu. Bağırdığım için özür dilerim."
"Deniz beni öptü." dedim söylediği şeye karşılık.
Aras birden yataktan kalkıp yanıma çöktü. Kaşlarını çatmıştı. "Ne diyorsun sen Helin? Ciddi misin sen" dedi şaka yapıp yapmadığımdan emin olmaya çalışarak.
"Ya ders çalışmaya gitmiştim ben bunlara."
"Biliyorum Bensu söyledi."
"Işte ders çalışıyorduk. Zıt kutuplar birbirini çeker dedim. O da biz de birbirimizi çekiyor muyuz falan dedi. Ben tabii bir şey demedim. Sonra birden öptü beni. Bana sormadan, öylece öptü ya."
Aras sinirle "Sikerim lan bu çocuğu." dedi ve ayaklandı. Benim için kavga etmeleri en son istediğim şeydi ve Arası geri oturttum. "Ya Aras dur bir. Sakin ol."
Aras birkaç saniye derin derin nefes alıp verdi. Sonra hiçbir şey demeden odamdan çıkıp gitti. Ben de duşa girip çıktım. Saçlarımı tararken bir yandan da Denize aklıma gelenleri sayıyordum "İnşallah tuvalete gittiğinde bokunda boncuk bulursun da şaşkınlıktan küçük dilini yutarsın. Sonra yuttuğun küçük dilin midem tarafından sindirilir ve sonraki gün de bokunda küçük dil bulursun inşallah."
Ben böyle saymaya devam ederken odamın kapısı açıldı ve içeri ağzı yüzü kan içinde Aras geldi. "Noldu sana böyle?" dedim korkuyla. Arassa kendinden emin bir şekilde "Ben dediğimi yaparım Rapunzel, sikerim dedim, siktim."
Bu bölüm _esmaozdmr_e ithaf edilemiştir❤ ithaf edilmiştir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAYFA
Teen FictionAğzıma bir iki mısır atıp koltuk kenarında duran kolayı elime alıp içtiğim sırada yanımdaki çocuğun bana baktığını hissettim ve kafamı ona çevirdiğimde çatık kaşlarla kolama baktığını gördüm. "Ne var ne bakıyorsun be, hiç mi kola içen kız görmedin h...