Matematik yazılısından dökülmüştü tüm sınıf. O heyecan geçip gitmişti ya, önemli olan oydu aslında. Sırada İngilizce vardı ve tüm sınıf İngilizceden korkuyordu. İster istemez Tuana da korkmaya başlamıştı sınıfın bu halini görünce. Yazılı kağıtları dağıtıldı. Tuana soruları görünce şok oldu "Bu kadar kolay olamaz, sınıf boşuna kafaya takmış her şeyi." Diye düşünmeden edemedi. Kendinden emin bir şekilde soruları cevapladı.
Herkes yazılı hakkında konuşmaya başlayınca Tuana susma ihtiyacı hissetti. Çünkü herkesin yazılısı kötü geçmişti. Sonuçları açıklamadan önce Melih hoca "Tuana hanginiz?" Diye sordu. Tuana elini kaldırdı. "Tamam" anlamında başını salladı Melih hoca. Kağıtları okumaya başladı. Sınıf dökülüyordu. 20'ler 30'lar havada uçuyordu. Bir tane 55 çıktı, imkansız bir şey başarılmış gibi herkes alkışlamaya başladı. Tuana gerilmeye başladı. En sona onun kağıdı kalmıştı. Tuana dedi Melih hoca, Tuana'ya baktı ve gülümsedi "92" dedi. Sınıf alkışlamaya başladı, ıslık çalan bile vardı. Tuana ne olduğunu şaşırmıştı. Bir kez daha, kendisinin farkında varması için bir anı yaşattı hayat ona. Ama Tuana; kendini fark ediyordu ama 1 saat sonra yine aynı melankoliye geçiyordu.
Zaman su gibi akıp gidiyordu. Çıkışlarda yürüyorlardı, ders çalışmadıkları zaman Güzinle mahallede yürüyüş yapıyorlardı. Bir gün yine okul çıkışı Tuana karşıdan karşıya geçecekken park halinde kırmızı bir Corvette gördü. Evet bu oydu, Chevrolet Corvette C5.. Yeni model bir araba değildi ama Tuana'yı gerçekten kendine hayran bırakmıştı. Çeyrek milyonluk bir araba mı yoksa Chevrolet Corvette C5 mi diye sorsalar hiç tereddüt etmeden o arabayı seçerdi. Elleri titremeye başlamıştı heyecandan. Kendisi de şaşıyordu kendisine. Daha araba kullanmayı bile bilmeyen bir insan, nasıl bir arabaya resmen aşık olabilir? Diyordu.
Arabayı görmesiyle beraber, geleceğe dair uzun vadeli planlar kurma yoluna tekrar girdi Tuana. Doğru yolda olduğundan emindi. Ergenliğin verdiği boşvermişliğe aldanmayacak, ders çalışacak başarılı olacaktı. Hukuk Fakültesi'ni kazanacaktı. İyi bir iş, iyi bir kazanç, iyi eş.. Eş? Sahi; eş derken, kimse Tuana'ya bırakalım açılmayı, konuşmaya bile cesaret edemezken karşısına doğru kişi çıkacak mıydı? Doğru kişi nasıl birisiydi? Lisede tanışıp evlenen bir sürü kişinin hikayesini duymuştu. Benim hayatımda da birisi olur mu ki acaba? Diye düşünüyordu bazen. Zaten sürekli kızlar vardı çevresinde. Gidip arkadaşlarıyla kahve içen, yemeğe giden, etkinlik planlayan bir kız değildi. Sanki yaşlıymış da genç gözüküyormuş gibiydi. Evden işe işten eve gidenler gibi okuldan eve evden okula gidiyordu. Ailesine çok bağlıydı. Ailesine olan bağlılığı belki de onlardan başkasıyla zaman geçirmeme isteğini doğuruyordu. "Benimle gurur duymalarını istiyorum, işte bu benim kızım desinler, emeklerinin karşılığını alsınlar istiyorum." Diyordu her seferinde.
...
Tuana birinci sınıfı başarıyla geçmişti. İkinci sınıftaydı sıra. Alan seçimi olduğu için sınıf arkadaşları değişecekti. "Hukuk Fakültesi" en büyük hedefi olduğu için hiç düşünmeden eşit ağırlık bölümünü seçti. Güzin'le aynı sınıftaydılar. Her şey gün geçtikçe daha da güzel bir hal alıyordu. Ah bir de Tuana'nın geleceği planlama takıntısı olmasa.. Tuana o zamanlar 16 yaşındaydı evet. Bu takıntısını hemen o zaman da fark etmedi. Belki bir gün fark edecekti, veya fark ettiğini sanacaktı. Ama hayatında belki de bundan sonra en az elli kere kurduğu cümlenin ilkini kurmuştu bu yıl, onuncu sınıfta. "İstediğimiz şeyin sonuçları bizim hayal ettiğimiz gibi olacaksa; kalbimizin temizliğine güveniyorsak eğer, Allah onu bizden esirgemez. "