Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, sık ağaçlı bu ormanda yeşil yapraklara değerek yüzüne düşerken, o sanki sırılsıklam olmayı umursamazcasına ilerliyordu. Zifiri karanlıkta, ay ışığının bile sıklık ağaçlardan geçemediği ormanda, sadece hafif bir...
Gözlerimi günler sonra açmayı başarabilmiştim. Işık yaksa bile kapamamak için zorlayarak Kyungsoo'yu etrafımda aramaya başladım. Gözlerim odanın her köşesine değse bile Kyungsoo'ya rastlayamayınca yerimden doğrulmaya çalıştım fakat başarısız oldum.
Bilincimin yerine geldiği günden beri Kyungsoo'nun dediği her şeyi duymuştum. Duymuştum duymasına ama gözlerimi açmaya, parmaklarımı kıpırdatmaya bile mecalim yoktu.
Şu an bile kollarımı kaldırmak bile zor geliyordu. Gözlerim uykuya dalmak için dirense bile Kyungsoo'yu görmeden asla gözlerimi kapatmayacaktım.
Kapının aralanmasıyla heyecanla doğrulmaya çalıştım. Ani haraketimle canım yanarken ağzımdan acı bir inleme kaçmasına engel olamadım.
Kyungsoo gözlerini irileştirip hemen yanıma koştu.
"Jongin! İnanamıyorum! U-uyanmışsın!"
Bana sarılırken gözlerinden dökülen incileri kalkıp silmek istedim. Kafasını yasladığı boynum yanarken, ellerimi Kyungsoo'nun beline doladım. Burnumu saçlarına daldırıp kokusunu ciğerlerimin en derinlerine kadar işlemesine izin verdim.
Gözyaşlarına daha fazla dayanamadım ve kafasını gömdüğü boynumdan kaldırarak ellerim arasına aldım.
Günler sonra konuşmanın verdiği hırıltıyla karışık bir sesle fısıldadığımda başparmağım çoktan akan gözyaşlarını silmişti.
"Kyungsoo... Daha fazla ağlama..."
Tekrar sessiz bir hıçkırık bıraktığında havaya koptu bir şeyler içimden.
"Nasıl ağlamayayım söylesene Jongin. B-benim y-yüzünden günlerce ölü gibi yattın, b-benim yüzünden acı çektin, seni kaybediyordum... Ç-çok pişmanım. Böyle olsun istememiştim. S-sadece kendime kızdım, kendime sinirim yüzünden s-seni ö-öldürüyordum."
Kuvvetli bir hıçkırık koptu bu sefer dudaklarından.
"J-jongin. Beni affedebilecek misin? Ben şu zaman içinde anladım, b-b-ben s-seni se-"
Sözünü bölerek susturdum onu.
"Şşt.. Biliyorum Kyungsoo, biliyorum. Daha fazla yıpratma kendini. Affettim ki ben seni. İçimde seni taşırken nasıl sana küsebilirim?"
Ellerim arasındaki yüze daha da yaklaşarak kapalı duran göz kapaklarından öptüm onu.
"Daha fazla ağlama artık. Bak kalbime, senin olmuş bile."
Ellerini hızla atan sol tarafıma koydum. O halâ gözleri kapalı dururken dudaklarım dudaklarıyla buluşmuştu bile.
Kalbim, Kyungsoo'nun elleri altında göğsümü delerken, daha fazla kaldıramayan yorgun bedenim yatağa devrildi. İstemeden de olsa ayrılmıştım sevdiğimden. Dakikalarca zorla açık tuttuğum gözlerimin kapanmasını engelleyemezken, elleri ellerimde öylece kaldım orada.
" Sen, beni öptüğünde cennet iç çeker."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.