27 Şubat 1938 : "Çocuk, ben hastayım."

779 34 3
                                    

O gün köşkte Balkan ....sı şerefine yemek vardı. Yunan ve Yugoslav başbakanları yemek sofrasındalardı. Ama Atatürk hiç âdeti olmadı halde, gelmemiş gecikmişti. Çünkü burnu kanıyor ve durmak bilmiyordu. Başvekil Celal Bayar, işte o günlerde bir yabancı hekim çağrılmasını istedi ama Atatürk direndi.
"Ortada Hatay meselesi var. Hastalığım duyulursa fena olur." dedi. Beni Türk hekimlerine emanet ediniz sözü o günlerde söylenmiştir. Türk hekimleri Atatürk'e ilk konsültasyonu o hafta yaptılar. Çıkardıkları sonucu yazıp imzaladılar.
Teşhis aynıydı. Alkolden kaynaklanan karaciğer iltihabı. Kısaca siroz.
Prof Dr. Akil Muhtar Özden :
"Atatürk alkolün tesirini kabul etmek istemiyordu. Ben çok eskiden beri alkol kullanıyorum birşey olmadı. Şimdiki hastalığa başka sebep aramanız lazım dediler.
Atatürk dedim. Birkaç defa sizin sofranızda bulundum. Çok içiyorsunuz. Mutlaka bırakmanız lazımdır. Yüzüme dikkatle baktı ve peki dedi.

Asım Arar
( Sağlık Bakanlığı Müsteşarı )
"Atatürk arkamızdan şunları söylemiş:
- Bunların hiçbiri birşeyden anlamıyor. Rakı içmek için söylemiyorum. İcabederse yine içmeyeceğim. Fakat bunlara hastalığımın rakıyla hiçbir alakası olmadığını da ispat edeceğim.
Ata gerçekten de o günden sonra ölünceye kadar yani 9 ay süreyle ağzına içki koymadı. Ama bu teşhisin gecesi yeni sinemaya ses sanatçısı Melek Tokgöz'ün konserine gitti. Adeta tıbba direniyordu.
Falih Rıfkı Alay ( Yazar ) :
"Çankaya da grup vardı. Güneş ufkun üzerinde artık kızarıyordu. Atatürk bizim elimizden, 20.asrın en büyük milli kahramanı milletinin elinden, bir büyük deha insanlığın elinden gidiyordu. Askerlikte ve politikadaki hiç şaşmaz sağduyusundan başka, bütün maddi manevi varlığında bir göçüş hali seziyorduk. Atatürk, sonsuz ölüm ülkesinin eşiğinde idi. O'nun bir dönülmez yolda bizden uzaklaştığını yana yakıla anlıyorduk."
Artık hastalık kesindi. Bayar, yabancı hekim meselesini yeniden açınca Atatürk direnmedi.
"Çocuk dedi. Ne yapacaksan çabuk yap. Ben hastayım.
Ve Paris Tıp Fakültesi öğrenim üyelerinden Prof.Fissenger böylece Ankara'ya getirildi.
Lord Kinross ( Yazar ) :
"Fissenger Atatürk'e sizi iyi ederim dedi. Ama önce siz kendinizi iyi edeceksiniz. Siz büyük savaşlar kazanan büyük bir komutan olabilirsiniz. Ama şimdi sizin komutanınız benim. Bu benzetme Atatürk'ün hoşuna gitmişti. Ne istenirse yapmaya söz verdi. O zamana kadar doktorların sözünü dinlememiş, kan tahlili yaptırmak istememiş, her gün içtiği sigara konusunda onları aldatmıştı. 50 sigara içiyorum dese 10'a indireceklerdi. Onun için 200 diyordu. Ama şimdi durumun ağırlığını anladıktan sonra uzlaşmaya razı olmuştu. Üç ay yataktan çıkmayacak, perhize uyacak, içki içmeyecekti.
- Yalnız üç ay içinse dayanırım' dedi

Falih Rıfkı Alay ( Yazar ) :
"Bir akşam başyaver beni telefonla arayarak karımla beraber Atatürk'e akşam yemeğine davetli olduğumuzu bildirdi. Gittik. Birkaç kişi idik. Atatürk solgun ve sararmış masaya oturdu :
'Ben hiçbir şey içmeyeceğim. Fakat siz birşeyler içiniz. Bir müddet böyle yapalım dedi.'
Akşam sessiz ve neşesiz, O ve herkes kendi içine bükülmüş ve büyük bir sırrın karanlığına gömülmüş olarak geçti. Fırtınadan sonraki deniz gibi bitkin bir durgunluğu vardı. Dudakları güç oynuyordu. Şevk O'nun bahçesindr yapraklarını dökmüştü. O kadar güzel, ince dudaklarının o kadar tatlı ve ısıtıcı gülüşü bir ıtır gibi uçmuştu. O akşam Çankaya'da dostları ile son sofrası idi..."

Son 300 : AtatürkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin