O günün sabahı garip bir şekilde uyandı Jimin. Beyni ağırlaşmış, gözleri şişmişti. Birkaç kez mırıldanarak dudaklarımı yaladı. Gerçek bir anda bastırdığında uzun süre aç kaldığından guruldayan karnını düşünüyordu.
Tanrım... Hyung'unun göğsünde uzanıyordu. Bir anda aptal aptal gülümserken buldu kendini. Sanki arada boşluk varmış gibi daha da yakınlaştı ona, kafasını boynuna gömdü. Uyuduğunu düşünürken kokusunu içine çekiyordu. Traş kolonyası ve losyon kokuyordu. Parfüm sevmediğini, onun yerine losyon kullandığını bilecek kadar tanıyordu onu.
Gülümseyerek sabit durmaya çalıştı. Belinde sarkık duran kolları sıkılaştığında gözlerini kocaman açıldı. Uyanmış mıydı? Uyanık mıydı? İstemeden de olsa vücudum gerilmişti, garip bir pozisyondaydılar. En son bu kadar sarmaş dolaş olduklarında Jimin henüz on yaşındaydı ve... Ve Taehyung'un uyurken hala bir şeylere sarılma isteğini duyduğu zamanlardı. Şimdi böyle olmak biraz garipti ama güzeldi de.
Saçlarına çıkan ellerle düşünceleri bölündü. Gerilen vücudunun aniden gevşemesi tekrar uykusunu getirmişti. Biraz kıpırdanıp yatakta aşağı kaydığında tamam demişti, tam geri uyumalık zaman. Her ne kadar uyanınca tekrar uyumayı beceremese de...
Kafası eğip tekrar Hyung'unun göğsüne yasladı. Az önce düzensiz olan kalp atışlarının şimdi belirli bir ritmi vardı. Kesinlikle uyanmıştı ama kalkmak yerine burada onunla kalmayı tercih ediyordu. Gülümsedi küçüğü. Başını kaldırıp yüzüne baktı. Gözleri kapalıydı. Hareket etmesiyle önce elleri durdu, sonra gözlerini araladı. Bir gülümseme bahşetti Taehyung.
"Uyuyakalmışım." dedi yüzünü tek eliyle sıvazlayarak. Halbuki Jimin burada kalmasını istemişti zaten.
Belki de Jimin uyuduktan sonra gidecekti ama dediği gibi uyuyakalmıştı. Bu düşünceyle suratı biraz asıldı Jimin'in. Başını tekrar göğsüne çevirdi, yüzünü sakladı. Birden neden somurtmaya başladığını sorsa bir cevap veremezdi çünkü.
Cidden bir bebek gibi hassastı. Başkasının çok sorun etmeyeceği şeyler onun kafasını gerektiğinden daha fazla meşgul ederdi. Jimin bu huyunu sevmiyordu ama engel de olamıyordu. Taehyung Jimin'e göre çok çabuk karar değiştiren, anlaması zor olan biriydi. Bu da Jimin'in sık sık kırılmasına sebep oluyordu.
Bir süre yattılar öyle. Taehyung Jimin'in saçlarını okşamaya devam etti. Huzurlu bir sabahın tanımı onlar için buydu.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Taehyung küçüğüne.
Uyanık olduğunu biliyordu, sesli nefes alış verişlerini göğsünde hissediyordu.
"Hiç." dedi Jimin, ç harfini uzatarak. "Sadece..."
Devam etmedi Jimin. Taehyung merakla bekledi. Jimin'in cümlesini tamamlaması çok uzun sürmemişti.
"Sadece daha önce kimsenin saçımı böyle okşamadığını fark ettim."
Taehyung'un elleri küçüğünün saçlarında dondu kaldı. Ne yapacağını ne söyleyeceğini bilemedi. 'Keşke böyle olmasaydı' diye düşündü. 'Keşke bir ailesi olsaydı, benim yanımda mutlu değil mi?'
Çok düşünmeden küçüğünün saçlarına bir öpücük kondurdu. Jimin, ona üzüldüğü için yaptığını düşünüp üstelemezken Taehyung için altında bambaşka bir anlam yatıyordu.
~
Jimin hızlı bir duşun ardından banyodan çıktı. Kurulanıp kıyafetini giydi, saçlarını kurularken bir yandan da okul çantasını hazırlıyordu. Üç günlük dinlenmenin ardından Pazartesi okuluna devam edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LITTLE BROTHER | Vmin ✓
FanfictionBayan Kim gülümsedi. "Yeni kardeşine merhaba de Taehyung~" ↪VMIN↩