İLK GÜNÜM

64 8 0
                                    

Sabah güneşinin ilk ışıkları yüzüme vuruyordu fakat ben kalkmamak için direniyordum. Bugün farklıydı. İlk defa çok rahat uyumuştum. Bu yatak bu kadar yumuşak mıydı? Bir anda kafama bir yumruk yemişim gibi hissettim. Tanrım, bu benim yatağım değildi! Gözümü açtım. Bu kesinlikle benim değildi. İki kişilik bir yatakta yatıyordum. Yatağın tam karşısındaki pencereden bakınca güzel bir şehir manzarası görünüyordu. Sonbahar herzamanki gibi bana huzur veriyordu. Bir süre camdan dışarı baktım ve neler olduğunu anlamaya çalıştım. Camın kenarında olan yumuşak bir koltuğa kendimi attım. Koltuğun yanındaki sehpada olan kahve gözüme çarptı. Üzerinde küçük bir not vardı. "Kahve tam sevdiğin gibi, az sütlü ve şekersiz. Afiyet olsun." yazıyordu. Kafayı sıyırmış olmalıyım. Burası neresi? Buraya nasıl geldiğimi hatılamıyorum. En son ne olmuştu? Of...bu cidden çok sinir bozucu. Ayrıca bu kahve ve not neyin nesi? Annem bile kahveyi nasıl sevdiğimi bilmiyor. Bu kahveyi bırakan da kim?
Düşüncelerimi bölen kapı sesiydi.

  "Gir?"

Odaya resmi kıyafetli geç bir kadın girdi.

  "Size gelen bir paket var Bayan Mina."

Kadına yaklaşıp paketi aldım. Tanımadığım kadın beni baştan aşağı süzüyordu. Bu durumdan cidden rahatsız olmuştum.

  "Bayan Mina iyi olduğunuza emin misiniz?"

"Neden?"

  "Çok boş ve ruhsuz bakıyorsunuz. Beni tanımadınız mı yoksa? Kazada cidden kötü yaralanmışsınız demek ki.
Ben sizin yardımcınız Lisa. "

Kaza mı? Ben kaza mı geçirdim? Bu kadın neyden bahsediyor? Benim hiçbir yerimde bir şey...yoksa... Hemen vücüdümü kontrol etmeye başladım. Kollarımda, sırtımda ve bacaklarımda morluk, çizik ve yaralar vardı. Hatırlamaya çalıştım ama o kaza anı birtürlü aklıma gelmedi. Lisa adlı kadın bakışlarını bana dikmiş, her hareketimi dikkatlice inceliyordu. Bir süre sessizliğin ardından sessizliği bozan Lisa oldu.
  "Kazayı da mı hatırlamıyorsunuz yoksa?
Yağmurlu bir günde karşıdan karşıya geçmek isterken elinizdeki bir kitaba odaklanmıştınız. Sizin şansınıza bir sürücü kuralları ihlal ederek kırmızı ışıkta geçmeye çalışınca size çarptı."

Yüzümdeki şaşkınlığı gizleyemediğim için hatırlamadığımı anladı ve sözüne devam etti.

  "İki hafta kadar hastanede kaldınız. Doktorlar sizi eve götürebileceğimizi söyledi. Üç gün kadar da burda kaldınız. İlk defa bugün tepki verdiğinizi gördüm. Odadan tam ayrılacakken "Bu da ne?" diye bağırdınız. Hafif gözlerinizi açar gibi oldunuz ama açmadınız. Uyanacağınızı anlayınca Bayan Rose'a haber verdim. Sizi ziyarete geldi. Uyanmazı bekledi ama uyanmadınız. Bir bardak kahve brakıp gitti."

  "Rose kim?"

  "Size anlatmam yerine bunu kendi günlüklerinizden okumanız daha doğru olur diye düşünüyorum."

Lisa arkasını dönüp gitmeye hazırlanırken onunla gitmek istedim.
  "Ben de gelebilir miyim?"

  "Bu harika bir fikir! Belki evi gezerseniz bir şeyler hatırlarsınız. Lütfen beni takip edin."

Lisa'nın arkasına takıldım. Beni kocaman bir çalışma odasına getirdi. Bir duvarı kaplayan bir kitaplık vardı. Kitaplık tamamen kitaplarla doluydu. Hiç boş yer yoktu.
  "Galiba kitap okumayı çok seviyordum."

--Kitap okumayı severdiniz ama bunların bir çoğunu siz bir çoğunu Rose ve geri kalan üçte biri de Rose'un kurguladığı, sizin de çizimini yaptığınız çizgi romanlar.
Ne? Bunları cidden iki kişi mi yaptı? Bu saçmalık. Bu cidden mümkün mü? En yaşlı yazarların bile bu kadar eseri yoktur. Ben daha kaç yaşındayım ki?
--Bu nasıl mümkün olabilir? İki insanın bu kadar çok kitap yazması mümkün değil. Bunlar çok fazla. Hem ben kaç yaşındayım ki bu kadar çok kitap yazmışım? Yetmiş falan mı?
-- Yirmi beş efendim. Biz çalışanlar olarak da sizin bu kadar çok kitap yazmanıza şaşırıyoruz ama bunları gerçekten de siz yazdınız. Hemde onca işin arasında. Diğer yazarlardan farklı olarak günde çok az uyuyor ve hep çalışıyordunuz.
--Bu arada bu Rose denen kadın kim?
Lisa sorumu cevaplayamadan çalışma masasındaki bir telefon çaldı. Masaya yaklaştım ve kimin aradığına baktım. Arayan Rose'du. Lisa telefonu eline aldı ve gelen çağrıyı reddetti. Kitaplığın yanındaki bi dolabın kapağını açtı. En altta bir kasa ve üstündeki rafta çok fazla günlük vardı. Bu günlüklerden 2007 olanını seçti. 6 Ekim yazan sayfayı açtı ve okumamı istedi. Bu benim yazdığım günlükmüş. Elime aldım. Yazım güzelmiş. Hiç aksatmadan günlük yazdığıma inanamıyorum. 2007 yazıyor. Yani 15 yaşındaymışım o zaman. Ortaokulun son senesi. Doğum günüm. Bunları hatırlıyorum ama gerisi yok. Yazanları okumaya başladım.

RÜYALAR KİTABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin