Herkes ağzını masadaki mendille temizledi ve ayaklanarak dağıldılar. Tabi ben ve Bayan Yun hala masada oturuyorduk.
Yanıma gelerek kulağıma yaklaştı ve bir şeyler fısıldadı.
"Eğer Yoongi seni rahatsız ederse bana söyle." Ardından gülümseyip göz kırptı ve o da diğerleri gibi masadan uzaklaşmaya başladı. Ben ise hala nerde olduğumu ve bu yaşadaklarımı çözmeye çalışıyordum.
"Bay Jung, akşama kadar burda kalmayı planlamıyorsunuz herhalde." Arkasını dönüp dalga geçercesine konuştuğunda transtan çıkmış ve hemen ayağa kalkmıştım. Tüm dengem alt üst olmuştu.
"Beni takip et." Dediği gibi onu takip ettim. Mutfaktan çıkıp beni bodruma benzer bir yere götürmeye başlamıştı. Duvarlara asılı olan hayvan kafaları ve kılıçlar beni ürkütsede bunu farkettirmeden yürümeye devam ettim. Merdivenlerin sonuna geldiğimize karşımıza kocaman tahta bir kapı çıkmıştı. Üstünde garip şekiller vardı.
"Burası neresi?" Diye sordum titrek sesimle. Az sonra olacak şeylerden nedense korkmaya başlamıştım. Büyük ihtimalle büyü yapacaklardı.
"Yoongi'nin güçlerini üstünde kullanmaması için sana büyü yapacağız. O yüzden Hoseok ike büyü yaptığımız odaya getirdim seni." Elbisesinin göğüs kısmından çıkardığı büyük anahtarla kapıyı açmış ve içeri girmemize izin vermişti.
Karşımda bize şaşkın ve endişeli bakışlar atan bir adet Hoseok beklemiyordum açıkçası.
"Hoseok hemen büyü kitabını ve gerekli malzemeyi çıkar." Yine onun otoriter sesiyle kendime gelmiş ve titremiştim. Hoseok bu halimi komik bulmuş olacak ki alttan alttan gülmeye başlamıştı.
Hemen arkasını dönüp büyük masadaki küçük kavanozun içindeki siyah sıvı ve kitapla Bayan Yun'a yönelmişti.
"Evet Jungkook bu sıvıyı iç ve şurdaki koltuğa uzan." Bayan Yun'un dediği gibi tiksinerekte olsa o içeceği içip koltuğa uzanmıştım. Nedense kendimi ölmüş gibi hissediyordum. Gözlerim yavaşça kendini karanlığa teslim ediyordu.
Ф
"Sanırım uyanıyor." Duyduğum sesle gözlerimi bir an önce açılmaları için zorlamıştım. Fakat burnuma gelen huzur verici ve erkeksi koku bunu zorlaştırıyordu.
"İlk defa büyü yapıldığı için bünyesi zayıf düştü sanırım." Yastığa işlemiş olan erkeksi kokunun etkisi altından çıktığımda gözlerimi açabilmiştim. Seslerin sahiplerine baktığımda ise Jin ve Hoseok olduğunu anlamam vaktimi almamıştı.
"Ne oldu bana?" Elimi başıma koyup ovmaya başlamış ve en son olan şeyleri hatırlamaya çalışmıştım.
"İki gündür uyuyorsun dostum. Öldün zannettik. Yoongi'nin dediği gibi zihnin ve bedenin narinmiş." Hoseok elindeki çubuğu çizgili pantolonuna sıkıştırıp odadan ayrıldı. Ben ise söylediği cümleyi kafamda çözmeye çalışıyordum.
"Sen Hoseok'un dediğine bakma. Son söylediği şeyde biraz saçmaladı. Büyü yağıldığı için böylesin." Jin elindeki suyu bana uzatmış ve dinlenmem gerektiğini söyleyip odadan çıkmıştı.
Cidden ne olduğunu anlayamıyordum. Yoongi benim hakkımda neden öyle bir şey söylemişti ki?
Artık hafızamı okuyamadığı için sevineceğim yerde aklımı kurcalayan sorular yüzünden bulunduğum bu bataklıkta daha çok dibe çöküyordum. Gözleri ve o beyaz teni aklımdan bir saniye bile çıkmıyordu.
Ben hala zihnimi bunlara yorarken açılan kapı ve tüylerimi diken diken eden sesle bir kez daha ürkmüş ve bakışlarımı anında ona çevirmiştim.
Giydiği siyah kumaş pantolon güzel ve ince olan bacaklarını daha çok orataya çıkarmıştı. Ayrıca gömleğinin üstüne geçirdiği ceket onu ciddi ve bilgili birisi gibi gösteriyordu.
"Uyandığına göre artık yatağımdan kalkabilirsin." Dediği şeyle anında kaşlarımın çatılmasına izin vermiştim. Ne yani uzandığım yatak ona mı aitti? Hissettiğim bu koku onun muydu? Hayır,etkilenmek istemiyordum.
Başımın ağırmasına rağmen yataktan kalmış ve onun yanına doğru yürümüştüm. Kasvetli ve karanlık olan odası içimdeki mutsuzluk duygusunu arttırıyordu.
"Sana göre narin miyim?" Ellerimi ceplerime yerleştirerek sorduğa soruma karşın cevap bekledim. Fakat o sadece anlamaya çalışırmış gibi kaşlarını çatmıştı.
"Ne sikim saçmalıyorsun?" Bir anlık oluşan bu cesaretle söylediğim şey yüzünden pişman olacakmışım gibi geliyordu ama yinede bu saçmalığa devam edicektim. Bu sefer bebek gibi ondan kaçmayacaktım.
"Hoseok ben uyandığımda bir şeyler mırıldandı. Sen benim bedenim ve zihnimin narin olduğunu söylemişsin galiba. Sadece doğru olup olmadığını merak ettim." Hoseok'u çok büyük bir tehlikeye sürüklediğimi biliyordum ama sonuçta ona bir şey yapamazdı. Yapmazdı dimi? O kadar da kötü olamazdı.
"Ne? Hoseok mu? Onu öldüreceğim!" Dedi sinirli bakışlarını üzerimde gezdirirken.
"Ayrıca kendini bu kadar yüceleştirme. Sen korkağın tekisin. Aynı kız gibi narin bir korkak."
Birden görüş açımdan çıkıp salona doğru ilerlemeye başladığında korkudan ne yapacağımı bilmiyordum. Elimden gelen tek şey arkasından seslenmekti.
"Yoongi dur!"
Daha buraya geleli iki gün olmasına rağmen şimdiden bu yetimhaneyi ayağa kaldırmıştım. Galiba.. Bayan Yun beni buradan kovucaktı.
Nedense bölüm yazasım gelmiyor 😕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strange Forces Orphanage ф yoonkook
Fanfiction1950 yıllarında gerçekleşen Kore savaşında ailesini kaybeden 18 yaşındaki Jungkook'un tek umudu annesinin ona vermiş olduğu bir sır ve elinde tuttuğu kağıdın üzerindeki adresti. "Tuhaf Güçler Yetimhanesi"