6

11 2 0
                                    

Mascaranti arabayı kullanıyor, onun yanında ise Duca Lamberti oturuyordu. Kocaman Alfa, henüz serin olan ilk eylül akşamında ağır ağır yol alıyordu; güzden herhangi bir işaretin, ne rüzgârın, ne rutubetin, ne ağaçlardan düşen bir yaprağınolduğu milano'nun üzerindeki gökyüzü yıldızlarla kaplıydı. Atmosferin sisten en ufak bir iz bile olmayan bu inanılmaz berraklığıyla âdeta hafif serin bir ağustos akşamıydı. Saat on buçukta yollar neredeyse bomboştu ve alfa sahrayı andıran loşluktaki cumhuriyet meydanı'nı bir uçtan uca geçti.

Duca, ceketinin cebinde pamuğun içindeki Mixopan dolu şırıngayı hazır tutuyordu. Bunu sadece zerk etmesi yeterdi, şırınganın orada durduğundan emin olmak ister gibielini cebinin üzerinde tutarak, nerdeyse bomboş olan Cumhuriyet Meydanı'na bakıyordu, sonra yine bomboş Tunus bulvarı'na bakarak ilerlediler ve nihayet otomobil Tunus bulvarı 15 nunaranın önünde durdu.

Daha önce kendisine haber verilmiş olan Amanzio Berzaghi kapının önünde beklemekteydi.Duca Lamberti sakince arabadan indi.ihtiyar açıkça titriyordu;gözleri korkudan belli belirsiz kasılmış gibiydiler.

İhtiyar mırıldandı:"Ne oldu?"

Duca,"Kızınız..."dedi.

İhtiyar,Duca'nın sözünü kesti,sesi titreyerek birşeyler söyledi,ne demek istediği iyi anlaşılmıyor,işitilmiyordu bile,çünkü sesi çok alçaktı, sanki o akşam olağanüstü sessiz ve sakin olan tunus bulvarı'nın sessizliğini ve huzurunu bozmaktan korkar gibiydi.ama sözcüklerin akışı içerisinde Duca şunları duyduğunu sandı:

"Onu hemen görmek istiyorum, nerede? Nerede ?"

Duca onun bir kolundan tutarak "Tabi, elbette bu sizin hakkınız, " dedi. "Ama önce bir dakka yukarı çıkıp konuşalım. "

Amanzio Berzaghi, kızını bulduğu için ona karşı güven, sevinç, ama aynı zamanda korkuyla dolu gözlerini komisere doğru kaldırdı.

"Kötü bir şey mi var? "

Duca, "Yukarı çıkalım, "dedi, "Sizinle konuşmam lazım. "

İhtiyar onayladı, aralık duran dış kapıyı iterek komiser ve Mascaranti 'ye yol verdi, sonra da kapıyı kapattı.Gene o zor duyulan ses tonuyla, "Asansör biraz küçük, " dedi.

Asansör gerçekten de küçüktü, içeriye üçü zar zor sığabildiler, yüz yüze durdular ve asansör çıkarken Amanzio Berzaghi daha yüksek tonda, ama artık ne dediği belirsiz olmayan net bir sesle birden bağırdı:

"Ne oldu? O öldü mü? Eğer ölmüş olmasaydı bu saatte buraya gelmezdiniz."

Asansör durdu, ihtiyar sırtı kapıya dönük duruyordu, ama kapıyı açmadı, durakta olan asansörün içinde net ve mekanik bir sesle tekrarladı:

"O öldü mü? Eğer ölmüş olmasaydı bu saatte buraya gelmezdiniz. "

Duca içinde şırınga olan cebini yokladı. Polis olmak gerçekten çok zordu. "Evet, öldü," dedi. Hiçbir kuşku ihtimaline meydan vermeden, yaşlı adamın hemen anlayabilmesi için o da aklındakini açık seçik söylemişti.

Asansörün içindeki adam cümleyi belirgin bir şekilde işitip bunun ne anlama geldiğini, yani kızının ölmüş olduğunu fark etti ve yana çekilerek kapıyı açtı, "Afedersiniz, "dedive dairenin kapısını açmak için aralarından geçti.Birden ellerinin titremesi durmuştu, sanki kızının ölüm haberi, önceki trajik belirsizlikten sonra kendini yeniden kontrol edebilmesine, fiziki ve manevi gücünü yeniden kazanmasına neden olmuştu. Hiç olmazsa şimdi sonucu biliyordu.

Daire kapısını açarak, "Girin," diyen sesinin tonu daha öncekinden de farklıydı; sanki bir teypten, evet, ya da çatlak sesli bir transistörlü radyodan gelir gibiydi. Duca ve Mascaranti küçük apartman dairesine girdiler. Duca, Amanzio Berzaghi 'nin sendelediğini görünce içgüdüsel olarak onu bir kolundan tuttu. 

İhtiyar kendisinin talep etmediği bu yardımdan kurtularak, nazikçe ama kararlılıkla, "Teşekkür ederim," dedi. Küçük salonun bütün ışıklarını yaktı. "Buyrun."

Duca ve Mascaranti 'ye küçük divanı işaret etti kendisi de koltuğa oturdu. Divanla koltuk arasındaki yuvarlak masanın üzerinde içinde hâlâ bir plak olan kırmızı pikap durmaktaydı. Beş aydan fazladır o hep aynı plaktı, kızının kaybolduğu o sabahtan beri Amanzio Berzaghi ona dokunmamıştı. Plak, Gigliola Cinguetti ' nin söylediği "Giuseppe in Pennysylvania " idi.

Amanzio Berzaghi, "Ölmüş olsa da onu görmek istiyorum," derken, gittikçe kısılan o iç paalayıcı sesi sahiden de bir robottan, insanlıkla hiç alâkası olmayan mekanik bir aletten gelir gibiydi.

Duca, "Elbette, biz de bunun için geldik, "dedi, "ama önce sizinle konuşmam lazım."

Robot, griye çalan beyaz ve kırışık yüzünün arkasınsan, emirden çok davetkâr bir ses tonuyla, "Konuşun,"dedi.

Duca Lamberti, içinde Mixopan' la dolu şırınganın bulunduğu ceketinin sağ cebini gene eliyle yokladı, bakışlarıyla kırmızı pikabı inceledi, gözlerini hızla ihtiyarın yüzüne çevirdi ve salondaki 1800'lü yılları çağrıştıran her keseye uygun mobilyalara biraz daha göz attıktan sonra konuşmaya başladı

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MİLANO'LULAR CUMARTESİ CİNAYET İŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin