Arkadaşlar yazım hatam, hatalarım çok çok fazla olabilir ama lütfen mazur görün 💚
Askıdan ceketimi alıp hızla evden çıktım. Sinirden ellerim ayaklarım titriyordu. Arda dünden belli aklımdan çıkmamıştı. Onun benim yüzümden bu halde olduğunu bilmek beni üzüyordu. O adam sırf benden nefret ettiği için onu harcamıştı.
Metrodan inip Ece'nin attığı adres'e gittim öfkeli bir şekilde. Aklım o soysuz herifteydi. Bir insan bu kadar acımasız olamazdı. Girdiğim ofisin girişindeki bilgisayarla ilgilenen görevlinin yanına ilerleyip o adamın odasının nerede olduğunu sordum. Bana randevusuz giremeyeceğim hakkında bir kaç ıvır zıvır laflar söyledikten sonra Barlas'ın arkadaşıyım diye ufak bir yalan söyledim. Bana şüpheyle baksada çaktırmamaya özen gösterdim. Daha sonra bana tarif ettiği odaya doğru ilerledim. Kapısında durup kendimi kontrol etmeye çalıştım.
İlkokul öğretmenimin sinir kontrol etme yöntemini aklıma getirdim. Ne yapıyorduk. Evet gözlerimizi kapatıp içimizden 10'a kadar sayıp açıyorduk. Gözlerimi açtığımda birazcıkta olsa sakinleştiğimi fark ettim. Kapının kolunu çevirip içeri girdim. Elleri cebinde sırtı dönük bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Dilimi ısırıp sakin ol diye fısıldadım kendi kendime.
"Hey! Barlas Balamir" dedim. Yüksek sesle bağırmama rağmen duymadığını var sayarak tekrar adıyla seslendim. Bana bakmıyordu. Duymamazlıktan geliyordu, sıkıntılı bir nefes verip yanına doğru ilerleyip hızlıca kolundan tutup kendime doğru çektim. Böyle bir şey beklemediği için bana döndü hemen yüzü.
"Naptığını sanıyorsun sen küçük bela!" dedi kaşlarını çatarak. Kaşlarının ortasındaki kırışıklıktan gözlerimi ayırarak,
"Asıl sen naptığını sanıyorsun?" dedim. Bana küçük bela diyerek aşağılamasını daha sonraya ayırdım.
"Söylesene küçük bela ne yapmışım?" dedi çarpık, alaycı bir tebessümle umursamaz insan türlerinden biriydi. Umursamaz insanlardan nefret ediyordum. Umursamaz insanlar kötüydü. Onlar kırıp, parçalar daha sonra arkalarında ki enkazın ne halde olduğunu umursamazlar! Bu adam da tam onlardandı. O da Arda nın hayatını mahvetti ama yaptıktan sonra arkasına bile bakmadı.
"Tamam anlıyorum benden nefret ediyorsun ama Arda'nın ne suçu var? Onu neden işten çıkarttın. Onun iyi bir işe ihtiyacı var. Sizin işinize ihtiyacı var, neden bu kadar umursamazsınız? Onun şuan ne halde olduğunu ya da ne sorunları olduğunu bilmiyorsun, bilemezsin. Çünkü dünya sizin etrafınızda dört dönüyor. Her istediğiniz elinizin altında ama hala başkalarını mutsuz etme peşi-" diyemeden cümlem yarım kaldı. Dudaklarımın üstünde ki yabancı, soğuk dudaklara karşı kalbimin atış ritimleri kulaklarımı doldurdu...
Ne yapacağımı bilmez bir şekilde gözlerim sıkıca kapalıydı. Ellerim yumruk şeklini almıştı. Tanımadığım bir adam daha önce hiç tanık olmadığım bir duyguyu tattırıyordu. Dudaklarımdan çekilen baskı karşısında bir kaç saniye gözlerimi açmaya cesaret edemedim. Gözlerimi açtığımda az önceki anlar kafamda canlandı. Soluk alış verişlerim kalbimi ağrıtıyordu. Hızla çektiğim nefes alış verişlerime dayanamayıp elimi kalbime götürdüm. Karnıma giren krapmla diğer elimide karnıma yerleştirdim. Gözlerim yerdeydi, kafamı kaldırıp ona bakamadım.
Çenemi kavradı bir eli. Diğer eliyle saçımın perçemini parmağına doladı.
"Gözlerini bana çevir" dedi. Kalın ama ürkütmeyen sesi, kalp atışımı bir kat daha arttırdı. Zorla gözlerimi gözlerine çevirdim.
Gözlerindeki şaşkınlığa anlam veremeyip kaşlarımı çatarak
"Ne bakıyorsun geri zekalı?" Dedim kaşlarımı çatarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gurur
ChickLit"Beni aldattın."dedim. Göz yaşlarım durmaksızın akarken. Boncuk boncuk dökülen göz yaşlarımı elimin tersi ile sildim. Ellerimi karnıma götürdüm, okşamaya başladım. "Karnımda ikimizin çocuğu var, yanlış mıyım?" dedim. Hıçkırarak ağlamamak için zor du...