İki yıl önce tam bugün. Canımın benden alındığı gün bugün. Aldılar onu benden. Sonra o hiç olmamış gibi yaşa dediler. Saçmaladılar. Ama onu unutamıyordum ki ben. Bizim dörtlümüz bedenen dağılmıştı. Ama ruhen hep beraberdik. Bilirdi herkes bizi. Bizim arkadaşlığımızı. Bizim sevgimizi. Bizim dostluğumuzu.
2 yıl önce ne mi oldu? Dağıldığımız ve hala toplanmakta zorlandığımız tek gün o oldu. Toplandık mı emin değilim. Ama eğer toplanmadıysak birbirimize bile oynuyoruz demektir.
Bir trafik kazası. Sıradan değil. Aslında hiçbir kaza sıradan değil. Ama bunu genelinden ayıran bir ayrıntı var. Bu kazada umut yoktu. En çok ihtiyacımız olan. En muhtaç olduğumuz. Daha önce lanet olsun ki umursamadığım bu terimin bize arkasını dönüp gitmesini izledik o gün biz. Defne'm in gidişini. Ama bizden değil. Sadece dünyadan gidişini. Karşıdan gelen lanet kırmızı bir araba ve benimle telefonda konuşurken araba korkusundan kaldırımda beni tepkilerle dinleyen tatlı, içinde yaşam sevinci olan ve savunmasız tatlı bir kız. Karşı karşıya geldiklerini düşünsenize. Benim Defne'm n'apabilirdi ki? İşte o gün hiçbir şey yapamayan kızın gidiş günü. O boktan herifin onun gitmesine sebep olduğu gün.
Berkay, Cenk ve ben. Ve de şu anda karşımızda duran mezar taşında Defne ATEŞ yazan içi dolu bir mezar. Perişanlık içinde olan üç arkadaş ve onları karşıda yatarak izleyen belki izlemeyen dördüncü arkadaş. Bahsedilen bu dörtlü. Bedenen ayrılsalar da ruhen ayrılmayacak dörtlü. Mezardaki kızın hayallerinin elinden kayışını izleyen üçlü var ama şu an. Elinden kayışı değil aslında. Kaydı bile. Hayat acıydı. Nankördü. Hızlıydı ve o şerefsiz bir kızın yaşam çığlıklarının üstünü toprakla örttü. Kızın sesi yavaş yavaş kesildi. Sonra fısıldamaya başladı ve son sözü Açelya oldu.
Hepimiz boş boş mezara bakıyorduk. Aramızda siyahtan başka renk yoktu. Defne olsa kesinlikle katardı. Ama yok.
Etrafta sadece kuşların sesi duyuluyordu. Büyük çam ağaçlarından yapraklar dökülüyordu mezarlara. Aramızdan çıt çıkmıyordu. Sessizliği bozan Berkay oldu.
" Özledim. "
Tek kelime. Bu tek kelime gözümden bir damla yaşın daha dökülmesine sebep oldu. Elimdeki kağıda baktım. Defne'nin fotoğrafı. Gülüyordu. Ama sadece bedensel değil ruhuna ulaşan bir gülümsemeydi. Tam ağzımı açmıştım ki çalan telefon tüm sessizliği kırdı . Arayan annemdi. Çocuklara baktım ve telefonu açtım.
" Efendim anne? "
" Bebeğim saat çok geç oldu . Gelmiyor musun? "
Onun da sesi hüzünlüydü. O da Defne'yi severdi çünkü. Canım hiç eve gitmek istemiyordu ama onu da daha fazla üzmek istemiyordum. İstemeyerek
" Geliyorum anne. " dedim.
Berkay ve Cenk ayağa kalkıp gözlerini sildiler. Cenk beni de tutup kaldırırken Berkay önden ilerliyordu. Kendi arabamla gelmiştim ama şu an kullanabileceğimi sanmıyordum. Cenk'e baktım. Kollarını açıp
" Gel fıstık. " dedi .
Gülümsedim ve sarıldım. Berkay da arkamızdan sarılmıştı. En büyüğümüz Berkay'dı. Gerçi bir yaş vardı aramızda ama olsun. Arabalara bindik. Cenk motoru çalıştırdı tam gaza basacaktı ki benim aklıma Defne'yi öpmediğim geldi ve " Dur !" diye bağırdım. Cenk şaşkınca bana baktı .
" Öpmedim. " diye fısıldadım.
Ani bir hareketle kapıyı açtım ve koşarak onun mezarına gidip öptüm. O benim onu öpmemi severdi. Çünkü herkesi öpmezdim ben. Hoşlanmıyordum . Artık Defne benim onu öpmemi seviyor diye de bizimkilerden başkasını öpmemiştim. Belki saçma. Umrumda değil.
Tekrar arabaya bindiğimde Cenk ile kısa bir bakışma geçti aramızda. Ama hiçbir şey demedi. Gaza bastı ve eve gidene kadar araba ölüm sessizliği taşıdı. Beni eve bırakıp gitti. Bir yerlere gidiceklerdi. Biliyordum. Evde kalamazlardı. Annem beni kapıda karşıladı. Ona kısa bir bakış attım ve koluna dokunup yanından geçtim. O da üstelemedi zaten. Direkt odama çıkıp soğuk bir duşa girdim. Soğuk acılara iyi gelirdi. Götüremezdi ama hissizleştirebilirdi. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Ama ellerim kasılmıştı. Bunu fark edince banyodan çıktım. Dolabımdan kıyafetlerimi çıkarmak için hareketlendigim sırada aynadaki yansımamı gördüm. Saçlarım soğuk sudan dolayı kaskatı görünüyordu. Gözlerim kızarmıştı ve gözümün hemen yanındaki yara izi hala duruyordu. Bunu görünce gülümsedim ve kendimi izlemeyi bırakıp üzerimi giyindim. Saçıma bir havlu sardım. Plağın yanına gidip çalıştırdım. Evet hala plak dinliyordum. Dedemden kalmıştı ve böyle zamanlarda çok ihtiyacım oluyordu. Ardından yatağa uzandım ve gözlerimi kapattım. Onun simasını unutmamak için hafızamda onu sürekli yeniliyordum. Ne zaman uyudum bilmiyorum ama dünün acısı , o kaza gününün acısı vücuda kan taşıyan damarlar gibi her günüme yayılıyordu. Sadece numara yapıyordum.
İyiyim ben.
Bu benim ilk hikayem. Umarım begenirsiniz. Bu bölüm ablama. Haberi son anda oldu ama :))
Ve sizden bir şey rica edeceğim. Bölümü okuduktan sonra yorum yapar mısınız? Sadece gerçekten nasıl olduğunu merak ediyorum. Iyi veya kötü yazmanız yeterli. Şimdiden teşekkür ederim :P
![](https://img.wattpad.com/cover/125188909-288-k694660.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖLÜNÜN ÇIĞLIKLARI
Teen FictionEn yakınınızı kaybettiniz ama öyle anne ya da baba değil . Arkadaş . Hatta ilerisi . Ondan sonra gelen bir yaşam mücadelesi ya da kabulleniş . Belki de alışma ... Geçmiş sürekli sizi takipte . Bırakmıyor . Unutulmuyor . Atlatılmıyor . Karşımızda...