Prenses Olivera ihtişamlı kıyafetiyle yanımdan geçti. Olay olalı iki ay olmuştu. Hünkar gözünden bile sakınıyordu onu. Kimseyi halvete kabul etmiyordu. Ya da ben hiç duymamıştım. Nilüfer hatunla karşılaşınca yanıma yaklaştı.
"Hümaşah sultan yakında evlenebilir. Sadrazamın oğlunu düşünüyorlar."
Gülümsedim.
"Ne güzel. Sultanın gönlü var mı?"
Başını salladı.
"Birkaç kez gizli gizli görüştüler. Umarım sultanım çok mutlu olur," dedi ve gitti. Giderken bana selam vermeyi de unutmadı.Gülbahar sultanın doğumu yaklaştığı için saraydan bir kalfa yanlarına gitti. Her daim hekim kadının kontrolündeydi. Kızı mı yoksa oğlu mu olacağını çok merak ediyordum. Gülbahar sultan bugün yarın doğururlar deniyordu. Bebeği görmeye giderdik herhalde. Mutlaka gitmeliydim çünkü Dilara'yı çok özlemiştim. Şehzade Mehmet te uzun zamandır gelmemişti. Sadece hünkardan izin alıp gelebiliyordu. Sancağı güvenilir bir paşaya bırakıp tabi. İzinsiz geldiği an kellesi giderdi. Sultanımın dairesine girip selam verdim.
"Mehmet'i çok özledim. Keşke yakın olsa da her gün görmeye gitsem."
Gülümsedim.
"Bahar geldi sultanım. Yakında hep birlikte yola revan oluruz."
O da gülümsedi. Yanına oturduğumda kapı çalındı. Mahpeyker kalfa eğilip selam verdi. Yüzünde güller açıyordu.
"Devletşah sultanım,Gülbahar sultan doğum yapmış. Hep birlikte görmeye gidecekmişsiniz."
Sultanım gülümsedi.
"Kızı mı olmuş oğlu mu?" Dedi heyecanla. Mahpeyker kalfa gülümsedi.
"Kızı olmuş sultanım. Adını hünkarımız koyacakmış."
Sultanım bana döndü.
"Sarı kaftanımı hazırla. Ayrıca altın da çıkar raftan. Güzel bir hediye götürmek istiyorum."
Onaylayıp dediklerini yaptım. Kısa bir yolculuğun ardından saraya vardık. Bebek o kadar tatlıydı ki... Küçücük ellerini yumruk yapmıştı. Düzenli nefeslerini izlerken gözlerim doldu. Benim hiç çocuğum olmayacaktı. Bir tane bile. Sultanım altınını sedef beşiğe taktı. Hünkar içeri girince eğildim. Kızın yanağını okşadı.
"Ömrün uzun olsun güzel kızım."
Bebeği kucağına aldı. Gülbahar sultan gururla kızına bakıyordu. Hünkar ezan okuyup bebeğin kulağına adını fısıldadı.
"Senin adın Gülsima."
Ne güzel isim koymuştu. Gül yüzlü demekti. Hünkar bebeği annesine bırakıp çıktı. Dilara yanıma gelince ona döndüm.
"Bebek çok güzel. Sen mi bakıyorsun?"
Gülümsedi.
"Evet. Sultanım çok mutlu. Ebediyen sürer inşallah."
"İnşallah."
Gülbahar sultan bana bakıp gülümsedi.
"Neslişah kucağına almak ister misin?"
Gülümsedim.
"Çok isterim sultanım."
Kucağıma alınca gözlerini açıp bana baktı. Gözleri mavinin güzel bir tonuydu. Elini saçıma dokundurdu. Gözlerim bulanıklaşmıştı. Ağlamak üzereydim. Bebek sesler çıkarınca güldüm.
"Ne tatlısın sen öyle. Maşallah sana."
Bir süre daha tutup beşiğine koydum. Dilara şerbet ikram etmek için büyük salona aldı bizi. Gülbahar sultanın dinlenmesi gerekiyordu. Sultanım şerbetini içerken ben de bahçeye bakmaya başladım. Hünkar Selim paşayla konuşuyordu. Selim paşayı hiç böyle mutlu görmemiştim bugüne dek. Ağzı kulaklarındaydı sürekli. Mutluluğu etrafına da bulaşıyordu. Saraya geldiğimden beri sebepsiz bir mutlulukla dolmuştu içim.Saraya döndüğümüzde hünkar en yakın zamanda Amasya'ya gidileceğini söyledi. Sultanım çok sevindi zaar. Ben de öyle. Gece mutlulukla gözlerimi kapattım. Sultanım ise usulca bir şarkı mırıldanıyordu yattığı yerden. Sabah olunca mutfağa bal almaya gittim. Bal diyince aklıma Yasemin hatuna söylediğimiz yalan geldi. Yasemin'i sorguya alıp idam etmişlerdi. Bu durum Timur'un hoşuna gitmemişti tabi. Tehdit dolu mektup göndermişti hünkarımıza. Hünkar da karşılığını vermişti tabi. Bu işin daha çok uzayacağını tahmin ediyordum. Savaşa kadar gidebilirdi. Mutfağa girince prensesin nedimesiyle karşılaştım.
"Prenses için pekmez de hazırlayın. Malum evladı olsun istiyorlar."
Yutkundum. Dalaşmayacağıma dair sultanıma söz vermiştim.
"Bal hazırlar mısınız?" Dediğimde güldü.
"İhtiyar sultanına bal ne yarar? Prensesim daha yirmisinde."
Hışımla ona döndüm.
"Yaşını soran mı oldu? Al alacağını çık git!"
Üzerime yürüdü.
"Ne yaparsın gitmezsem?"
Yumruklarımı sıktım. Şimdi pataklayacaktım onu işte. O esnada içeri Mahpeyker kalfa girdi.
"Neslişah neler oluyor?"
Derin bir nefes aldım.
"Hiçbir şey. Gidiyordum ben de."
Balı alıp çıktım. Bu kız bir gün elimde kalacaktı. Sultanımın yanına gidince belli etmedim. Amasya yolculuğu için hazırlanıyordu. Ben de yardım ettim.
"Prenses te gelecek mi sultanım?"
Kaşlarını çattı.
"Onun ne işi var orada? Gelmez."
Dudağımı ısırdım.
"Ya gelirse sultanım?"
"O gelirse ben gitmem. İşte o kadar."
Durum vahimdi. Hünkar prenses gelecek diye tutturursa kavga çıkacaktı. Valide de prensesi tutuyordu ne yazık ki. Sultanım kalırdı sarayda bu durumda.Karanlık olunca taşlığa indim. Prensesin odası kapalıydı ama içeriden sesler geliyor gibiydi. Sessizce üst kata çıktım. Hünkar içerdeydi. Dinlemeye başladım.
"Olivera,gözüm senden başkasını görmez oldu."
"Hünkarım ben sizi çok seviyorum. Hiç yanımdan ayrılmayın istiyorum. Sizin odanızda kalsam?"
Küstah! Has odada kimse kalamazdı. Hünkar güldü.
"Bu münasip değil Olivera'm. Sık sık geliyorum yanına işte."
Gitmek üzereyken duyduklarımla şok oldum.
"Ben gebeyim hünkarım."
Demek gebeydi. Sultanım yıkılacaktı öğrenince. Hemen aşağıya indim. Başım dönüyor gibiydi. Daireye varınca sultanımı şehzade Musa'ya sarılmış halde buldum. Beni görünce gülümsemeleri büyüdü. Kalbime bir ağrı girmiş gibi hissettim.
"Neslişah uyumadan evvel omuzlarımı ovsana. Tutulmuşlar biraz."
Gözlerim dolu dolu başımı salladım. Şehzade Musa odasına gitti. Sultanımın omuzlarını ovmaya başlayınca gözyaşlarım akmaya başladı. Fark etmiş olacak ki elimi tuttu.
"Ağlıyor musun sen?"
Derin bir nefes aldım.
"Hayır sultanım."
Bana döndü birden. Karanlıktan belli olmuyordu ağladığım.
"Doğru söyle bana. Bir şey mi oldu? Biri mi sataştı?"
Başımı telaşla iki yana salladım. Bu gece rahat uyumalıydı en azından. Son bir gece. En azından bunu hak ediyordu. Ovma işini bitirince uyumak için yan odaya geçtim. Ya prenses şehzade doğurursa? Ya onun oğlu tahta geçerse? Sultanım için bundan sonrası tedirgin geçecek zamanlardı. Yarın Amasya'ya doğru yola çıkacaktık. Bu durumda prenses gelemezdi herhalde. İlk aylar tehlikeli oluyordu. Gözlerimi kapatıp sultanım için dua ettim. Yıllar sonra ilk kez Roberto rüyama girdi. Beyaz bir gelinliğin içinde ona doğru gülümseyerek yürüyordum.Erkenden kalkıp hazırlandık. Sultanım çok mutluydu. Aylar sonra oğlunu görecekti nasıl olsa. Ah bir bilseydi gerçeği. En azından dönünce öğrenmeliydi. Son eşyaları da ağalara verip bahçeye indik. Bizimle birlikte Hümaşah sultan da gelecekti. Prensesin gelmeyeceğini öğrendiğimde sevindim. Valide sultan bütün ihtişamıyla yanımıza geldi. Yüzünde güller açtığı için haberi duyduğunu anladım. Söylemeseydi bari gider ayak. Hümaşah sultan arabaya binince sultanıma döndüm.
"Biz de binelim sultanım. Hava epey serin."
Şehzade İsa ve Musa da geliyorlardı. Ellerinden tutup arabaya bindirdim onları. Hünkar gelince selam verdim. Sultanım arabaya doğru ilerlerken valide sultan konuşmaya başladı.
"Prenses ve yeni evladın bana emanet aslanım. Hiç merak etmeyesin."
Dehşetle sultanıma baktım ama arabaya binmişti bile. Duymamıştı. Hünkar gülümsedi.
"Çok memnun olurum validem."
Arabaya bindim hemen. Hünkar ayrı bir arabada gidecekti. Sultanım gülümseyerek camdan dışarı bakıyordu. Nilüfer kulağıma doğru eğildi.
"Öğrendi mi sultan?"
"Hayır. Dönünce öğrensin istiyorum."
Nilüfer Hümaşah sultana bakıp başını iki yana salladı. Hümaşah sultan gözlerini kırptı.
"Yolumuz epey uzun. Gece konaklamamız gerekecek," diyen Hümaşah sultan sultanıma baktı.
"Öyle. Bir iki günde gideriz herhalde."
Ne kadar huzurluydu sultanım. Zaten hep en mutlu olunan zamanlardan sonra en yıkıcı haberler alınıyordu.Akşam olunca bir hana gittik. Hünkar bizim için en iyi odaları ayırtmıştı. Sultanımın omuzlarına masaj yaparken Hümaşah sultan konuşmaya başladı.
"Han çok güzelmiş. Alalade insanlar kalamazlar burada."
Sultanım gülümsedi.
"Haklısınız sultanım."
Bir süre sonra uyumaya karar verdik. Sabahın erken saatinde handa çalışan görevli kahvaltımızı getirdi. Güzelce yiyip aşağıya indik. Hünkar yüzünde bir gülümsemeyle bakıyordu. İşte o an anladım. Müjdeyi verecekti. Sultanımın elini tutup dudaklarına götürdü.
"Devletşah'ım,seninle mühim bir havadisi paylaşmak isterim."
Keşke sağır olsaydım da duymasaydım. Sultanım gülümsedi.
"Hayırdır inşallah hünkarım."
Hünkar gülümseyince kalbim sıkıştırmaya başladı.
"Olivera gebe. Yeni bir evladım olacak."
Yere bakıyordum ama sultanımın yüzünün nasıl düştüğünü az çok tahmin ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SULTANIN NEDİMESİ~Neslişah
Historyczne#1-Osmanlı|Yarışma İkincisi|Edirne Sarayı'nın duvarları saydamdır derler. Konuşulanlar muhakkak duyulur. Sultan olmak zordur bu sarayda. Şehzaden olunca sırtın yere gelmez. Sultan olursun. Haseki sultan bile olursun. Yine de sultan olmak zordur bu...