5.Bölüm

160 39 50
                                        

Multimedya: Bugün Lara :)

Banka geldiğimizde tek istediğim Cenk'in omzunda İstanbul'u seyrederek uyuyakalmaktı. Sabah gözlerimi açtığımda burada onun omzunda uyanmak... Şuan mutluluğumu bunda buluyordum. Kısacası onda...Cenk'te.
''Üşüyorsundur'' dedi Cenk. Bir an içimde çok büyük korku baş göstermişti. Donuyor olmalısın. Bu... bu o canavarın ağzından çıkan kelimelerden biriydi. Elimde olmadan delicesine korkuyordum işte. Bu sözlerin diğerleriyle hiçbir alakası olmadığını bile bile kendi içimi daraltıyordum. Belki de bazen boşu boşuna evham yapıyordum. Tamam , bitmişti işte . Her şey bitmişti. Bir kahraman seni kurtarmış , sen de o canavardan kurtulmuştun. Mutlu olabilmem için bunu kabullenmem gerekiyordu. Evet evet her şey geride kalmıştı.
''Lara?'' dediğinde düşüncelerimden silkinmiştim. O an kelimelerle anlatamamıştım. Sadece başımı sallayabildim.
''Ceketimi giy.'' dedi. Çıkarmış bana uzatıyordu. Hiçbir şey demeden aldım ceketi. Gülümsemeye çalışıyordum. Tamam, iyisin Lara.
''Aşkım, sen iyi misin ?'' dedi . Her zamanki gibi şefkat doluydu bakışları. Beni mutsuz ve kötü gördüğünde anne şefkati gibi sarıyordu o bakışlardan gelen hisler tüm ruhumu.
Bu sefer gülümsedim.
''Evet evet harikayım.''
Peki , ağzından yavaş ve sessiz bir şekilde dökülmüştü.
Başımı omzuna dayadım. Ama yapamıyordum. Niye kafama takıyordum ben her şeyi ? Ama çıkmıyordu işte kafamdan o karıncalar. Beni karanlığa hapsedişi, bir anda iki dünyanın birbirine karışması. Aklımda birçok cümlesi tekrarlanıp duruyordu. Şimdi donuyor olmalısın.Sırılsıklam olmuşsun. Hadi git ve hayata karşı gözlerini aç. Her şey için hazırlıklı ol küçük kız... Kelimeler kafamda bir yer edinmiş , ne yapsam da çıkmıyordu. Sadece bunlar olsaydı... Söylediği hiçbir söz aklımdan çıkmıyor desem daha doğru olurdu.
Bir anda kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım. Yaşlı adamın sesini duyduğumda hissettiğim acı, bedenimi ve ruhumu ateşe vermişti. Kahkahayla birlik olup beni sinir eden o iğrenç sesi kulaklarıma dolmuştu. Ama kafamı kaldırdığımda o yoktu. Sadece beyaz saçlı yaşlı bir adam vardı. Beyaz saçları aynı onu andırıyor olsa da o değildi. Gaipten sesler duyuyordum yine. Ama olsun şu geçen birkaç günden çok daha iyiydi bu kadarı. Onun yüzünü görmedikçe sesini duysam ne olurdu ki? En sonunda susacaktı.
Yaşlı adam Cenk' in sağ tarafına dikilmiş, ben de ona bakıyordum. Sonra Cenk' e baktım. O hiç görmemiş gibiydi. Sonra tekrar yaşlı adama döndüğümde ellerindeki gülleri bize uzatıyordu. O değil miydi ? Az önce iki mendil aldığımız yaşlı adam değil miydi?.. Şimdi de gül satıyordu. Daha banka oturalı çok olmamıştı.
''Cenk.'' dedim. Gül satan yaşlı adamı görüyor da mı umursamayamıyor yoksa henüz görmedi mi emin olamıyordum. Ama görmüş olamazdı. Görseydi bu kadar donuk ve sessiz olmazdı.
Tekrar ''Cenk.'' dedim.
Evet dercesine yüzünü bana döndürdü. ''Ne oldu birtanem?''
''Gül veriyor .'' dedim yaşlı adamı göstererek. Ama gösterdiğim şimdi yaşlı adam değil boşluktu.
''Kim?''dedi anlamamış bir ifade vardı yüzünde. Nasıl olur daha şimdi buradaydı? Nereye gitmişti bu adam ? Birkaç saniyede gözden kaybolmuştu bile.
''Hiç görmedin mi? '' dedim. Yine beynimin bana oynadığı bir oyunun kurbanıydım.Oyunu da o oynatıyordu, emindim. Sinsi yine yakınlarımda bir yerdeydi. Kendisi olmasa da yaydığı atmosfer ona aitti. Bu korku , bu gizem hepsi ona aitti.
''Şu amcayı mı diyorsun ?'' dedi . Eli sol tarafımızda başka bir genç çifte gül satan az önceki beyaz saçlı yaşlı adamdı. Evet ordaydı ve onu Cenk de görmüştü. Şuan içimdeki rahatlama yine zirvelerdeydi.
''Aynen o..'' dedim. Sesimde mutluluk ve heyecan vardı. Gülümsedi. Sol kolu ile sardı beni. Kötülerden koruyormuşcasına, beni hiç bırakmayacakmışcasına.
Gül satan yaşlı adam bize doğru ilerliyordu. Kaşları biraz olsun çatılmıştı Cenk' in..
''Bu amca az önce mendil satan amca değil mi ? '' dedi. Aynı şeyi fark etmişti. Tıpkısının aynısıydı.
''Evet o.'' dedim. ''Şimdi de gül satıyor.''
Gül satan yaşlı adam yanımıza gelmişti.
