Flash'ı çiftleştiği dişiden çekerek ayırıp yanıma aldım ve Müge'nin evine kadar yürüdük.
Saat bu arada 7.30 civarına kadar gelmişti. Tekrar yangın merdivenine oradan da açık pencereden Müge'nin evine girdim.
Yeni uyanıyordu. Esnerken yerdeki kağıtlara baktı ve tekrar çığlık attı.
Bu çığlıklar artık sıkıcı bir hale gelmişti. Bir yandan da üzerine gitmek istemiyordum.
Gencecik kıza kafayı yedirtebilirdim.
Elindeki tüm kağıtları alıp karga tulumba evden çıktı. Arabasına bindi, ben de arka koltuğa atladım.
Deli gibi basmaya başladı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Bir an not yazsam mı dedim sonra vazgeçtim. Araba sürüyordu kaza yapabilirdi.
Bir apartmanın önünde durduk.
Müge arabadan indiğinde telefonu ve kulaklığı aldım ve royal deluxe dinlemeye başladım.
Ölü olmayı sevmeye başlamıştım. Nereye gittiğini de bir yandan merak ediyordum.
Arkasından çıktım. Merdivenleri birer ikişer çıkarken kulağımda müzik, yüzümde bir gülümseme
ve nihayet onun hangi katta olduğunu tahmin edecek bir ipucu bulmuştum.
Psikolog Ahmet Nejat. Evet burada olmalıydı.
Kapıyı çaldım. Sekreter kız açtı, etrafına bakındı, kameradan aşağıyı kontrol etti.
Yüzünde allah allah der gibi bir ifadeyle kapatırken içeri girdim.
Daha sonra terapi odasına doğru adımladım. kapıyı açtım.
Müge çığlık attı psikolog ise 'sakin olun rüzgar açmıştır' dedi ve tekrar kapadı.
Müge'nin yanına oturdum.
Müge ardı arkasına sıralıyordu.
'bakın ben deli değilim, başarılı bir mimar adayıyım bana inanmanız gerek'
psikolog ise 'buna inanmam mümkün değil, çocuğun ölümü sonrası suçluluk duydunuz ve bu travmaya sebep oldu. Lütfen sakinleşin dedi.
Müge tekrar söze girdi.
-demin kapı açıldı burada biliyorum allah kahretsin.
+müge hanım sakin olun, babanızın hatrına bu saatte ofisi açtım sizin için lütfen.
- size burada diyorum burada!!
Ben; evet buradayım öhöm.
+ müge hanım dediğiniz şeyin farkında mısınız?
-farkındayım hatta kanıtlayayım bir kağıt verin bana.
Ben; ne duruyorsun keltoş kıza bir kağıt ver.
+ buyrun müge hanım.
- Mert senin burada olduğunu biliyorum şu kağıda bir şeyler yaz.
Ben; yazamam tatlım yukarıdan kesin emir aldım.
+evet bekliyorum müge hanım.
-bekleyin yazacak.
Ben; çok beklersin bitanem.
Bir süre sonra müge bağıra çağıra oradan çıktı ve ben de arkasından.Müge yapmadıklarım yüzünden kafayı yiyebilirdi, psikologun yanında onu yalancı çıkarmıştım lakin başka çarem de yoktu. Cebrail'in kesin direktifleri vardı. Toplum düzenini bozamazdım.
Arabaya bindi ben de yanına öne oturdum.
- senden nefret ediyorum biliyorum buradasın eminim ki artık deli değilim biliyorum.
Tekrar bir kağıt çıkarıp kurallar var yazdım ve önüne doğru koydum.
Kafasını direksiyondan kaldırıp kağıdı gördü.
bu sefer sakin bir şekilde kağıdı okudu ve 'ne kuralı' dedi.
+ cebrail uyardı bilmiyorum ama herkese ulaşmam yasak yazdım.
- cebrail demek? dalga mı geçiyorsun benimle.
+ ne yani bir ölünün sana ufak kağıtlara yazdığına inanıyorsun da cebrail'in benimle konuştuğuna mı inanmıyorsun?
-bilmiyorum artık düşünmek de istemiyorum. ne istiyorsun benden?
+seni hep sevdim müge. gitmemi istiyorsan giderim.
Derin bir nefes verdi, saçlarını geriye doğru attı. Döndü ve bir an göz göze geldik.
ama o boşluğa bakıyordu. 'tamam kal madem' dedi ve gülümsedi.
Sonra devam etti... ee ne yapacağız şimdi?
- bilmem
+beni çıplakken izlemiyorsun di mi? (gülümsedi)
-bu gece kısmetse
+ hiç değişmemişsin hala aynı boksun (gülümseyerek)
- aslında bir fikrim var? (yazdım her zamanki gibi)
+nedir?
