22

16.1K 1.1K 673
                                    

» BTS - The Truth Untold «

▪▪▪

Şiddeti azalan göz yaşlarım taksiye bindiğimde durmuştu. Göz çevremin gittikçe kızardığını hissediyordum. Uyumamak için bedenimle savaşırken düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum. Elimden geldiğince sakin olmalıydım. Ona soracak bir sürü sorum vardı. Tek istediğim cevap alabilmekti, işleri daha da karıştırmak değil.

Yinede bir yanım hep acıyor bana yaşananları hatırlatmaya çalışıyordu. Bunun farkındaydım ve onu görür görmez kendimi kollarına atmamam için aklımda tutmaya çalışıyordum.

Kendime not, “Bu aşk, seni sokak ortasında hüngür hüngür ağlattı. Sakın unutma.”

Evet ona olan hislerimi kabul etmiştim. Çünkü kaçışı yoktu. Dışarıdan nasıl gözüktüğünü biliyordum. Ve eğer bu bir aşktan öte platonik aşksa ne yaparım bilmiyordum. Aklıma gidip bir daha dönmemek bile gelmişti. Ama bunu yapacak kadar, onun varlığına karşı koyacak kadar güçlü müydüm? İnanın hiçbir fikrim yoktu.

Yoongi Hyung'un dediği gibi; fena vurulmuştum ben.

Taksi sokağa girdiğinde aşırı derecede gergindim. Normalde hiç terlemeyen avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Öyleki taksi durduğunda kapıyı açmakta zorlanmıştım. Ağır adımlarla eve yürüdüm. Zihnimde kendini Jeon Jungkook olarak tanıtan adamın sözleri yankılanıyordu.

'Onun en büyük korkusu bir gün onu terk edip gitmendi.'

'Şu anda berbat bir durumda olduğunu tahmin etmek zor değil, değil mi?'

Yumruk yaptığım elim kapıyı çalmak için uzandığında kapı ağır ağır açıldı. Karşımdaki adam benim tanıdığım Kim Taehyung değildi. Her zaman tarayıp topladığı saçları dağılmış, gözlerini kapatıyordu. Onu en son gördüğümde giydiği kıyafetleri giyiyordu hala. Fakat benim aksime o ağlamamıştı.

Kapıyı davetkar bir şekilde sonuna kadar açtı. Ona en uzak olan yerden içeri geçtiğimde hiçbir şey demeden kapıyı kapattı. Oturma odasına girdiğimde dış kapının kilit sesini duydum. Ardından o da odaya girdi. En ucuna oturduğum üçlü koltuğun bir diğer ucuna bana dönük bir biçimde oturdu. İkimizde yeni kavgadan çıkmış vahşi hayvanlar gibi duruyorduk. Dağılmış... Yaralı...

Ona doğru dönüp gözlerinin içine baktığımda seslice yutkundu. Gözlerimden tabiri caizse ateş çıktığını hissediyordum ama gözlerini gözlerimden bir saniye ayırmıyordu. Sanki her an kaçacakmışım gibi koltuğun ucuna oturmuş, temkinli bir şekilde bekliyordu.

"Anlat." demeye yetti gücüm. Fısıltı gibi çıkmıştı.

İç çekti. "Neyi bilmek istiyorsun?"

Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp açtım. Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Hiç bahsetmediğin sevgilinden başlamaya ne dersin?"

Bu soruyu beklediği belliydi ama yinede cevaplamadan önce biraz bekledi. Kendimi aldatılan ve sevgilisini sorgulayan biriymiş gibi hissediyordum.

"Jungkook..." ellerini saçlarına atıp karıştırdı. Kahverengiye çalan dağınık saçları şimdi daha çok dağılmıştı. "Annesi benim hastamdı. Annesi yoğun bakıma alındığında tanıştık. Sürekli hastaneye gelir-"

"Bunları biliyorum." dedim burnumdan soluyarak. "Sebebini söyle."

Tepkime şaşırdı. Elleri saç köklerine gidip onları çekiştirirken dudaklarını yaladı. Gözlerim hariç her yere bakıyordu. "Bilmiyorum," diye fısıldadı sonunda. "Sanırım boşluğu doldurmak istedim."

LITTLE BROTHER | Vmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin