Yakında

11 1 0
                                    

''Rogan Asası Nasıl Kullanılır? "

Rogan Asası, her yıl Gamirterra'ya düşen asteroitlerden çıkan, gök metalinden yapılır. Asa, çift başlı çatal gibidir ve iki tarafında da karşılıklı olmak üzere dört çatal ucu bulunur. Asaya, güç vermek için Moulharp'in derinlerinde yetişen Ares Bitkisinin Özü kullanılır.
Asa, tek kullanımlıktır ve ortan ikiye kopartılarak iki kısma ayrılır. İkinci kısmın birinci kısımdan farklı olmak üzere, asanın içinden çıkan, uzun bir ipi vardır.
Birinci kısım, her hangi yumuşak bir zemine saplanır. Ardından başka bir konuma gidilir. Asanın ikinci kısmıda yine yumuşak bir zemine dikildikten sonra ikinci parçaya bağlı olan ip çekilir. İp, mekanizmayı tetikler ve iki parça arasında bir geçit oluşur. Böylelikle kişi biraz önce bulunduğu konuma tekrar geri dönebilir. Ayrıca, Rogan Asaları, Gamirterra'daki asa ustaları tarafından az sayıda üretilir ve yalnızca soylu kişilere satılır.''
Kita, aniden gelen bir sesle irkildi. Ses alt katta ki, yaşlı kardeşi Maroy'un sesiydi. Kita'yı kahvaltıya çağırıyordu. Kita, kapıya doğru yöneldi. Kapının sağındaki takvime baktı. Tarsus yılının üç yüz doksanıncı günüydü. Üç yüz doksan üçüncü gün işaretlenmişti. İşaretin üzerinde 'Ordu Muhafızı Okulu Giriş Sınavları' yazıyordu. Kita yazıya göz gezdirdikten sonra:
-Sadece iki gün kaldı.
-İki gün sonra her şey değişecek.
Büyük kardeşi Maroy, alt kattan tekrar seslendi:
-Kita! Kalk kahvaltıya gel hadi! Diye bağırdı. Kita, odanın kapısından koridora çıktı. Koridorda, biri kendi odasının olmak üzere üç tane ardı ardına kapı vardı. Kita'nın odasının kapısı, ortadaydı. Diğer odalar, eski kardeşlerin odasıydı. Her odanın karşısındaki duvarda ise, eskiden bu odada yaşıyan kardeşlerin portreleri vardı. Kita'nın odasının karşısındaki duvarda ise, yan yana iki portre vardı. Sağ taraftaki portre kendisinin, sol taraftaki portre de eski ölen kardeşi Kita'ya aitti.
Koridorun, bir ucunda bir pencere vardı. Pencere Oio Liman Kasabasına bakmaktaydı. Öteki ucunda ise iki merdiven vardı. Bir merdiven yukarı kattaki odalara çıkıyor, diğer merdiven ise, alt kattaki büyük odaya gidiyordu.
Kita, merdivenlere doğru ilerledi. Yavaş adımlarla, merdivenlerden alt kata indi. Alt kata indikten sonra, merdivenin hemen önündeki kahvaltı masasına baktı. Masada, iki kâse deniz korullası ciğeri ve büyük bir kâsede bulut elması reçeli vardı. Ayrı yeten yemeklere batırıp, yenilmek için bir sepet balon yaprağı vardı. Son olarak, iki tane boş tabak ve iki tane de kaşık vardı. Büyük kardeş Mayor, odanın diğer tarafındaki taş fırının tandır tarafında, Huyuk kuşu yumurtası pişiriyordu. Yumurtaların sarısı yoktu. Ama sarılarının yerine, üç tane mavi özü vardı.
Büyük kardeş Mayor, yumurtaları piştikten sonra fırını kapattı. Masadan, boş tabakları aldı. Fırının üstündeki, pişmiş omletleri sırayla, tabağa koyduktan sonra tabakları masanın üzerinde koydu. Masanın başındaki sandalyesine oturdu ve masadaki yiyeceklere iştahla bakan Kita'ya:
-Öylece bakmada otur kahvaltı et! Dedi gülerek. Kita, sandalyesine oturdu. Sepetten kurumuş bir, balon yaprağı aldı. Bir kısmını kopardıktan sonra yumurtaya batırdı ve ağzına attı. Kita iç geçirerek:
-Hmm çok güzel olmuş Mayor Ağabey. Mayor, gururlu bir üslupla :
-Ye ye! Ye de zihnin açılsın. Kita, balon yaprağını, yumurtaya batırarak bitirdikten sonra sepetten bir dilim daha aldı ve arasına deniz korullası ciğeri koyarak, yemeye başladı. Dürümü bittikten sonra Tita, kalkmaya yeltendi. Maroy, Kita'nın omzuna dokunarak:
-Reçelden de biraz ye! Dedi. Tita:
-Sağ olasın ağabey yeterince doydum. Yerinden kalktı ve masanın yanındaki uzun demir ayaklı, su masasına yöneldi. Su masasında, elini yüzünü yıkadıktan sonra masanın, testi kısmını çıkararak kirli suyu pencereden dışarı döktü. Ardından, testiyi yerine koyduktan sonra masanın altından su dolu kovayı çıkararak, içindeki suyu, testinin üzerine döktü ve Maroy'a dönerek:
-Ben dışarı çıkıyorum ağabey. Hemen gelirim. Maroy, kafasını tamam anlamında salladı. Kita, odanın diğer tarafına yürüdükten sonra, hafif mermerden yapılmış büyük kapıyı açtı. Ardından, dışarıya çıktı.
Karşısındaki, Matris gölüne baktı. Sadece, birkaç balıkçı kanosu vardı. Kita, evin etrafını dolaşarak tepenin üstündeki Cagi Ormanına yöneldi. Orman, binlerce kilometre uzakta olan, Kuvu Ovasına kadardı. Ormanın girişinde pek çok Huyuk Kuşu vardı. İç taraflarında ise, çok sayıda yırtıcı hayvan vardı.
Huyuk Kuşları, dört kanatlıydı ve kuyrukları çatal gibiydi. Tüylerinin rengi mavi, karnının altındaki bölgedeki tüyler ise, koyu yeşildi.
Huyuk kuşları, Cagi Ormanında kısa olan, ağaçların tepesinde yuva yapardı. Yuvalarda bir veya iki yumurta olurdu. Her yumurtadan, üç tane yavru çıkardı. Kita, işten gelip hızlıca yemeğini yedikten sonra Huyuk Kuşu Yumurtası arardı.

Ruhlar Âlemi İki PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin