1.Bölüm

294 92 73
                                        

13 Eylül Gecesi

Sokaktaki tek renklilik sokak lambasının kaldırıma vurduğu ışıktı.Elimde sıkı tuttuğum telefonumu zorla aldı elimden. Sonbaharın bu ayazında kısa kollu giyen ama kırmızı eldivenin üstüne ne varsa takıp takıştıran amca da kimdi böyle? Delirmiş gibi davranıyordu. Bakışlarında saflığı görebilsen de onun dışında her şeyi bunun üstünü örtüyordu. Hadi tamam. Az önce söylediğini deliliğine verip boşvermiştim de bu ne! Bir anda aldığı gibi de kaldırıma fırlattı telefonumu. Artık; sinirlerim hiç olmadığı kadar bozulmuştu. Bağırıp çağırmaya başladım. Adamın deli olduğunu haykırıyor,yardım istiyordum ama sadece kendi sesim bana dönüyordu. ''Ne yapıyorsun sen ?! Hem gecenin bir saatinde karşıma çıkıyorsun hem de telefonumdan ediyorsun. Kusura bakma ama yaşın büyük diye susmayacağım. O telefonun parasını bana geri ödemek zorundasın anladın mı?''
Adam kinayice gülümsedi.
''Hayır yani ben gülünecek bir durum bulamıyorum.'' Beynimde şimşekler çakıyor , beynim dünyaya hüküm verirmişcesine de yağmur gözyaşlarımla buluşuyordu. Çok şükür ki hava karanlıktı ve yüzüm pek fazla görülmüyordu.
''Tek istediğin para olduğuna emin misin?'' dedi . Şimdi de bambaşka biri rolünü oynuyordu.Aynı zamanda onun yüzünden ıslandığım için daha da çekemez hale gelmiştim. Kıvırcık saçlarım dümdüz olmuştu.
''Paramı vermek zorundasın, derhal!''
Yaşlı adam takılı eldivenini cebine soktu . Her bir parmağında ışıl ışıl farklı farklı yüzükler vardı . Ama buna yemin ederim ki benim evdeki tüm takılarımdan daha parlak ve daha güzeldi. Bir an eldivenleri de mi istesem diye geçirmedim değil. Ama kim bilir, belki de katilin teki. Elini kana bulaştırmamak için o kırmızı eldiveni kullanıyorsa... Ben ne diyordum,adam o parayı hemen şimdi bana nasıl verebilirdi ki! Sanki yanında para taşıyacak. Şimdi üstüm gerçekten sırılsıklamdı. Yarına hasta olmadan çıkarsam muhteşemdi. Hemen arkama döndüm içimdeki yangını söndürmeye karar vererek . Tüm ruhum kendini karanlığın kollarına bırakmış gibiydi. Kalbim sıkışıyor , başım dönüyordu. Peki neden? Telefonumun başına bir şey geldiğinde, tüm ruh halimi bu kadar etkileyeceği aklıma. gelmezdi. Ayaklarım gitmek istemiyor ,yağmurun altında tüm dertlerimin dökülmesini istiyordum.
''Küçük kız nereye?''
İrkildim. Kendimi gerçekten çok rahatsız ve bana seslenişindeki gibi huysuz bir küçük kız gibi hissediyordum. Acaba ilk defa bir amcaya böyle laflar ettiğimden miydi?
Kararsızlıkla beraber arkama döndüm.
''Ettiğim saygısızlıktan ötürü özür dilerim. ''
Gözlerinde farklı bir ışık vardı. Amcanın bakışları hem korkutucu hem düşündürücüydü. Elini bana doğru tuttuğunda para uzattığını anladım. Şaşırdım, hiç beklemiyordum ama kabul etmeli miydim? İlk önce ''Hepsi senin karanlığın.'',''Hepsi senin ölümün.'' diye saçmalayıp duran ve sonrasında telefonumu yere fırlatan kişinin verdiği parayı tüm bunlara karşı reddedemezdim. Utangaçlık ile zaferin harmanlandığı hislerimde, düşüncelerim zafere kulak vermiş Evet diyordu. Tamam alıyorum.
Yaşlı adamın uzattığı parayı aldım ve parlak yeşil yüzüğü yüzümüzü aydınlatmaya başladı. Şimdi onun yüzünü çok daha iyi görebiliyordum.
''Tüm söylediklerim senin içindi küçük kız ve hala geçerli . Hiçbir zaman unutma ki unutamayacaksın zaten. Sen yaşadığın her an sözlerim senle beraber hayat bulacak. Şimdi donuyor olmalısın.Sırılsıklam olmuşsun. Hadi git ve hayata karşı gözlerini aç. Her şey için hazırlıklı ol küçük kız. ''
Neyden bahsettiğini anlamak için kendimi zorlamayacaktım. Çünkü onunla karşılaştığımız ilk andan itibaren hiç doğru düzgün bir şey söylememişti. O yüzden bu son söylediklerini de ciddiye almak çok saçma olurdu.
Bir dakika!
Ne , inanamıyorum!
Yüzümüze vuran ışık sayesinde fark etmiştim. Nasıl olur da yaşlı adam hiç ıslanmaz. Bembeyaz saçları , geldiğinden beri şapka altına girmemişti. Ne tişortü ne pantalonu ne eldiveni... Yağmur ona işlememişti. Ben sırılsıklam vücudumda yağmuru hissederken onun üstünde bir tek yağmur damlası yoktu. Ama nasıl olur bu !
''Sen haklısın küçük kız . Beynin dünyaya hüküm veriyor. Ama burası sadece senin dünyan ve tek kahramanı sensin. Her yaptığın kimseye bulaşmadan önce sana bulaşır. Hükümsel Beyin...''
Yeşil ışık sönmüştü. Olayı kavrayamamakla beraber, olan biten her şeyin saçmalıktan ibaret oluşunu sorguluyordum.
''Ama bu çok saçma!'' Biraz duraksadım. '' Peki, sakinleşiyorum. Tüm bunları nereden biliyorsunuz ?''
Bu sefer gülümsemesi içtendi. Yavaşça o pırıl pırıl, yüzüklü eldiveni çıkardı. Ben de yaşlı adamın ne yapacağını merak ederek onu izliyordum. Eldiveni çıkartıp avucunun içine koydu ve gözlerini kapattı. Sadece kendi duyabileceği kadar bir şeyler fısıldıyordu. Kısa bir süre sonra eldivenleri bana uzattı ve ''Senin olsun.'' dedi . Hayır hayır. Asla olmaz . Tüm bunlar burada kalsın ve peşimden sürüklensin istemiyorum. Ben eve gideceğim ve her şey burada son bulacak . Evet , bu kadar .
''Hayır,teşekkür ederim ama istemiyorum.''
Yaşlı adam gülümsedi.
''Gerçi istemene gerek yok. Senin zaten.''dedi ve siyah yüzük ortaya kapkaranlık bir hava verdi. Birkaç saniye sonra yaşlı adam ortada yoktu. Sağıma soluma baktım, etrafta döndüm dolaştım ama ondan kalan hiçbir iz yoktu. Tüm bunlar da neydi böyle! Tekrar aynı yerime döndüğümde boğazımı sıkan bir el , ağzıma dayanan bir bez parçası hissettim. Evet, bir nefes daha alırsam aynı filmlerdeki gibi bayılacaktım. Nefes almamaya ve bunu yapanın yüzünü görmeye çalıştım ama muamma. Nereye kadar nefes almayabilirdim ki. Biliyorum. Şimdi karanlık beni bekliyor.

LAYEMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin