Bölüm 5

221 28 5
                                    

Lisa

Boş hastahane koridorlarında yürüyordum. Birisini arıyordum. Tanıdık bir simayı. Burada yalnız olamam. Hem ne zaman geldim? Geldiğimden haberim yoksa biri beni getirmiş olmalı buraya. Bu da yalnız olmadığım anlamına gelir.

Duyduğum ağlama sesleriyle hızlandım.

"Kimse var mı?! "

Sese doğru ilerledim. Birisi burada. Yalnız değilim. Danışma alanı bile boştu ama ağlama sesleri hala geliyordu. Koridorun sonuna doğru yaklaştığımda duvara yaslanıp kapanmış birisini gördüm. Tek söyleyebileceğim erkek olduğuydu. Yanına vardığımda omzuna dokundum. Kafasını kaldırdığında fark ettim elindeki kanı ve kelepçeyi. Tae kızarmış gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu.

"Beni bıraktın. Ben seni o kadar çok sevmiştim ki. Ama sen beni böyle bıraktın. Görüyor musun halimi? Şimdi sana zarar verdim. Nasıl toparlanacağım? "

"Hayır. Ben seni bırakmadım. Yemin ederim. Yanında olacaktım senin ama- "

"Aması yok. Kendini affettirmek istiyorsan bana gel. Bak görüyor musun oradaki açık kapıyı? Seni orada bekleyeceğim. " diyerek ayağa kalktı ve biraz önce geldiğim yolda hiç görmediğim birden bire ortaya çıkan kapıya doğru ilerledi. Kapının eşiğinde bana döndü. Elini uzattı. Sesler duymaya başladım.

"Hastayı kaybediyoruz! Nabzı yükseliyor! "

Kim hasta? Kimi kaybediyoruz? Tae mi? Ona bir şey olmasın. Lütfen. Ona olmasın bana olsun. Gözlerimden akan damlaları gördüğünde koşar adımlarla yanıma geldi. Yüzündeki endişeyi görebiliyordum ama ben ondan daha endişeliydim. Birisini kaybediyoruz ve bu Tae olabilir. Ya oysa?

"Lisa neden ağlıyorsun? " dedi gözyaşlarımı silerken.

"Seni kaybetmek istemiyorum. " dedim hıçkırıklarımın arasından.

"Beni asla kaybetmeyeceksin. " diyerek sarıldı. Huzurluydum. İşte şu anda huzurluydum. Gözlerimi kapattım. Yıllar boyunca orada kalmışım gibi hissediyordum. Bıraksalar kalırdım da. Gözlerimi açtığımda o yoktu ama. Bu sefer karşımda duran Jungkook'tu. Şaşkınca yüzüne bakıyordum. Elimi tuttu. Konuşmak istiyordum ama konuşamıyordum. Sadece onu dinleyebiliyordum.

"Lisa Tae hyung iyi değil. Onu görmek istemiyorum. Eğer onu görürsem ben de iyi olmayacağım. Bu yüzden sana geldim. Senin iyi olduğunu görüp mutlu olmak istedim. Arkadaşların dışarda. Seni bekliyor. Çabucak onlara kavuş. Tamam mı? Hoşçakal. "

Arkasından tekrar bir şey söylemeye çalıştım ama yine beceremedim. Ağzım bir türlü açılmıyordu. Aklımda kalan Tae'nin kötü olduğuydu. Bana onu kaybetmeyeceğimi söylemişti. Kötü olamaz. Onu bulmam lazım. İyi olduğunu görmem lazım. Kan ter içinde kalmış olsam da koridorlarda gözlerimde yaşlarla koşturuyordum. Her hasta odasına girip tek tek bakıyordum. Ama hiçbirinde yoktu. Neredesin? Nereye kayboldun?

Son girdiğim odada da onu bulamayınca daha da ağlamaya başladım ama yine de pes etmedim. Hızlıca odadan çıktığım gibi bir bedene çarptım. Kafamı kaldırdığımda bana gülümseyerek bakan yüzünü gördüm.

"Yine ağlıyorsun. " dedi elini yüzüme yaklaştırırken. Gözyaşlarımı silmeye başladı.

"Nerdeydin sen? "

"Buradayım işte. Beni bulamadın diye ağlamadın umarım. "

"Kelepçelerin. Gitmiş. " dedim şaşkınlıkla.

"Evet. Artık özgürüm. "

"Ben bir rüyadayım değil mi? O yüzden böyle saçma şeyler oluyor. O yüzden beni hatırlıyorsun. Neler oldu? "

"Hatırlamıyor musun? Karşıdan karşıya geçerken önüme çıktın. Sana çarpmamaya çalıştım ama hem sana hem de direğe çarptım. Sonra buraya getirildik. Şu an ikimiz de bir seçim yapmak zorundayız. "

Tahmin ettiğim gibi. Beni hatırlıyor olmasının tek sebebi şu an rüya görüyor olmam. Peki seçim?

"Neyi seçmem gerekiyor? "

"Benimle gel. " diyerek elimden tuttu. Koridor boyunca yürüdük. Tam karşımda camdan yapılmış bir kapı vardı. Dışarıyı görebiliyordum. Her şey o kadar güzeldi ki rüya olduğu buradan belliydi. Yeşilliklerle doluydu. Beni kendine çağırıyordu.

"Çok güzel değil mi? "

"Evet. " dedim büyülenmiş bir şekilde.

"Buraya gidebilirsin. Ya da gözlerini açabilirsin. Bu rüyadan uyanabilirsin. Nereye gitmek istiyorsun Lisa? Benim, Jungkook'un seni hatırlamadığı bir yere mi? Yoksa benimle beraber böyle güzelliklerle dolu bir yere mi? "

Gözlerimi açarsam hepsi beni unutmuş olacak. Bu eli tutamayacağım. Ama benimle birlikte derken ne demek istedi?

"Benimle derken? Sen kararını verdin mi? Sen buraya mı gidiyorsun? "

"Benim bir önemim yok. Sen ne istiyorsun? "

"Ne demek benim bir önemim yok? Yalan söyledin değil mi? Beni kaybetmeyeceksin derken yalan söylemiştin değil mi? Her türlü seni kaybedecek miyim? "

Hayır. Buna izin vermeyeceğim. Beni bırakmasına izin vermeyeceğim. Bu defa ben de onu bırakmayacağım.

"Hayır. Beni kaybetmeyeceksin. Her türlü burada olacağım. " diyerek kalbimi gösterdi. Elimle ittirdim elini.

"Sen kimi kandırıyorsun?! Çocuk muyum ben?! Burada olacakmış. Sen zaten hep buradaydın aptal! Kalbimde olman neyi değiştiriyor?! Yanımda sen olmadıkça, elini tutamadıkça, sana sarılamadıkça kalbimde olman neyi değiştiriyor?! Ne yapacağım?! Mezarda olmanı umursamadan nasılsa kalbimde deyip ölümünü önemsemeyecek miyim?! Bırakacak mısın beni?! Bana beni bıraktın diye kızarken sen mi gidiyorsun şimdi?! "

"Lisa sakin ol. " diyerek tekrar ellerime uzandı ama yine sertçe kendimi çektim.

"Ne sakin olmasından bahsediyorsun?! Ölmekten konuştuğumuzun farkında mısın?! Beni sonsuza dek bırakacağının farkında mısın?! Ben ne yapacağım?! Sen ölünce ben nasıl yaşayacağım?! Gidemezsin. Anladın mı?! Gidemezsin! Bırakmayacağım seni. "

"Lisa yine ağlıyorsun. Ağlama. "

"Ne bekliyordun? Bana gideceğini söylediğinde burada dans etmemi mi? Tabiki ağlayacağım. Yapma lütfen. Gitme. Beni bırakma. "

"Seni bırakmak zorunda değilim. Benimle gel. Elimi tut beraber gidelim. Orada birlikte olalım. Herkesi bırak arkanda. Sadece sen ve ben. "

"Ya sen aptal mısın? NamJoon, Seokjin, YoonGi, HoSeok, Jimin, Jungkook hepsi seni orada bekliyor. Jennie, Jisoo unnie ve ChaeYoung da beni dışarda bekliyor. Bencillik yapmak mı istiyorsun?! Biz gittiğimizde onlar ne olacak? "

"Ne olacağını düşünüyorsun? 3 gün ağlarlar unuturlar sonra. Hem biz gitsek de onların- "

"Onların yanında olacağız değil mi? Kalbinde. Sen gerçekten çok bencilsin. Sadece kendini düşünüyorsun. Onlar 3 gün dahi ağlasa üzülmeyecek misin? Sen nerede yaşıyorsun? Nasıl bir dünyada? "

"Benim dünyam sensin Lisa. Senden başka bir şeyim yok. Anladın mı? Evet bencilim. Ama umrumda değil bencilliğim. Ben senim. Anladın mı? Senin etrafında dönen bir uyduyum ben. Senden başka dünyam yok benim. "

"O zaman benimle gel. Birlikte gidelim buradan. Beni sensiz bırakma. " diyerek uzattım ellerimi. Lütfen beni bırakma Tae. Bana bir şans daha ver lütfen.

Blood Sweat & TearsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin