1 Haziran 1938 herhalde Ata'nın hayatındaki en mutlu günlerden biriydi. Aylardır beklediği Savarona O sabah dolmabahçe yönüne demirlemişti. Eski Çürük yatlarda birkaç kez kaza tehlikesi atlatınca hükümet ona bu görkemli yatı almıştı. Hemen öğleyin saat 15:30'da yata koştu. Karaciğerindeki hastalık ikinci ve şifasız evresine girerken Atatürk ancak 55 gün kullanabileceği oyuncağına kavuşuyordu. Ata'nın son yazı başlıyordu. Gemi; salonları, kamaraları, jimnastik salonu kütüphanesi, müzik salonuyla adeta bir yüzen saraydı. İlk günler, bir kuğu güzelliğindeki bu yat ona hayat verdi. Ata'nın daha geçen yıla kadar Ertuğrul yatında nasıl dostlarıyla yemek yiyip keyifle sigara içtiğini hatta keyifle halka oyunu oynadığını hatırlayanlar duygulandılar. Belki bu gemi onu tekrar eski Atatürk yapar umuduyla yürekler sevindi. Ama maalesef, Dinlenme uyarılarına rağmen sürdürdüğü tarih çalışmalarıyla yorgun düştü. Şezlongunda uyuyup kalır oldu. Karnında sinsice büyüyen şişlik ona dünyayı dar ediyordu.
Prof Dr. Nihat Belger :
"Yatta, Atatürk'ün yatak odasına girdiğim zaman o ayakta ve endam aynasının karşısındaydı. Vücudunu dikkatle muayene ediyordu.
- Doktor dedi. Bana hep şişmanlıyorsun diyorlar. Ama ben hissediyorum ki bu şişmanlama normal değildir. İşin içinde başka bir iş var. Bu bir hastalıktır. Doktor gördünüz, siz odadan girdiğiniz zaman ben aynanın önünde pantolonumu iliklemeye çalışıyordum ve buna muvaffak olamıyordum.
Bu kısa ve kesin konuşmasında "Doktor, doktor " tekrarında büyük bir hastanın Sekvası, Bir devin kükreyiş yankısı gibi insanın içine işliyordu.
Şükrü Kaya ( İçişleri Bakanı ) :
Muayeneden sonra Atatürk beni çağırttı ve Fissenger ile konuşmamı tembihledi.
" Her şeyi ama her şeyi konuşursunuz." dedi. anlamıştım. Akşam Fissenger' ye şunu söyledim :
doktor, ben içişleri Bakanıyım ve Atatürk'ün partisinin genel sekreteriyim.Sizden şunu öğrenmek istiyorum: Atatürk bu rahatsızlıktan ölür mü? Ve ne vakit ölebilir? Hükümet de parti de meclis de bana bu soruları soracaktır."
Profesör Atatürk'ten övgüyle sözettikten sonra şu cevabı verdi :
" Şimdi hepimiz, kazaya uğramış bir geminin içinde bulunuyoruz. Başımıza gelecek felaket beni de sizin kadar müteessir etmektedir. Atatürk, tıbbın müdahalesi ve tabiatın yardımıyla daha iki yıl yaşayabilir. Ama şimdi yata döneriz, bağırsak ya da beyin kanamasından Atatürk'ü ölmüş de bulabiliriz. Onun için siz cumhuriyetin selameti için gereken tedbirleri şimdiden alınız.
Şükrü Kaya gerçeğin bu acı yüzü karşısında dona kalmıştı. Akşam Atatürk hepsinden daha gerçekçi konuştu :
" ekinle konuştuysanız anlamışsınızdır. Hemen Ankara'ya işlerinizin başına gidiniz. Erkan sessizce gözlerini kurulayarak odadan çıktı. Artık acı sonu Atatürk'te biliyordu. Artık yatakta esirdi. Günleri Savarona'daki yatağında geçiyordu. Tek eğlencesi gramafonuydu. Dostları içeriden bir müzik sesi yükseldiğinde Ata'nın uyandığını anlıyordu. Günlerden bir gün herkesi gözyaşlarına boğan şu sözcükler ağzından dökülüverdi :
"Bu yatı bir çocuğun oyuncağı beklemesi gibi beklemiştim meğer bana bir hastane olacakmış."
Hasan Rıza Soyak ( Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri ) :
" Bir gece ateşin şiddetinden bunalıp güverteye çıktığını ve bir şey zong uzandığını haber verdiler. Yanına gittim. Kalbim sızlayarak içeri girmesi için ricaya başladım. Ricalarımı şiddetle reddediyor, ne olursa olsun güvertede kalmak istiyordu.Kılıç Ali :
"Bütün ısrarlarımıza cevaben ne olacaksa olsun artık diyordu. Sonunda dayanamadı ve odasına doğru yürümeye başladı. Birkaç adım attıktan sonra daha fazla yürüyemedi. Koltuklardan birine yığılır gibi kendini attı. Biz koltuğun yastıkları koyarken bana hitap ederek :
" Kılıç Ali dedi. Annene telefonla sor. Bu sıkıntıyı geçirecek bir ev ilacı biliyor mu öğren. Hemen telefona koştum, annem bana gül sirkesi koymamızı tavsiye etti. Ve bir şişe gönderdi.Ve küçük bezleri bu gül sirkesi ile ıslatarak başına bileklerine sürdük. Geceyi iyi geçirmişti. Sabah,
- Annene teşekkür ederim, ilacı beni çok açtı dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son 300 : Atatürk
RandomBu kitapta Atatürk'ün son 300 gününe tanıklık etmiş kişilerin yazdıkları ya da anlattıkları anılardan yararlanılmıştır. 45 dakikalık belgeselden tek tek işlenmiştir.