"Michael! Kıçını biraz daha yayıp, üzerime çıkmaya çalışırsan, yemin ederim çükünü koparıp mezarlığa fırlatırım!"
Luke'un çığlığıyla birlikte daha da gürültülü hâle gelen arabanın içinde, çocukların sesleri ve benim kıkırtılarım birbirine karışıyordu. Arabası olan tek kişi Ashton'dı, bu nedenle onun arabasıyla yolculuk etmek zorunda kalmıştık. Aslında, Calum'un babasının da arabası vardı ama matematikten kaldığı için cezalıydı.
"Neden Villy'yi aranıza almıyorsunuz?" diye öneride bulundu Ashton. Arabayı o kullanıyordu.
"Harika fikir!" diye atladım ve aralarına oturmak için hamle yaptım.
"Ne?" Calum aniden çığlık attı. "Luke ve Michael'ın arasına mı? Göz göre göre tacize kurban gidemezsin."
"Dostum, hangimize laf çaktın şimdi sen?" diye soran Luke, bir yandan da yana kayıp benim yerime oturmuştu.
Luke'un eski yeri olan orta koltuğa oturup, öne doğru eğilmiştim. "Evet, Calum, hangisine laf çaktın?"
Calum yüzünü buruşturdu ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Michael'a tabii ki!"
"Kesin banadır," dedi Michael. "Luke'u kıskanıyorum demek yerine, benim gibi masum bir çocuğu suçlamak hiç hoş değil."
Ashton radyoda çalan Led Zeppelin için sesi biraz daha artırırken, Calum bana döndü. Ani dönüşüyle birlikte, sürücü ve ön yolcu koltuğu arasında kalan kafama çarptı. Acıyla inleyip başımı tutarken, arkama yaslandım.
"Vilanda!" diye bağırdı Luke. Bana doğru dönüp, başımın üzerindeki elimi çekti. "Siktir," diye fısıldadı. "Kızarmış. Kesin şişecek bu."
Michael da bana doğru dönüp, saçlarımı alnımdan çektikten sonra, "Of," diye mırıldandı. "Koca kafalı Calum, yediğin haltı görüyor musun?"
Arkasını dönüp bize bakan Calum'a alnımı gösterdi. Calum'un gözleri şaşkınca açıldı. "Özür dilerim," dedi. "Yanlışlıkla oldu."
Ashton, "Markette duracağım," dedi, arabayı yavaşlatarak. "Gidip biraz buz alalım. Şişerse canı daha çok yanar."
Michael, Luke ve Ashton küçük markete doğru koştururken, arabada yalnızca Calum ve ben vardık. Radyoda artık bir disko şarkısı çalmaya başlamıştı. Calum radyoyu kapattı ve ön koltuktan arka koltuğa geçti. Yakınlığından ötürü bedenim beni uyarırken, elini nazikçe alnımdaki kızarıklığa değdirdi.
"Çok mu acıyor?" diye sordu. Başımı iki yana salladığımda, derin bir iç çekti. Beni kollarının arasına alıp, kendine doğru çekti ve sarıldı. "Üzgünüm."
"Boşver," dedim, gözlerimi devirerek. "Sadece bir kızarıklık. Beni öldürmeyecek ya."
İkimiz de kıkırdadık. Konuyu değiştirerek, "Gece boyunca yanımdan ayrılmak yok," dedi. "Tamam mı? Mümkünse çocuklara veya bana yakın ol. Jared pisliğini görürsen, hemen eve döneceğiz ayrıca."
"Onu tanımıyorum," dedim. "Nasıl biri olduğunu bilmiyorum."
"Eminim, onu gördüğünda hafızan sana bir şeyler gösterecektir." Sesindeki kızgınlık barizdi. Calum bu olay hakkında konuşurken sakin kalamıyordu.
Yüzümü kaldırdım ve onunla eğlenmek için bir şeyler düşündüm. Elimi yanağına koyarken, "Sahiden benden yararlanmak için mi alkol almama izin veriyorsun?" diye sordum. Anında değişen yüz ifadesine karşı sırıttım. Sırtımı dikleştirip iyice üzerine doğru eğildim. "Ben alkol almadan da yeterince tehlikeli olabilirim, Hood."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
how to make love like Calum // Hood
FanfictionCalum Hood'un kafası karışıktı. Ama başına gelenlerden sonra geçmişte yaşadığı her şeyi unutan Vilanda Grayson'ın olduğu kadar değil. --texting--