"O bitki çayını içmen gerektiğini biliyorsun," Michael kaşlarını kaldırarak lafına devam etti. "...hem de sıcak." Ama buna rağmen Luke kılını kıpırdatamadı. Ağırlaşan başı ve kaldırmaya bile gücünün olmadığı kollarıyla öylece hareketsiz yatıyordu. Sadece gözleri açıktı ve dudakları aralıktı, en azından yaşadığını belli ediyordu.
Michael onun yattığı koltuğa gelip elini alnına götürdü ve bir şey anlayamadı; ellerini indirip boynuna getirince sarışın çocuğun yandığını hissetti. "Aman tanrım, yanıyorsun!" Hemen mutfak olduğunu öğrendiği odaya girdi ve hızlı hareketlerle bir kova su aldı; yanına küçük bir havlu koymayı da ihmal etmedi. Tekrar Luke'un yanına döndüğünde onun az önceki gibi durduğunu gördü. Bu görüntü onun için acı vericiydi çünkü neredeyse iki metre olan bir adam küçük bir koltukta hastalıktan kıvranıyordu ve bunu izleyen olmak zorlayıcıydı. Özellikle Michael için.
"Bu ıslak havlu ateşini alacak, işe yaramazsa, üzgünüm ama seni suya sokmalıyım." Luke tepki verememesine rağmen onu dinlediğini yüzüne bakarak belli etmeye çalışıyordu. "Üşüyorum." Mırıltısının Michael'a ulaşması zaman aldı.
"Ateşini düşüremezsek havale geçirme ihtimalin artar, bebeğim. Buna dayanmak zorundasın." Michael havluyu onun alnından çekti, kovadaki suya batırıp tekrar alnına yerleştirdi. Tüm bunları yaparken elleri titriyordu, hayatında ilk kez böyle bir durumda kalmıştı, yani birine hasta bakıcılığı yapma durumu. Yanında bilgili biri yoktu, sadece o hastalandığında Merry annenin yaptıklarını anımsayarak davranıyordu. Bir gün bunların işe yarayacağından emindi.
"Ateşin düşüyor sanki," elindeki termometreyi Luke'un ağzına yerleştirdi, vücut için olanı da koltuk altına koydu. Ağzındaki termometre ateşinin düştüğünü gösteriyordu, bir kaç derece olsa da, koltuk altındaki ötmeye başlayınca ona da baktı; bu da düştüğünü gösteriyordu. "Oh tanrım, bunu tek başıma başardım!" Kendi kendine kıkırdayıp uzandığı yerde kıpırdanan Luke'a döndü.
"Odana çıkmaya ne dersin? Rahatsız gibisin." Michael'ı kafasını sallayarak onayladı ve uzattığı elini kavradı. "Kucağıma almalı mıyım?"
"Hayır." Luke reddedip ayaklanmaya çalıştı ama koltuğa geri düşmesiyle cevabı çelişti. Bu yüzden Michael onu dinlemedi ve ellerini diz kapağının altından, sırtından destekleyerek uzun vücudu kucağına sığdırdı.
"Gitmen gerekiyor..." Luke kollarını Michael'ın boynuna dolayıp burnunu saçlarına sürtünce mırıldandı.
"İzin almıştım, sorun olmayacak. Gitmeme gerek yok ama gitmemi istiyor gibisin." Michael onun olduğunu öğrendiği odaya girip onu yatağının içine bırakırken yanıtladı. Luke gitmesini istemediği için telaşlanmıştı, bu yüzden boynuna sarıldığı kollarını çözmedi. "Hayır, kal. Benimle kal." Michael'dan olumlu mırıltılar duyunca bırakabilmişti ancak.
Michael onun tişörtüne uzandı. "Önce bundan kurtulmalıyız, ateşin yeniden çıkmamalı." Tişört yere atılırken Michael bu sefer de kendi tişörtünü çıkardı. Luke ona gülümseyerek ve fazla garip görünen bir biçimde bakıyordu. Michael gözlerini kaçırdı. "Ne var? Ortama uyum sağlıyorum, kapa çeneni." Ve Luke çenesini hiç açmadan kapadı.
"Yorganın altına gir ama üstüne fazla örtmeyeceğim, anlaştık mı?" Michael Luke'u yatağına uzatırken söylendi. "Sen nerede uyuyacaksın?"
"Koltukta." Michael yanında duran koltuğu işaret etti.
"Olmaz, benimle uyu." Michael onu reddetti.
"Hastasın, rahat uyuman gerek." Luke yataktan yalpalanarak kalktı ve koltuğa oturdu. "O zaman ben seninle uyuyacağım."
Michael gözlerini devirdi, yeniden. "İyi tamam, birlikte uyuyalım ama yatağında?"
"Tamam." Luke zaferiyle gülümseyerek yeniden yatağına girdi ve Michael için yer açtı. Michael yatağa girerken çarpışan çıplak kolları bile onu ürpertmişti. Kısa sürede Luke kafasını onun, şimdi çıplak olan, göğsüne yasladı. Saçları bir yelpaze gibi Michael'ın göğsünde saçılmıştı ve hoş mırıltılarla uyumaya başlamıştı.
"Aptal aşıklar gibi onu sabaha kadar izlemeyeceğim, uykum var." Kendi kendine söylendi ve yanağını Luke'un saçlarına yaslayıp gözlerini yumdu.
____________________________________
Fluff (: