4

23.1K 1.8K 2K
                                    

Yorum atan ve oy veren herkese teşekkür ederim! Yorumlarınızı okudukça daha çok yazasım geliyor 💜💜

▪▪▪

Uyanmış, kuruyan boğazımın iç gıcıklayan etkisini gidermek adına mutfağa, su içmeye gelmiştim. Bir bardak su aldım kendime, oyalanarak içmeye başladım. Bir yandan da saçlarımı karıştırıyordum. Daha uyanamamıştım ve ocaktaki yemeklere bakılırsa bakıcı Nara gelmiş, çoktan annemle kahvaltı etmişlerdi. Büyük ihtimalle annemin bir poşet dolusu ilaçları ile uğraşıyorlardı.

Ne kahvaltı yapacak ne de ders çalışacak havam vardı. Bu yüzden haftasonu olmasını değerlendirip biraz daha uyuyacaktım. Henüz uykum kaçmamışken.

"Hyung~"

İçtiğim su genzime kaçarken birkaç kez hafifçe öksürdüm. Büyüyen gözlerimle omzumun üstünden kapıya baktım. Üzerinde dünkü kiyafetleri, elinde yerlerde sürüyerek getirdiği oyuncağı, dağılmış altın sarısı saçları ve şişmiş gözleriyle uykulu bir şekilde kapıda dikiliyordu.

Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemez halde öylece baktım. İlk defa konuştuğunu duymuştum ve ilk sözü bu muydu?

"Ben senin hyungun değilim." dedim sinirle.

Bir elini yumruk yapıp gözünü ovaladı, gözlerini açmaya çalıştı. Büyük ihtimalle ne dediğinin farkında bile değildi, uykusunda konuşuyordu. Ben onun hyungu değildim asla da olmazdım.

"Buraya gel." diyerek kolundan çekiştirdim. Kıstığı gözleriyle olan biteni anlamaya çalışıyordu ama buna fırsat vermeden koridora girdim. Annemin odasına geldiğimde içeriden bakıcı çıktı. Sırtına baskı uygulayarak bakıcıya ittim onu. Ayağı tökezlerken gözleri kocaman açılmıştı. Bakıcı Nara'nın azarlamasını duymadan konuşmaya başladım.

"Uyuyacağım rahatsız etmesin beni. Görmek istemiyorum."

Sesini de duymak istemiyorum.

Arkamı döndüğüm gibi odama gittim.

---

Uyuyamamıştım. Ne tarafa dönersem döneyim bir türlü uyuyamamıştım ve üstelik yatağım onun gibi kokuyordu. Bir bebek gibi...

Sinirimin damarlarımda dolaştığını hissediyordum ama neye sinirlendiğimi bile bilmiyordum. Uzunca bir süre ders çalışmak için çabaladım. Bir süre başardım da. Ama hem içimdeki fazlalık hissi hem de açlığım bana engel oluyordu.

En sonunda, kalemimi bıraktığımda odamın kapısı gıcırtıyla açıldı. Yorgun bakışlarımı aralık kapıda dikilen bakıcıya ve elinde tepsi tutan küçük çocuğa çevirdim. Olan biteni anlamaya çalışırken bakıcı gülümseyerek "Haydi." dedi ve küçük çocuğu nazikçe öne ittirdi.

Paytak adımlarıyla ve tepsiyi tutmaya çalışan elleriyle yanıma kadar geldi. Ayak uçlarında yükselip tepsiyi masama koydu. Teşekkür etmek için ağzımı açmışken ardına bile bakmadan koşarak bakıcının arkasına geçti. Kahkaha atan bakıcıya başımı aşağı yukarı salladım, teşekkür manasında. Kapıyı kapatıp uzaklaştılar.

Benden korkması ya da çekinmesi daha iyiydi. Böylece bu eve alışamayacaktı.

---

Akşamleyin acıktığımı hissederek uzun süre devam ettiğim çalışmama ara verdim. Tahmin ettiğim gibi annem ve küçük çocuk beraber vakit geçiriyorlardı, mutfak masası yarısı yenmiş yemeklerle doluydu. Bakıcı çoktan gitmişti annem de rahatsız etmemek adına, daha sonra yiyeceğimi bildiği için, bir şey dememişti bana.

Yemeklerin soğumamış olması bütün bunların kısa bir zaman içerisinde gerçekleştiğini kanıtlıyordu.

Yemeğimi yavaş yavaş yedim, tadını çıkararak. Daha sonra mutfağı toparlayıp içeri geçtim.

LITTLE BROTHER | Vmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin