10 Kasım 1938 : Son Beş Dakika

555 35 10
                                    

Dünyadaki son beş dakikasına gözleri kapalı girdi. Göğsü sık sık inip çıkıyordu. Dışarıda bütün bir ulus radyo başındaydı. Savarona Ata'sına son bir saygı duruşu için Dolmabahçe önüne demirlemişti. Saray derin bir sessizlik içerisindeydi.
Dr. İhsan A. Özkaya :
"Başucunun sağ tarafında Prof Dr. Mim Kemal Öke durmakta. Yanında Dr.Kamil Berk başını O'nun omzuna dayamış hıçkırıyor. Prof Dr. Akil Muhtar Özden kendinden geçmiş gibi odanın içinde "aman yarabbi" diye ağlayarak dolaşıyor.Genel sekreter Hasan Rıza Soyak ile Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe yatağın ayakucunun sol tarafında duruyorlar. Onların da gözleri yaşlı. Kılıç Ali de onlar gibi. Ellerini kavuşturmuş; son saygı duruşunda..."

Kılıç Ali :
" Hayatına kastedilmemesi için icabında canımızı bile fedaya azmetmiş olduğumuz büyük Atatürk hepimizin gözleri önünde, güpegündüz fani hayata veda edip gidiyor, herkes ellerini kavuşturmuş, büyük bir acı içinde duruyor, kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Aman yarabbi, adeta dehşet içindeydik. Hasan Rıza dayanamadı, büyük bir teessür içinde bana,
"- Kılıç bak, koca bir tarih göçüyor." dedi
Saat tam dokuzu beş geçiyordu."

Hasan Rıza Soyak :
" Birdenbire gök mavisi gözleri açıldı ve sert bir hareketle başını sağa çevirdi. Ben de artık hıçkırıklarımı zaptedemedim. Diz çöktüm. Sağ elini ellerimin içine aldım. Öptüm ve yüzüme sürdüm."

Dr. İhsan A. Özkaya
" Operatör Mim Kemal Öke, Atatürk'ün açık gözlerini kapattı. Kamil Berk de Gazi Mustafa Kemal imzalı beyaz bir mendille çenesini bağladı. Son nöbet defterine şöyle yazıldı :
" Saat 9:05 Vefat Etmişlerdir."

Salih Bozok :
"Hekimler büyük ölünün odasından çıktıkları zaman yüzünm kim bilir nasıl korkunç bir hal almıştı ki operatörü Mim Kemal Bey telaşlanarak nereye gidiyorsun diye sormaya mecbur oldu.
"Hiç dedim. Gidiyorum, işim bitti artık."
Fakat Mim Kemal Bey bırakmadı. Kolumdan tutarak aşağıya kadar indirdi. Kalbim iki değirmen arasına düşmüş bir buğday tanesi olda ancak bu kadar ezilirdi. Ne ağlayabiliyor, ne konuşabiliyor, ne de konuşulanları anlıyordum. Birara büsbütün kendimden geçmişim. Oradan deli gibi fırladım. Nereye? Diye arkamdan koştular. Şimdi geliyorum dedim. Bundan sonrasını hiç ama hiç hatırlamıyorum."
Atatürk'ün başyaveri Salih Bozok şuursuzca sarayın merdivenlerinden aşağıya koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya girip kapıyı kapattı. Az sonra içerden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar içerde onu kanlar içinde buldular. Tabancasından kalbine sıktığı bir kurşunla devrilmişti...

Son 300 : AtatürkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin