"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Yoongi birden Jimin'in üstüne yürümeye başlayıp bağırdığında Tae korkup gözlerini aralamıştı. Şaşkın gözüküyordu.
"Jimin?.." Tae titreyen sesiyle Jimin'e 'ne oluyo?" Diye bakmaya başlamıştı.
"Hepsi benim suçum." Jimin'in gözlerinin dolduğunu burdan görebiliyordum. Açıkçası bana garip gelmişti. Çünkü bu kadar güçlü birisinin ağladığını görmeyi hiç düşünmezdim.
"Bayan Yun seni kaç defa uyardı. Hala neden kendine acı çektiriyorsun?!" Yoongi'nin sesi ger saniye yükselirken alnımdan soğuk terler akıtmaya başlamıştım. Ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu ama bu tartışmanın sonu iyi olmayacak gibiydi.
"Seninle konuştuk. Eğer böyle yapmaya devam ederseniz başımıza neler geleceğinden bahsettik. Ama sen hala devam ediyosun. O sikik beynine tekrardan söylüyorum. Siz olamazsınız. Neden hala devam edi-" Jimin birden kendisine yaklaşan Yoongi'nin omzuna yumruk atarak gözlerinden serbest bıraktığı yaşlarla Tae'yi gösterdi.
"Çünkü ben onu SEVİYORUM!" Ardından yere çöktü ve hıçkırıklara boğuldu. Tae ise koşarak yanımızdan ayrılmıştı. Yoongi bana dönüp Tae'yi takip etmemi işaret etti. Bende anlarmışçasına başımı sallayıp korkarak tırmandığımız kayalıklardan inmeye başladım.
İkisininde ne hissettiklerini çok iyi anlıyordum çünkü bende Yoongi'ye karşı kaçınmaya çalıştığım duygular hissediyordum. Bu yetimhaneye yeni geldiğim için 'yasak' kelimesinin altında yatan kuralı bilmiyordum. Bu yüzden geceleri hem uyuyamıyor hem de kendimi kötü hissediyordum. Sanki bu kalbimde hissettiğim şeyler doğru değilmiş gibiydi. Ama ben Yoongi'yi en masum duygularla seviyordum. İlk günlerde onu Jimin'den bile kıskandığım olmuştu.
"Taehyung, bekle!" Arkasından bağırmama rağmen durmamış ve yavaşça gözükmeye başlayan yetimhaneye koşmaya devam etmişti. Ben ise kesilmeye başlayan nefesime rağmen ona yetişmeyi başardım.
"Tae.." omzuna dokundum ve biraz yavaşlamasını sağladım.
"İyi misin?" Bir kaç adım daha attıktan sonra arkasını bana döndü ve kollarını sıkıca bedenime sardı. Hızlı nefes alış verişleri kulağımda yankılanırken bende bir elimi sırtına götürüp diğer elimlede saçlarını okşadım.
"Hepsi geçicek." Dedim fısıldayarak. "Her şey düzelecek ve siz Jimin ile mutlu olucaksınız. Bana inan.." söylediklerim onu biraz sakinleştirmiş olacakki belimdeki kollarını biraz hafifletmişti. Nefes alış verişleride aynı zamanda düzene girmeye başlıyordu.
"Yalan söylüyorsun." Zorlukla söylediği şeye kaşlarıma çatarak cevap verdim.
"Yalan söylüyorsun çünkü bu asla olmayacak. Bir yasak,lanet var üzerimizde ve biz bu laneti ancak bizi yaratan kişiyi öldürdüğümüzde ortadan kaldırabiliriz." Çattığım kaşlarımı serbest bırakarak gözlerimi büyültmüştüm. Bu lanetin ne anlama geldiğini çok merak ediyordum ve eğer öğrenmezsem kendimi asacaktım.
"Bu yasak dediğiniz şey ne?" Diye sordum. Tae ise benden uzaklaşıp gözlerimin içine baktı ve anlatmak için dudaklarını araladı. Fakat ormanda yankılanan Bayan Yun'un sesi buna engel olmuştu.
Siktir!
İşte şimdi sonumuz gelmişti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strange Forces Orphanage ф yoonkook
Fanfiction1950 yıllarında gerçekleşen Kore savaşında ailesini kaybeden 18 yaşındaki Jungkook'un tek umudu annesinin ona vermiş olduğu bir sır ve elinde tuttuğu kağıdın üzerindeki adresti. "Tuhaf Güçler Yetimhanesi"