Zaman Durabilir

67 21 10
                                    

''Tamam anne. ''

     Annemin çok çok ısrarı üzerine onlarla dışarda yemek yemeyi kabul etmiştim. Genellikle çok sıkıcı oluyordu onların yemekleri ama bu sefer ben de onlara eşlik edecektim. Ama  bir sorun vardı ki annem tarzımı hiç beğenmiyordu. Yok şık  olmalıymışım yok dikkat çekmeliymişim falan falan. Benim bunların hiçbirine ihtiyacım yoktu aslında, sadece onu kırmamak için yapıyordum. 

    Hazır olduğumda aşağıya inip ceketimi giydim. Annem de yanıma geldi ve beraber dışarı çıktık. Babam bizi orada bekliyordu. Şoförün açtığı kapıdan annem binerken ben beklemeyip kendi kapımı açtım ki zaten sevmezdim fazla lüks şeyleri. Yolda sadece aracın sinyal verirken çıkardığı tik tak sesleri vardı. Ne annem ne de ben hiç konuşmuyorduk. En sonunda dayanamamış olacak ki annem derin bir nefes verip bana döndü. Orada misafirlerimiz olabilir gibi bir şeyler söyledi ama çok umursamamıştım.  Zaten misafir olması benim için bir şey değiştirmiyordu ki beni giydirmesinden misafir olacağı anlaşılıyordu.

Üzerinde durmayıp geçiştirdim .  Restoranın önüne geldiğimizde şoför hemen kapıyı açtı. Hepimiz aşağı indik annem direkt babamın koluna girdi. Ben bu olaya gözlerimi devirip arkalarından yürümeye başladım. Girişte görevli yanımıza gelip bizi bir yere yönlendirdi. Biraz ilerledikten sonra karşımıza 1 çift eş ve yaklaşık benim yaşlarımda görünen bir erkek çıktı. Babam ve annem hemen selamlaştılar.

''Kavin gel sizi tanıştıralım. ''

    Annemin bu hareketi öyle saçma gelmişti ki sanki biz tanışamıyorduk. 

''Ben babanın iş arkadaşı Orhan. Bu da eşim Selma. ''

''Tanıştığıma memnun oldum. ''

''Ee bu da oğlumuz Bertan. ''

''Merhaba. ''

Çocuk beni görünce ilk önce duraksadı ve sonra sadece elini uzattı. Hah haspam! Ben de elini sıktım ve herkes yerlerine oturdu. 

Babamlar iş konuşmaya başladıklarında sıkıntıdan ölmek üzereydim. Çatalımla oynuyor sağa sola bakıp zaman geçirmeye çalışıyordum ama nafile. Karşımdaki çocuk ise bana dik dik bakıyordu. En sonunda dayanamayarak ben de ona baktım. İkimizde gözlerimizi kaçırmıyorduk. Ne var dercesine tek kaşını kaldırdı ama ben sadece yüzüne bakıyordum. Bir müddet böylece bakıştıktan sonra pes eden taraf o oldu. Buna bir zafer gülümsemesi bahşettikten sonra annemlere dönüp ne yaptıklarına baktım o sırada Bertan:

''Biz biraz terasa çıkıp hava alsak iyi olur. '' dedi .

Evet buradan kurtulsaydık ben de sevinebilirdim. Orhan Bey de hemen onayladı. 

''E çıkın oğlum biz size ne karışırız. ''

Anneme baktığımda o da hemen 

''Evet evet çıkıp biraz hava alın. '' dedi.

Ben ayaklanırken Bertan da kalktı. Ben önde o arkada terasa çıkmak için merdivenlere yöneldik. Tek ses topuklarımın zeminde bıraktığı sesti. Bu ses benim hoşuma giderdi. Tok bir sesti sanki hayatın zamanla çarpışmasının sesiydi. 

''Baksana! ''

Bertan arkadan bana seslendiğinde hızlıca topuklarımın üzerinde dönüp yüzümü ona çevirdim.

''Efendim? ''

Elini hemen cebine atıp telefonunu çıkardı ve bu sırada bana eliyle 'bir dakika' işareti yaptı. Gereksizliğini düşünürken anlasın diye bir dizimi kırdım ve merdivenin korkuluklarına yaslandım. Yüzüne bakmaya başladığımda anlamış olacak ki başını kaldırıp bir fotoğraf gösterdi. Orta yaşlarda bir adamın fotoğrafıydı bu. Siyah bir takım elbise vardı üzerinde ve yüzü tanıdık geliyordu. Sanki bir yerde görmüştüm ama aklıma bir türlü gelmiyordu. 

''Bu adamı tanıyor musun? ''

''Bu adamı bir yerde gördüm ben. Evet gördüm ama nerde gördüm hatırlamıyorum. ''

Bertan düşünür gibi yüzüme baktı. Hatta uzunca bir süre yüzüme baktı. Ben en son gerizekalı diye düşünüp önüme dönüp tekrar merdivenleri çıkmaya başladım. Tam merdivenlerin sonuna gelmiştim ki bileğimi tuttu. 

''Ne var?! ''

''Sakin ol ya. Sadece beraber gidelim diyecektim. ''

Gerçekten çok salaktı. Gel işte ne abartıyorsun. 

''Tek başına iki basamak çıkamıyor musun? ''

''Zaten seni durduranda kabahat ben gelmiyorum. ''

Kendi bilirdi benim hiç umurumda değildi zaten. Omuz silkip terasın kapısından geçtim. Yüzüme soğuk bir hava çarptı. Hırkama sarıldım ve korkulukların yanına gidip oturdum. 

    Soğuk insanın düşünmesini sağlardı. Yani en azından ben de öyle oluyordu. Yaklaşık yarım saat falan orada oturdum. Gerçekten gelmemişti. Tam kalkıp terası turlayacaktım ki telefonum çaldı.  Arayan annemdi. Gideceğiz gel falan dedi kapattı. Ayağı kalktım ve topuklarımın çıkardığı tok sesle o girdiğim kapıdan geri çıktım.

#Yazarın Anlatımı#

    Genç kız kapıdan çıktı. Karanlığa doğru gitti. Hemen gözden kayboldu. Sanki karanlık bir delik gibiydi. Kara delik...

Rüzgar  kızın gidişini hissetmiş gibi daha hızlı esmeye başlamıştı. Tabii genç kızın arkasında bıraktıklarında haberi yoktu. Her şeyden bir haber sadece eve gidiyordu.

     Kara deliklerin boyutu belli değildir.  Kimi büyük kimi orta kimi küçük...
Şimdi yine bir kara delik ama bu sefer içerisinde iki genç adam.

~~

    Boş, yıkık, içi boş duvarların arasından geçerken genç adamın sadece ayak sesleri duyuluyordu. Adam etrafına bakmadan sadece bir noktaya odaklanmış ilerliyordu. Ortadaki üzerinde harabe bir insanın oturduğu saldalyeye doğru...

''Bitti mi? ''

Adam arkasını dönmeden;

''Bitti. Zaman durabilir. ''


》》Oy vermeyi unutmayın lütfen. Teşekkürler :D

BİR ÖLÜNÜN ÇIĞLIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin