13. BÖLÜM (Karanlığa Adım)

604 62 16
                                    

13. Bölüm

-Meleklerin erdemi çürüyememelerindendir, kusurlarıysa daha iyiye gidememeleridir.

İnsanın kusuru çürüyebilmesi, erdemiyse her zaman daha iyiye gidebilecek olmasıdır.

  Bana yıllar gibi gelen uzun bekleyişimin ardından işte karşımdaydı. Parlak ışığın altında hafif sarıya çalan gözleri ve içime işleyen bakışlarıyla başbaşaydım. Midemden yükselen bulantıyı ve adrenalini hissettim.  Onu bulmaya o kadar hevesliyken ayrıntıları düşünmeye vaktim olmamıştı galiba. Şimdi ise cesaretim beni terk etmiş, içimdeki titrek küçük kızla yalnız bırakmıştı. Hiç kimseye söylemeden ona sormaya gelmek büyük aptallıktı. Gece boyu aklımda canlandırdığım sorgulama sahnelerinin şuan ile alakası bile yoktu. Ama bu saatten sonra vazgeçemeyeceğimi biliyordum.

  Derin bir soluk çektim ve fotoğrafı ona gösterebilmek için geriye kalan tüm cesaretimi toplayıp elimi telefonun olduğu cebime soktum.

Gözlerini ayırmadan bana doğru iki adım attı.

Yutkundum.

“Hadi ama Zoe. Tüm gece boyunca burada seni bekleyemem,”  dedi ve gülümsedi.

Ama bu gülümseme içten değil kanımı donduracak türden bir gülümsemeydi.

22 SAAT ÖNCE

        Elim ağzımda, ekrana bakakalmıştım. Emin olmak için fotoğrafı tekrar büyütüp netleştirdim. Kesinlikle oydu. Sonunda bacaklarımı hareket ettirebildiğimde olduğum yerden kalktım ve yatağıma doğru yürüdüm.

  Sadece bir benzerlik olmalıydı değil mi? Onun olması imkansızdı. Telefonu elime aldım ve titreyen ellerimle Thea’nın numarasını tuşladım. Telefon birkaç kez çaldı ve telesekretere geçti.  Thea’nın o tanıdık, mesaj bırakmamı söyleyen sesini duydum.

“Beni aramalısın” dedim “Hemen”

    Telefon elimde yatağın üzerinde beklemeye başladım.  Birinin beni çimdikleyip bu kabustan uyandırmasına ihtiyacım vardı.  Yatağımda boş bakışlarla , ileri geri sallanarak beklemeye devam ettim. Tekrar saate baktım. 10 dakika olmuştu. Bir şey yavaşça boğazımı sıkarcasına daraldığımı hissettim.  Ne yaptığımı düşünmeden ayağa fırladım ve tekrar bilgisayara geçip habere baktıktan sonra fotoğrafı telefona gönderip haberin resmini çektim. Bilgisayarı kapattım ve giysi dolabımdan siyah kotumla ince bir kazak çıkardım. Üzerime geçirip tekrar masaya yürüdüm ve telefonumu aldım. Thea ne aramış ne de mesaj atmıştı.

   Belki biraz gürültülü bir şekilde merdivenlerden indim. Birileriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Babamın televizyon izlediğini görünce mutfağa girip peşimde dolanan köpeğimi aldırmadan kendime yarım bardak su koydum ve hızlıca içtim. İyi gelmişti.

  “Bir yere mi gidiyorsun?”  Koltuktan doğru kafasını döndürmüş bana bakıyordu.

   “Thea’yı görmeliyim” dedim.

  Kaşlarını kaldırdı. “Saat biraz geç değil mi?”

“Uzun sürmez”

“Peki” dedi. Kapıya yöneldim ve çizmelerimi giydim. Elimi kapının koluna koyduğum anda yine babamın sesini duydum.

“Bir sorun mu var Zoe?”

Arkama dönüp ona baktım “Hayır” dedim.

“Pek iyi görünmüyorsun” dedi uzlaşmacı ebeveyn tavrını takınarak.

“Her zaman ki gibi solgunum” dedim gülümsemeye çalışarak. “Neyse ben çıkıyorum”

Kendimi dışarı attım. Yere basar basmaz bu sefer çizme giymekle doğru seçim yaptığımı anladım. Karlar hafif hafif erimeye başlamıştı ve yol göl gibi olmuştu. Çamurlu ve cıvık kara ayağımın batıp çıkmasını aldırmayarak arabaya bindim ve yola koyuldum.

GÖLGENİN LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin