-1- / 1
"İnsan köşeye sıkıştığı an, her şeyi yapabilir. Hem de 'Hayatta yapmam!' dediği her şeyi... Önce hayatın başkalarının elinde oyuncak olur, sonra da yapmayacağından emin olduğun her şeyi bir bir yaparsın. Ve şaşırırsın. Dönüştüğün insana şaşırırsın.
İşte hayat böyle bir yer.
Hoş geldin.
İçeri geç, yerleş ve alışmaya bak..."
-Lilya
*
Mutfakta gözleri korkuyla üstü cam kapıyı tararken telefonun diğer ucundaki adamı dikkatle dinliyordu. Her detayı aklına iyice kazımaya çalışıyordu. "Peki, şirkete nasıl sızacağım? Hiçbir donanımım yok, biliyorsunuz."
"O işin en kolay kısmı." yanıtını verdi Kasım Bey. "Biz seni içeri sokacağız, merak etme. Yapman gereken en önemli şey o adama yakın olmak, onun kalbine girmek..." Emir verir gibi bir ses tonuyla "Yapabilir misin?" sorusunu yöneltti Lilya'ya. Bu cılız, silik kız bu işi başarabilecek miydi? Kendine güveni bile yoktu. Güzelliği? Fena sayılmazdı ama yeterli değildi. Güzellik hiçbir zaman tek başına yeterli olmaz, dedi kendi kendine. Asıl endişesi de buydu zaten. Tereddüt ediyordu.
"Başka çarem var mı?"
"Yok."
Alaycı bir ses tonuyla "Güzel." deyip iç geçirdi. Asıl sorun, bu saçmalıklarla dolu teklife evet demiş olmasıydı. Ve daha kötüsü de bu olağanüstü saçma teklife evet demek zorunda olduğuydu. Kardeşini kurtarabilmek için ortada başka bir seçeneği yoktu. "O adama yakın olacağım. Ve siz de kardeşimi serbest bırakacaksınız. Tamam mı? Başka bir şey yoksa kapatmam gerek."
"Tamam. Sen sözünü tut, ben de tutayım. Aramızdaki bir iş anlaşması; sen görevini yerine getir, ben de karşılığını vereyim. Hepsi bu."
Telefonu kapattığında aklında bambaşka düşünceler vardı. Kardeşini hapishaneden kaçırıp ortadan kaybolmak... Gerçek katili bulup kardeşini aklamak... Ah, doğru ya, son seçeneği daha önce denemişti. Her yere gitmişti, cinayetle ilgili herkesle konuşmuş, bilgi almıştı. Bu işin peşinde koşturmuştu ama tüm oklar kardeşi Tolga'yı gösteriyordu. Ancak onun böyle bir şey yapmadığına Lilya emindi. "Allah'ım, nasıl bir işin içine bulaştığımı bile bilmiyorum."
Kapı gıcırtıyla aralandığında içeri Gonca girdi. Kız kardeşi... Bu ailenin annesi gibiydi Lilya. Anneleri onları yıllar önce terk ettiğinde bu evi çekip çevirmek en büyük çocuk olarak Lilya'ya düşmüştü. Çok zor zamanlardı ama alışmıştı. Normalde Tolga'yı da, Gonca'yı da koruyup kollamak bir abla olarak onun göreviydi zaten. Fakat annesi onları terk ettiğinde daha fazlasını yapmak zorunda kalmıştı. Bir abla olmaktan çok bir anne olmak... Kardeşlerine annelerinin yokluğunu hissettirmemek ve babasına her daim yardımcı olmak... Ve sonra en kötüsü oldu. Birkaç ay sonra babalarına kanser teşhisi kondu ve 1 yıl içinde vefat etti. Hayatları cehenneme dönmüştü. Tek sığınakları da bu hayattan göçüp gittikten sonra evin yükü tamamen Lilya'nın omuzlarına çökmüştü. İşte o zaman büyüdü Lilya, büyümek zorunda kaldı... Hayat ona sayısız kez tokat atarken ona diğer yanağını çevirmeyi öğrendi. Okulu bıraktı, tekstil firmasında işe başladı. 6 ay sonra firma kapandı ve başka bir iş buldu. Hep çalıştı, çabaladı. Daha iyi şeyler yapabilmek için, daha iyi bir aile reisi olabilmek için... Çok küçüktü ama yapabilirdi. Ve yapmıştı da, başarmıştı. Şuan kardeşi Gonca'yı üniversitede okutabiliyorsa, işin büyük kısmını başarmış sayılırdı değil mi? Ama her şey bu kadar kolay yoluna girmiyordu işte. Tolga'nın cephesinde işler pek de yolunda gitmiyordu. Hatta kısaca bir cehennemin ortasında olduğu da söylenebilirdi. Korkunçtu. Ve Lilya, onun kaderini değiştirebilmek için kendini feda etmişti. Bu işin sonu nereye varacaktı bilmiyordu ama kendini her şeye hazırlamıştı. Çünkü bu aile düzlüğe çıkmak için bir kurban vermek zorundaysa o kurban hiç kuşkusuz kendisi olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilium Kokusu | Taşıyıcı Anne Serisi 2 ღASKIDAღ
General FictionBu, onun bebeği. Ama bunu ne o, ne de karısı biliyor. Bu da yetmezmiş gibi kader öyle bir ördü ki ağlarını, karısı bana akıl almaz bir teklifte bulundu. Şimdiyse kocasıyla ondan bir parça taşıdığımı sanıyor. Onların bebeğine taşıyıcı annelik yaptı...