Açıkcası bir cenazenin olmazsa olmazı tüm unsurlar oradaydı.
Yalandan ağlayan akrabalar, başsağlığı dileklerini mağrur ve kırgın karşılayan babam, eski arkadaşlar,
mahalle esnafı, bir kaç eski sevgili, komşular, üniversite hocalarım.
Bunlar yaşanırken dayım cenaze aracının yanında sigara içmek için bir boşluk kolluyordu,
hoca yarınlar yokmuşcasına yüksek sesle dualar ediyor, sağa sola bayılan aile üyeleri ortalığı mohaç meydan savaşına çeviriyordu.
Ah evet. İşte orada. Beni tam 3 yıl boyunca dinlene dinlene reddetmiş Müge hanım kızımız da teşrif ettiler. Hayır sakın... Evet tahmin edeceğiniz üzere anneme sarıldı. Gerek yoktu buna.
Keşke gözükebilsem dedim tam o an.
Halam geldi ama sanırım zengin cenazesi zannetti. O gözlükler ne öyle.
Biliyor musunuz kendisi sonradan görmedir. Kendisini elitist tabakaya ait hisseden bir alt sınıftır.
Mutlaka vardır öyle tanıdıklarınız, bu sanırım sosyal statünün yıllar boyu ezdiği insanların toplumdan intikam alma güdüsü sonucu başımıza geliyor.İntihar etmiş bir gencin depresif bir cenaze merasimi oldu zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
Cenazemden story paylaşan yazıyla beş arkadaşım vardı.
Açıkcası tam o an gözüküp mezarımı da kadrajlarına alan selfie'lerinde poz vermek vardı da...
lakin hayalet olmanın kötü yanı işte. gerizekalı herifler öldüm ulan, öldüm... story paylaşacak zaman mı demeyi isterdim. İşin kötü yanı paylaştıkları fotoğrafların beğeni ve üzgün smile'Lı yorumlar alması oldu. Sanırım orada bana gerçekten üzülen annem hariç kimse yoktu.
Gömüldüğüm sırada değişik hissettim. kendi bedenimi beyazlar içinde üzerine toprak atılırken görmek enteresan his. Hararetli bir şekilde kürek sallayan amcam ağzına toz kaçınca mezara tükürmeseydi daha memnun olabilirdim ama sonra ben de ciddiyetimi kaybettim.
İçimdeki pişmanlık azaldı. Annemin yanına kadar gidip sarılmak istedim.
Tabii ki dokunamadım ve duyurmadım kendimi.
Bu ufak vedalaşmadan sonra kendimi şehrin sokaklarına attım.
Şehrin sokaklarını arşınlarken bir sigara yakmak istedim.
Bu mümkün müydü? Evet mümkündü insanlar hariç her şeye dokunabiliyordum.
Bir tekele ağır adımlarla girdim. Televizyon açıktı adam bir yandan gazete okuyordu.
Sigara reyonuna gidip bir tekel 2001 aldım. Sonra zaten lanet bir ölü olduğumu fark edince elimdekini yerine koyup Marlboro alıp çıktım. bir kaç adım attıktan sonra geri döndüm 5 tane daha Marlboro 2 paket sakız 2 tane de bisküvi aldım. Sanırım ölü olmayı sevebilirdim.
Dükkandan çıktıktan sonra bir kaldırıma oturdum. Etrafta sevgililer yine gülüşüyor,
bir kızın en mutlu günü, bir erkeğin en mutsuz günü, minibüsler yine trafik yapıyor, dönerciler yine sokağa kadar çıkıp müşteri için bağırıyor ve şehir her zaman olduğu gibi yaşıyordu.
Tam olarak o an ölümümün dünyada hiçbir şey değiştirmediğini fark ettim.
Bu aslında ego kırıcı ve üzücü bir durum. Lakin yine de Abraham Lincoln değilim. Ulusal yas olacak hali yoktu elbette.
Şimdi nereye gidecektim ne yapacaktım. Nasıl bir şey olacaktı bu?
Aklıma Müge geldi. İlk defa onun ne yaptığını izleyebilecektim.
Hayır seksüel anlamda değil ben onurlu sevmiştim onu. Sadece en yalın haliyle ne yaptığını görmek, bilmek, izlemek istiyordum.
Taksi durağına kadar yürüdüm. Bir yandan sigaramın dumanını içime çekip üflerken bir yandan
milyonlarca şey düşünüyorum. Acaba gerçekten ışınlanabiliyor muyum? Kapadım gözlerimi.
Hayır hala olduğum yerdeyim. Bu çok canımı sıktı zaten taksi durağına da varmıştım.
Durağın başında bekledim ve Müge'nin evinin yakınana gidecek bir müşteri gelene kadar bekledim.
Neyse ki biri o tarafa gidiyordu ve atladım taksiye.
Kadın arkada ben ise önde oturuyorum. radyoda Türkçe pop çalıyor.
daha fazla dayanamadım ve rock fm'i açtım.
taksici bir an ürküp radyo bozuldu heralde dedi.bir süre sonra müge'nin evine vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİZ HİÇ KENDİ CENAZENİZE KATILDINIZ MI ?
Fantasygeçen sene 17 haziran'da intihar ettim. hepimiz ama istisnasız hepimiz merak ederiz... güneşin sıcağını, rüzgarın serinliğini, denizin üzerine düşen bulutların gölgesini bir daha yaşayabilecek miyiz? açıkcası kendimi öldürdüğüm gün aslında o k...