3

186 34 46
                                    

Bu bölümden Almila ve diğer insanlar arasında geçecek konuşmaların ingilizce olduğunu varsayın, ben türkçe yazacağım fakat sonuçta yabancı bir ülkede ve türkçe konuşması saçma olur.

Gözümü açtığımda sarışın genç bir çocuk beni dürtüyordu. Ben uyanınca gülümsedi.

"Rahatsız etmek istemedim ama servis başladı."

"Hayır, önemli değil. Teşekkürler."
Kulaklığını takarak işine döndü. Uçağa bindiğimizde yanım boştu sanki. Herhalde yer değişimi oldu. Her neyse. Ne ara uyudum ben bu heyecanla anlayamadım. Gerçi dün gece gözüme gram uyku girmedi mutluluktan, iyi oldu uykumu aldığım yaban ellerde uykusuz uykusuz dolaşmayayım.
Bunları düşünürken bir şey fark ettim. Ben uyurken üstüm örtülü müydü? Yok canım olsa hatırlarım. Üstümdekini katladım ve yanımda ki çocuğu dürttüm, sayılır.

"Pardon bu sizin mi acaba?"

"Ah evet." mahçupca gülümsedi.

"Sizi uyurken görünce üşüyebileceğinizi düşündüm" dedi gülümseyerek, tebessümle karşılık verdim. Hostes o sırada bize servis yapmaya başladı.

***

Yemek yiyeli çok olmuştu, inişe az kaldığını düşünüyordum. Bir süre sonra pilot beni destekler nitelikte bir açıklama yaptı. Kalbim deli gibi atıyordu. Hala inanamıyordum dakikalar sonra Güney Kore topraklarına ayak basacaktım inanılır gibi değil. Şansım yaver giderse beğendiğim idolleri bile görebilirdim.

[Bir süre sonra]

Valizimi çekiştirirken bir yandan da şaşkınlıktan açılmış olan ağzımla havaalanını inceliyordum. Güzel olmasına gerek yoktu. Zaten sıradan bir havaalanıydı ama Kore de olmam, çevrede bir çok korelinin bulunması şu anki atmosfer çok farklıydı. Çıkışa doğru yürüdüm şimdi yapmam gereken Murat Hocanın ayarladığı rehber ile buluşup nerede kalacağıma karar vermekti. Yani beraber bana bir oda tutacaktık.
Havaalanından nihayet çıkabilmiştim uzun süre etrafı seyrettikten sonra artık rehberimle buluşmam gerektiğine kanaat getirdim. Nasıl olsa 3 ay buradaydım etrafı daha sonra da inceleyebilirim.

Kaldırım da yürümeye başladım. Kaldırımın bir kaç taşı eksikti ve dikkatsızlığım sonucu valizimin tekeri oraya saplanmıştı.

"Ah hadi ama ilk günden şanssız mı başladım?"

Bir yandan söylenip bir yandan valizimi çekiştiriyordum. Valiz bir anda saplandığı yerden çıkınca dengemi kaybettim. Sırt üstü düşüyordum.
Gözlerimi sıkıca yummuş kazayı kaç kırıkla atlatabileceğimi hesaplarken, hiçbir şey olmamıştı.
Tek gözümü korkuyla araladığımda bir erkeğin boynuna sıkıca tutunduğumu ve neredeyse burun burun olduğumuzu fark ettim. Ben yere çok yakındım ve o da beni belimden tutuyordu. Şaşkınlıkla önce yere baktım ve sonra koreli olduğunu düşündüğüm yabancıya döndüm.
Kendimi tebrik etmeden geçemeyeceğim Güney Kore'de karşılaştığım ilk insanın koreli olduğunu düşünüyorum, evet sadece düşünüyorum aferin bana. Beni tutan kişi de tuhaf bir ifade ile yüzüme bakıyordu. Omzundan destek alıp doğrulmaya çalıştığım sırada fark edip yardımcı oldu.
Karşı karşıya geldiğimizde koreliler gibi başımı hafifçe eğerek korece teşekkür ettim.
Bu dediğimden korece bildiğimi sanarak konuşmaya başladı, ama anlamadım tabii.

"Bekleyin bekleyin." diyerek onu durdurdum.

"Koreceden sadece bir kaç kelime biliyorum, yani sizi anlayamadım." dedim ingilizce bilmesini umut ederek.

"Öyle mi? Afedersiniz fark edemedim" dedi, neyseki ingilizce biliyordu. Tam cevap verecekken telefonum çaldı.

***

Hadi Canım!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin