2.BÖLÜM "YABANCI"

155 21 2
                                    

Multimedia: Yabancı

Hayâl kırıklığı kalbimi tek tek parçalara ayırıp içimi acıtıyordu. Nefes alamıyordum , yaşayan ölü dediklerinden farksızdım.

Yanağımdan ahenkle süzülen gözyaşlarımı kolumla sildim , gözlerim yanıyordu.

Nefes nefese kalmıştım koşmayı bırakıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Izmir'in soğuk havası tenimi yalıyordu bedenim soğuktan kaskatı kesilmişti.

Yağmur , koyu bulutlardan şiddetini öfkeyle gösteriyor gibiydi.

Babama gidecektim o beni beklerdi.
Ona ihtiyacım vardı , sarılamayacak olsam da toprağının kokusunu içime çekecektim.

Koşarak kabristana girdim babamın yattığı yere doğru ilerledim. Hıçkırıklarım dudaklarımdan dökülmeye başlamıştı.

Babamın başucuna doğru ilerleyip oturdum. Elimle gözyaşlarımı silip burukça gülümsedim.

"Babacığım bak ben geldim" dedim titreyen sesimle "Seni çok özledim baba sana ihtiyacım var" diyerek toprağını avuçladım.

"Baba , biliyor musun? Annem bugün bana evlenmek istediğini söyledi" gözlerimden biriken gözyaşlarımı tutmaya çalıştım " Böyle birşeyi nasıl düşünebilir ki baba seni nasıl unutabilir?"

Kalbim acıyla ezilirken hıçkırıklarım dudaklarımdan dökülmeye başlamıştı. Yere düşüyor ardından kulaklarıma ulaşıyordu.

Başımı babamın toprağına yatırdım ağlamaya devam ediyordum. Göz kapaklarım şiddetini arttıran yağmura aldırmadan kapanmaya başlamıştı.

Göz kapaklarım gözlerimi perdelemiş karanlık beni içine çekmişti.

"Hey , uyansana sana diyorum!" birinin beni dürtmesiyle gözlerimi yavaşça araladım.

Başımı yattığım yerden kaldırdım vücudum sırılsıklamdı ve havada yırtıcı bir rüzgar hâkimdi.

Beni dürten kişiye baktım ve geriledim.

"Sende kimsin?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Kim olduğumun bir önemi yok uyukalmışınsın ve sırılsıklam olmuşun" dedi koyu kahve gözlerini üzerimde gezdirerek.

Yağmur damlaları saçında buluşmuştu ve damlalar ifadesiz yüzüne doğru süzülerek birbirlerinden ayrılıyorlardı.

"Kalk seni gideceğin yere kadar bırakayım bu haldeyken hastalanırsın ki şuan kötü görünüyorsun." dedi elini bana uzatarak.

Yürüyemecek kadar bitkin hissediyordum. Ama karşımdaki yabancıya nasıl güvenebilirdim ki? Dünyanın binbir türlü hali vardı.

Biraz düşündükten sonra havada sabit duran elini tuttum ve ayağa kalmak için yeltendim.

"Teşekkür ederim" dedim zayıf bir sesle. Bana cevapsız kalarak önden yürümeye başladı bende onu takip ettim.

Arabanın sürücü koltuğuna dolanarak kapıyı açtı. Ona saf saf bakınca bana "bin" komutu verdi.

Kıyafetlerim sırılsıklamdı ve çamur bulaşmıştı bu haldeyken arabaya binemezdim. Aksi halde araba çamurdan geçilmezdi yağmur koyu bulutlardan yağmaya devam ediyordu. Güneş ışıltılarını gizlemişti.

"Ben en iyisi yürüyerek gideyim bu halde arabaya binmek istemiyorum" dedim kıyafetlerimi göstererek.

Gözlerini devirdi "Bu saatte sokakların tehlikeli olduğunu bilmiyorsun sanırım."deyip sürücü koltuğuna oturdu.

Haklıydı hava kararmıştı ve sokakta kimse yoktu. Karşımdaki yabancı bana nedensizce güven vermişti.

"Peki tamam" dedim arabanın kapısı açarak.

Arabaya bindiğimizde evimi tarif etmek yerine en yakın arkadaşım Ecem'in evini tarif ettim eve gitmek istemiyordum.

Karşımdaki yabancıyı göz ucuyla inceledim. Yeni çıkmaya başlayan kirli sakalları yüzünü kusursuz kılıyordu. Gayet yakışıklıydı ve kendine özgü bir havası vardı.

"Sen kimsin?" diye sordum
karşımdaki yabancıya dönerek.

Gözlerini yoldan ayırmadan "Kim olduğumun bir önemi yok demiştim" dedi düz bir sesle.

Soğukkanlıydı ve ters bir kişiliğe sahipti.

Etkisini yavaşlatan yağmurun hafifçe cama vuran damlaların ritmini dinledim. Arabadaki sessizlik hakimiyetini koruyordu.

İÇİMDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin