-1- / 2
İçeri girdiğinde "Bu karanlık, loş yerde benim kardeşim nasıl yaşar?" diye mırıldandı hayretler içerisinde. Eğer iş ciddiye binerse burada kalmayacağını, aç kurtların içine gideceğini biliyordu. Tolga şuan nezarethanedeydi belki ama kendisi Kasım Beyin her dediğini harfiyen yapmazsa her şey daha kötü olacaktı. Çok az vakti vardı. Kardeşini buradan çıkarmak için çok az zamanı kalmıştı ve zaman aleyhine işliyordu.
Parmaklıklar arasında başını ellerinin arasına almış çaresizce düşünen genç adam ablasını görünce aniden ayaklandı ve parmaklıklara sarıldı. "Abla! Abla! Kurtar beni buradan."
"Bir tanem..." Kardeşinin parmaklıklara sarılmış ellerinin üzerine koydu ellerini. Kokusunu bir anne sevgisiyle içine çekti. "Kurtaracağım seni buradan. Korkma."
"Abla kurtar beni ne olur! Boş vaatler dinleyecek vaktim yok burada. Korkunç bir yerdeyim ben! Fare düşse 3 gün yaşayamaz burada. Burası korkunç, ne olur beni kurtar! Yalvarıyorum!"
"Tolga... Tolga, bir tanem sakin ol. Bak kafamı toparlayamıyorum lütfen sakin ol." Derin nefesler aldı ve ellerini başının arkasında birleştirdi. "Halledeceğim..." diye sayıkladı. "Sadece biraz zaman ver bana. Bak, merak etme-"
"Zaman yok abla, zaman yok! Ben burada öleceğim. Zamandan bahsetme bana, ne olur kurtar beni... Ne olur..."
Kardeşinin yalvarışları kulaklarını sağır ediyordu. Kalbi deli gibi çarpıyordu Lilya'nın. Bu ailenin büyüğü oydu, yıkılamazdı. Aileyi tekrar eskisi gibi toparlamalıydı. Buna mecburdu. Evvela Tolga'yı buradan çıkarmalıydı. Sonra her şey çözülürdü. Kendini bu yolda feda etmeye hazırdı. Hep böyle yapmamış mıydı zaten? Bir anne gibi fedakârlıklar yapıp kendi hayatını hiçe saymamış mıydı? Yine yapacaktı. Bilmediği, yapmadığı şey değildi. Yine başaracaktı. Kardeşlerini tekrar toplayacaktı etrafına, mutlu olacaklardı. Kendine çekidüzen verdi ve o her zamanki kendinden emin tavrını takındı. Kardeşinin ellerini tuttu ve güçlü bir şekilde "Bana bak!" diye bağırdı. Güçlü olması gereken bir zamandı bu zaman. Yıkılmamalıydı. Bugün güçlü olamayacaksa, ablalık yapamayacaksa ne zaman yapacaktı? "Beni iyi dinle... Her şey yolunda gidecek, ben seni buradan kurtaracağım anladın mı beni?"
"Ama abla..."
"Sus! Sus, beni dinle. Ben sana ne zaman söz verdim de tutmadım ha? Senin ablan ne zaman sözünü tutmadı?"
Umutsuzluğundan biraz olsun sıyrıldı ve "Hep tuttun..." diyerek gülümsedi. "Yine tut olur mu abla?"
"Tutacağım bir tanem... Tutacağım..." O lânet olası adam her ne istiyorsa yapacaktı. Kardeşini kurtarmak, ailesini eskisi gibi toplayabilmek için ne gerekirse yapacaktı. Onun canının, geleceğinin bir değeri yoktu ki zaten! Önemli olan kardeşlerinin körpe hayatlarıydı. Her şey yoluna girecekti.
●●●
Başını göğsüne yaslamış, film seyreden karısına baktı. Nereden nereye, diye geçirdi içinden. Güya büyük bir aşkla evlenmişlerdi. Çok severek. Mutlulardı da. Her şeyin tadına varmışlardı. Aşkın, mutluluğun, evliliğin... Eskiden her hafta 1-2 günlüğüne de olsa bir yerlere kaçar tatil yaparlardı. Şimdi yılda bir kez bile tatile çıkmak gelmiyordu içinden. Zamanla bebeklerinin olmaması evliliklerinin ortasına büyük bir sorun gibi oturmuştu. Onun için çok da önemli değildi. Elbette çocuklarının olmasını isterdi ama gerçek sevginin alt edemeyeceği bir sorun değildi ki bu. Evlat edinirlerdi, tedavi de bir seçenekti. Ama bu duruma geleceklerini hiç tahmin etmemişti ilk zamanlarda. Simge zamanla bu durumu dünyanın sonuymuş gibi her gün ısıtıp ısıtıp önüne koyarken genç adam evliliklerinin çatırdayışını izlemişti çaresizce. Çünkü elinden daha fazlası gelmiyordu. Defalarca karşısına alıp konuşmuştu. "Simge, sevgilim bak bu dünyanın sonu değil. Ben bebek istemiyor değilim, elbette bizden bir parça olsun isterim. Ama olmuyorsa da bu dünyanın sonu sayılmaz değil mi? Artık bu kadar abartma. Tedavi olursun, her şey yoluna girer. Ben hep senin yanında olacağım. Kendini de, beni de, evliliğimizi de yıpratmayalım olur mu?" Bu ve bunun gibi bir dizi konuşma yapmıştı defalarca. Hepsi şefkatli bir sarılmayla, tutkulu bir öpüşmeyle sonlanmıştı. Her şey yolunda görünüyordu. Ta ki, Simge'nin tedavi süreci sonlanıp her şey ümitsiz bir hâle gelene kadar... İşte o zaman, sorunlar tekrar baş göstermeye başlamıştı. Bu defa daha güçlü. Daha sarsıcı. Daha şiddetli. Masaya vurulan eller, yükselen sesler, evde kırılan tabaklar, bardaklar... Artık iş öyle bir raddeye gelmişti ki, Simge kendisine "Sen bizim evliliğimizi, geleceğimizi önemsemiyorsun! Benden çocuğun olsun istemiyorsun! Beni eskisi gibi sevmiyorsun! Hayatında başka biri var!" sözlerini bile sarf etmişti. Hem de o zamanlar Çağrı'nın hayatında kimse yokken... Artık kırıcı sözlerle ve uzun süreli sessizliklerle evlilikleri çatırdamanın da ötesine gitmişti. Yalnız hissetmeye başlamış, kendini işine vermişti Çağrı. Şuan bunları düşünmenin yersizliğini fark etse de kendini alı koyamıyordu. Herkes düşünürdü, bu evlilik nasıl bu duruma geldi diye oturup düşünürdü. Evlilik, ciddi bir bağlılık simgesiydi. Bu kadar çabuk çökmesi, ancak temelin çürüklüğünden kaynaklı olabilirdi. Telefonunun zil sesiyle Simge'den uzaklaşma fırsatı buldu. "Bir saniye..." diye mırıldanarak karısının başından kurtardı göğsünü.
Hafifçe başını kaldırır kaldırmaz kalkan kocasının ardından baktı kadın. Artık kaliteli zaman geçirmek diye bir şey yoktu onlar için. Her şey zorunluluktan yürüyor gibiydi. İkisi de bu ilişkiyi bitiren taraf olmadığı için devam ediyordu. Bu, ölüyü diriltmeye çalışmak gibi bir şeydi. Ve bilinirdi ki, bir ölü asla dirilmezdi. Son zamanlarda Çağrı'nın susmak bilmeyen telefonları, bitmeyen mesaj trafiği... Tüm bunlar ister istemez dikkatini çekiyordu. Elbette kocasının çok önemli biri olduğunu, yoğun olduğunu biliyordu. Ama bu kadarı... Biraz fazla değil miydi?
●●●
Arkasına yaslandı ve karşısındaki kızın ne söyleyeceğine odaklandı. "Evet Lilya, seni dinliyorum. Önemli bir şey konuşacağını söylemiştin, şimdi susuyorsun." Onun çekingen, tuhaf halleri Kerem'in hiç de alışık olduğu şeyler değildi.
"Ben... İşten ayrılmak istiyorum Kerem Bey." Kasım Ülgen emirlerini sıralamıştı. 1. Emir: Lilya işten ayrılacak. 2. Emir: Lilya, Şanal Holding'e girecek. Ve şimdi sıra 1. Emri gerçekleştirmeye gelmişti. Bu çok zor olacaktı, farkındaydı ama ailesinin yıkılışını görmekten daha zor değil. O yüzden bir seçim yapmalıydı. Bunca radikal karar vermişken üzerine düşeni yapmak zorundaydı.
"Pardon? Ben... Yanlış mı duydum?"
"Hayır, doğru duydunuz. Ben işten ayrılmak istiyorum. Bunu ilk benden duyun istedim. Ona göre benim yerime birini-"
Elindeki kalemi sertçe masaya bıraktı ve aniden genç kıza döndü. "Sen, işten ayrılmak istiyorsun?"
Başını yavaşça aşağı yukarı salladı ve "Evet." diye onayladı Lilya. Aniden böyle bir karar vermek elbette dikkat çekecekti, bu tepkilere hazırlıklıydı. "Ani olduğunun farkındayım. Ama..."
"Ani mi? Lilya, sen işten falan ayrılmazsın ki? Böyle bir şey mümkün değil yani. Sen sürekli burada mutlu olduğundan, bu işe girmenin senin için bir nimet olduğundan bahseder dururdun. Şimdi geçmiş karşıma ne işten ayılmasından bahsediyorsun sen?"
"Çok tutarsız olduğunun farkındayım Kerem Bey ama daha cazip bir teklif aldım ve kabul ettim. Etik değil, kabul ediyorum."
"Etikliği umurumda bile değil Lilya, tamam mı? Şuan konu bunun etik olup olmaması değil, senin kendin gibi davranmaman."
Güçlü bir duruşla kararını destekledi Lilya. "Ben yeterince açık anlatamadım galiba. Bu benim şahsıma ait bir karar. Dudaklarımın arasından duyuyorsunuz, şuan karşınızda ayrılmak istediğimi söylüyorum. Bu yeterince açıklayıcı değil mi?"
"Maaşına zam yaparım."
"Ne?"
"Zam yaparım, sen de burada kalırsın."
"Kerem Bey, bunun parayla bir ilgisi yok, siz bunu anlayamıyor musunuz? Bu benim kendi seçimim. Böyle olmasını istiyorum. Buraya beni etkilemeye çalışın diye gelmedim, sizden ayrılmak için izin almaya da gelmedim. Sadece ayrıldığımı haber vermeye geldim. Bu konu tartışmaya kapalı. İyi günler." Kapıdan çıkarken sert bir çıkış yaptığının farkındaydı. Normalde patronlarıyla böyle konuşmazdı ama hem baskı altındaydı, hem de paragöz konumuna düşürülmüştü. İster istemez öfkelenmişti. Dahası, kapana kısılmıştı. Ötesi yoktu. Kerem Bey daha fazla baskı yapmadan toparlanıp çıkmalıydı hızlıca. Artık yeni bir hayat onu bekliyordu. Tabi ayak uydurması gereken yeni kurallar da öyle.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilium Kokusu | Taşıyıcı Anne Serisi 2 ღASKIDAღ
Genel KurguBu, onun bebeği. Ama bunu ne o, ne de karısı biliyor. Bu da yetmezmiş gibi kader öyle bir ördü ki ağlarını, karısı bana akıl almaz bir teklifte bulundu. Şimdiyse kocasıyla ondan bir parça taşıdığımı sanıyor. Onların bebeğine taşıyıcı annelik yaptı...