Turuncu saçlı çocuk, ilerideki parkta oturan kızıl saçlı kızdan gözlerini alamadı. Kumral saçlarına ne yapmıştı böyle? Her ne yapmışsa sevmemişti. Onun doğal hâli ona daha güzel geliyordu. Yüzüne baktı biraz, makyaj yine yoktu. En azından hâlâ Meri gibi, diye düşündü.
Yakışmıştı. Bunu biliyor ama yine de önceki hâli daha çok hoşuna gidiyordu. Onun eski Meri olduğunu bilmek sanki daha yakın hissettiriyordu. Düşündüğü şeye güldü sonra. Onu tanıyalı zaten bir yıl ya olmuş ya olmamıştı. Eski Meri'yi doğru düzgün tanımıyordu bile.
Ona çekingen bir adım attığında aralarındaki mesafe azaldı. Nasıl konuşmaya gireceğini bilmediğindendi bu çekingenliği. Çoğu zaman aynı otobüse bindiğinden sima olarak Meri onu tanıyordu muhtemelen ama yanlış anlama ihtimalini de hesaba katmalıydı. Hoş, zaten onu daha da yakından tanımaya çalışıyordu. Bu durumda doğru anlardı muhtemelen.
Konuşmaya nasıl gireceğini hâlâ bulamamış, bu sebeple de cebinden telefonunu çıkarmıştı. Bilindik marka olan telefonunu geçen yıl ailesi almış ve ilk dönem sonunda memleketine döndüğünde hediye olarak vermişti. İşin tuhaf yanı, ailesi mezun olduğu için ona bu hediyeyi almıştı ama mezun olmasına daha çok vardı. Düşündükleri yüzünde tuhaf bir gülüşe sebebiyet verdi. Yüzündeki düşünce izlerini çabuk sildi ve telefonuna odaklandı.
Telefonundan anonim uygulamaya girip Meri'nin attığı son mesajı gördüğünde bir kez daha üzüldü. Dün cevap verememişti mesajına. Öyle ki adeta kal gelmiş, elinde telefonuyla kalmıştı. Onun bir başkasıyla konuştuğunu tahmin etmesi zor değildi ama bunu Meri'nin doğrulaması üzülmesi için eline somut kanıtlar sunuyordu.
Yine de seviyorum, diye düşündü. Üzülsem de seviyorum, söylediğim gibi.
Anonim: Nasılsın?
Meri'nin telefonundan bildirim sesini duymadığında telefonunun ağa bağlanmadığını düşündü. Bu durum ona yaklaşımını değiştirecekti. Ruh hâline göre onu güldürmeyi veyahut ona destek olmayı düşünüyordu. Tabii Meri izin verirse...
Beklediğinin aksine Meri elinde döndürdüğü telefonunun kilidini açtı ve birkaç şeye baktıktan parmakları hareketlendiğinde sonra turuncu saçlı çocuğun elindeki telefon titredi.
Meriben: Senden daha iyi durumdayım sanırım.
Meriben: Dün cevap yazmadığına göre...
Anonim: Seni kırmak istemedim.
Anonim: Konuşsaydım eğer seni kırabilirdim.
Attığı mesajın ardından hızla mobil veriyi kapattı. Gelecek cevapla düne dönmek istemiyordu. Bugününde Meri yanındaysa hafızasına dündeki kırgınlıkları değil, bugünü kaydolmalıydı.
"Bugünü hafızama kaydedeceğim." diye mırıldanıp kararlı adımlarla Meri'ye adımladı sonra. Keşke yanına vardığında da aynı kararlılığı sürdürebilseydi. Eli, ensesindeki fazla uzun olmayan turuncu saçlarının arasına karışırken, "Şey..." dedi.
Söylediğiyle elindeki telefonundan başını kaldıran Meri iri gözleriyle ona baktı. Bir şey demesini bekledi ama demeyince o konuştu.
"Efendim?"
"Oturabilir miyim?" derken heyecanla yanına oturmuştu bile.
Meri alayla, "Oturdun aslında." dediğinde, çocuk hızla oturduğu yerden kalkıp, "Üzgünüm..." dedi. "Farkında değildim."
Etrafına bakınırken son sözlerini bir de homurdanarak tekrarladı. Meri, "Oturabilirsin." dediğinde bu kez bankın kenarına eğreti biçimde oturdu. O rahatsız olmasın diye oturduğu kenarda yere düşmesi muhtemeldi.
"Teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Oturmama izin verdiğin için..." dediğinde güldü Meri. Gülüşünü ilk kez gören çocuk, dediği gibi gülüşüne bakakalırken söylediklerini duymadı. Onun için önemli olan bir çift kısılmış yeşil göz, belirginleşen elmacık kemikleri ve gerilip açılan pembe dudaklardı.
"Benim ya... Belediyenin getirip yerleştirdiği banklar, tabii ki oturabilirsin."
Söylediğini anlamasa da o gülüyor diye gülümsedi genç adam. Bir süre böyle devam etse de Meri, genç adamın onu izlediğini fark edince kaşlarını çatarak başını çevirdi. İnsanların onu izlemesi rahatsız ediciydi. Bundandır ki birinin ona baktığını fark edince bir daha o kişinin olduğu tarafa mecbur kalmadıkça bakmazdı.
"Hava güzel mi?" diye sorduğunda içinden saydırdı kendine genç adam. Adam akıllı konuşacakları anı o kadar çok hayal etmesine rağmen hiçbiri şimdilerde aklının ucundan dahi geçmiyordu. Buna rağmen sorduğu sorular ve yaptıkları... Fazlasıyla yersizdi.
O Meri'yi tanıyor ama Meri onu tanımıyordu. İşte sorun buradaydı.
"Görmüyor musun?"
"Görüyorum da..." diyerek lafı kıvırmayı denedi. "Benim için güzel, peki senin için... Senin için güzel mi?"
"Kış mevsiminde bile böylesine güzel güneşi başka yerde zor bulurum." dedi Meri ona bakmayı reddedip bakışlarını göğe çevirerek. "Güzel."
"Bence de..." mırıldanmasını Meri duymadığı için şanslıydı. "Bence de fazla güzel."
_
Öhöm, öhöm... Öncelikle merhaba! Böylesine coşkulu -siz duymasanız da ben coşkuyla diyorum, evet- bir merhabayla giriş yaptığıma göre konuşmama devam edeyim. İlk bölümümüze bölümden uzun bir bölüm notu ekledim. Merak edenlere duyurulur falan... -Kimsenin merak etmediğini bilse de Meli böyle işte :( - O açıklamaya göre bundan sonra yazdıklarım ve yazacaklarım için sorumluluk kabul etmiyorum. Buna açıklık getirdim, peki ne kaldı? Nisa kaldı, evet.
Nisa, doğum günü olmayan doğum günü çocuğu... Tuhaf bir cümle olduğunun farkındayım. Lakin Nisa, dün beni vazgeçmeye hazırlandığım noktadan döndürdü o tuhaf cümle sayesinde. Senede bir kez vazgeçmenin kıyısına geliyorum. Hem de sebepsiz yere... Yine de bu kez vazgeçmedim. Nisa sayesinde... Teşekkür ederim! Çok şey yazmak istiyorum ama turuncu saçlı çocuğumuzdan halliceyim şu an. Aklıma hiçbir şey gelmiyor. :(
Oldu o zaman... Keyifli okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Meri | Texting
HumorAdı yüzünden sürekli alay konusu olan Avaz Aka, eski sevgilisine yazmak için bir anonim uygulamasına kaydolduğu ilk gün yanlışlıkla hesabının linkini diğer hesabında paylaştığında her şey için çok geçti. Yirmi bir yaşında olmasına rağmen bir baltaya...