-eğlenceli bir gün geçirebiliriz?Müge arabayı çalıştırdı ve evinin önüne geldik tekrar.
+flash'i almam gerek.
-flash kim?
+köpeğim.
-senin köpeğin de mi var?
+alınıyorum ölülerin köpeği olamaz mı?
Flash'ı da arabanın arka koltuğuna alarak yola koyulduk.
- ee sayın ölü ? ne yapmak istersiniz? kendime inanamıyorum ya şizofren oldum ya da off neyse.
+aslında bu son kağıt kağıtlar bitiyor. kırtasıyeden kağıt al.
-hahaha kağıtların bitince iletişimin kesiliyor demek.
+telefona ya da laptoba yazabiliyorum ama böyle daha romantik.
-ölü ve romantiksin demek. neyse şurada bir kırtasiye var kağıt alalım sana.
Gidip ufak bloknotlardan aldı bayağı ve tekrar arabaya binip torpidonun üstüne bıraktı.
İlk kağıda teşekkürler yazdım. ziyan etme ota taka dedi. bu defa ben de güldüm.
+ee ölü bey ne yapıyoruz?
-sinemaya gidelim.
+sen ciddi misin?
-evet tek kişi parası ödeyeceksin ne güzel.Yine güldü ve sinemaya doğru yol aldık.
Flashı kapıda bırakıp sinemaya girdik. Tek kişilik bilet aldı Müge sonra,
- içim rahat etmedi böyle, bildiğin dolandırıcılık.
+aynen tekrar gişeye dönüp pardon yanımda bir ölü var ona da bilet almak istiyorum de. (yazdım)
- dalganı geç sen. allahım bu nasıl bir imtihan. (kağıdı atmadı cebine koydu hoşuma gitti)
Oradaki çocuk; pardon kimle konuşuyorsunuz.
Ben; sanane lavuk.
Müge; yok kendi kendime.
Çocuk; anladım bir sorun yok umarım.
Ben; lan uza yavşağa bak ya.
Müge; yok yok. iyi günler.
Daha sonra film izledik. çıkışta Flash'ı da alıp barlar sokağına içmek üzere adımladık.
Yaşarken asla bu kadar iyi hissetmemiştim, güneş çok parlaktı, deniz kokusu burnuma geliyordu,
martılar peşi sıra uçuyor, gökyüzü rengini mutluluğuma yansıtıyordu.
Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım ve teşekkür ettim.
Tanrı bize yukarıdan bakıyorsa biz neden ona aşağıdan bakmayalım ki...
O arada barın kapısındaki masalardan birine oturduk.
Bir süre Flash'la oynadım. İnsanlar flash'i deli zannetti muhtemelen.
Size bir sır vereyim, enteresan hareketler yapan hayvanlar gördüğünüzde bilin ki bir ölüyle oynuyordur. O arada garson geldi.
Garson; buyrun ne alırsınız.
Müge; iki tane bomonti.
Garson; tamam önce birini getireyim?
Müge; yok siz ikisini de getirin.
Ben; işte benim kızım. aslanım.
Garson gülümseyerek iki tane bomonti alıp getirdi.
Aslında dokunduğum cansız maddeler ben dokunduğum an diğer insanlar tarafından fark edilmiyor ben yerine bıraktığımda gözükmeye başlıyorlar. Lakin yine de arka taraflara oturduk.
Sonsuz cehennem vardı bir paranormal olaya yol açarsam. İşimi sağlama almalıydım.
Biralar geldi ve ben de ufak kağıtlarımı tekrar çıkardım. Tam bir şeyler yazacaktım ki
siyah takım elbiseli bir ihtiyar eliyle 'buraya gel' şeklinde bir işarette bulundu.
Bir ölüyü eliyle işaret ederek yanına çağıran siyah takımlı bir ihtiyar varsa oraya gitmemelisiniz.
25 yıllık hayatımda az çok korku filmi izlemiştim.
Müge bir yandan konuşmaya başlamıştı ki önemli olabileceğini düşünerek 'geliyorum' yazdım ve siyah takımlı ihtiyara doğru adımladım.
- korkmam gerekiyor mu bilmiyorum ama biz sayın cebrail'le konuştuk anlaştık. şimdi izninizle biram ısınıyor. Dedim. Gülümsedim. Tam arkamı dönüyordum ki öyle bir gözüme baktı ki,
- aslında kalabilirim buyrun dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİZ HİÇ KENDİ CENAZENİZE KATILDINIZ MI ?
Fantasygeçen sene 17 haziran'da intihar ettim. hepimiz ama istisnasız hepimiz merak ederiz... güneşin sıcağını, rüzgarın serinliğini, denizin üzerine düşen bulutların gölgesini bir daha yaşayabilecek miyiz? açıkcası kendimi öldürdüğüm gün aslında o k...