''Yakışıklı gencimiz maviş gözlü kızımıza çiçek almak isterler mi ?''dedi. Kocaman demetten bir tane uzattı.
Cenk hiç bekletmeden, yaşlı adam soruyu sorduğu gibi ''Elbette!'! demişti.''Birkaç tane daha alabilir miyiz acaba ?'' dedi Cenk. Yüzü ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu. Onu biliyordum. Herhangi bir ihtiyacı olan veya paraya ihtiyaç duyan insanlara hiç düşünmeden yardım ederdi .
''Amca, az önce seni mendil verirken gördük . '' dedi. Yaşlı adam başını öne eğdi ve hiçbir cevap veremedi.
''Niye bu yaşında kendini bu kadar zorluyorsun? '' Yüzünde şefkat duygusu vardı. İster küçüğü ister yaşıtı ister büyüğü olsun şefkat duyardı. Anne şefkatiydi işte onunkisi. Anneler gibi melek , annenin çocuklarına duyduğu sevgi ve şefkat gibi tertemizdi o. Bu yüzden kim olduğunu umursamadan problemini sorar ve yanıt bulmak için elinden geleni yapardı. Bu yüzden de seviyordum onu. Dünyada dört dörtlük bir insan olduğuna kimse inanmaz ama Cenk öyleydi. Her şeyiyle eksiksiz ve mucizevi. .
'Niye bu yaşında kendini bu kadar zorluyorsun?' sorusuna cevap vermeyince başka bir soru yöneltti yaşlı adama.
''Çoluğun çocuğun veya torunun yok mudur senin amcacığım ?'' dedi. Yaşlı adam başını kaldırmış ve cevap verecekmiş gibi olmuştu ki sustu. Ama isteyerek değildi. Ağzına tıkılmıştı sözler ve biz bunun sebebini birkaç saniye sonra anlatabilmiştik.
Genç bir çocuk gelmiş yaşlı adamı sarsıyordu. Kim olduğunu bilmiyorduk ama yaptığı davranış göz yumulur türden değildi. Yaşlı adama sormadan onun tüm ceplerini karıştırıyor ve bağırıp duruyordu. Zavallı yaşlı adam ise tek bir kelime dahi edememişti . Genç oğlanın tüm bu yaptıklarını kabullenerek olduğu şekilde başı eğik bekliyordu sadece .
Genç oğlan sesini daha da yükseltmişti.
''Moruk! Çok az satmışsın ! Ne demiştim ben sana ! Tüm bunlar satılacaktı!! Başka bir yerinde para var mı? Çabuk söyle adam sinir etme beni!''
Yaşlı adam sadece başını yok dercesine sallıyordu. Başka hiçbir şey diyemiyordu. Korkmuşa da benzemiyordu. Sadece bu baskıya alışmış gibiydi. Bu olayı her gün yaşadığı o kadar belliydi ki. Zavallı yaşlı adam kaderine boyun eğmiş, yaşadıklarını yaşayacaklarını bile bile sessiz sakin duruyordu.
Elindeki kocaman gül demetini atarmışcasına verdi yaşlı adama genç oğlan. Yaşlı adam daha elindeki demeti bitirmemişti ki...
Cenk'e baktığımda sinirden kulaklarına kadar kızarmıştı. Bu onun aşırı derecede kızdığını gösteriyordu ve birazdan genç oğlanın bu terbiyesiz hareketlerine dayanamayacağını ikimiz de çok iyi biliyorduk.
''Sabaha kadar bu gülleri satamazsan uyuyacak yerin yok moruk! Benden sana söylemesi. Ayağını denk al. Sat şu zıkkımları. Para getir bana para. Yoksa ölürsün tek başına sokaklarda. Ben bile bakmam sana anlıyor musun ! Bakmam !!''
Cenk birdenbire genç oğlanı bir hışımla durdurdu. Afallamıştı genç oğlan. Hiç beklemediği bir çıkış olduğunu anlayabiliyordum.
''Sen mi ? Bakıyor musun ! Baktığına emin misin!'' diye bağırdı Cenk ve devam etti. ''Yoksa zavallı adamı çalıştırıp kazandığı parasını mı alıyorsun !''
Genç oğlan bizim tarafa dönüp süzer bir bakış atmıştı. Nereden çıktığımızı anlamaya çalışır gibi bir halı vardı.
''Sanane be ! Anam mısın, babam mısın! Sana hesap vermek zorunda değilim . Sizin gibi zenginler bizleri anlamazlar. Şimdi kapa çeneni ve defolun gidin. Bizim işimize de karışmayın! Biz böyle anlaşıyoruz! ''
Cenk'in kulağına sakin ol diye fısıldıyordum. Asla böyle haksızlıklara tahammül edemezdi. Pamuk kalbi hep haklılar ve hak edenler için atardı.
''Senden kaç yaş büyük görüyor musun? Ne hakla konuşursun böyle senden yaşça büyükle. Sadece büyükle de değil. İster en küçük kardeşimiz olsun. Hak etmeyen kimseye bu şekilde bağıramazsın.''
Cenk'in sesi sakindi,normaldi fakat ikna ediciydi.
''Sen kimsin ! Bir de pembe pembe giyinmiş sevgilisine yaranacak. Sizin gibi değiliz biz oğlum! Bize karışmayın. Şimdi son kez diyorum. Çekip gidin burdan yoksa elimden bir kaza çıkacak .''
Zavallı yaşlı adamın şimdi gözleri doluyordu işte. Bir Cenk' e bir de genç oğlana bakıyordu.
''Yapma torunum yapma Allah aşkına! Onların ne suçu var . ''
''Sen sus ihtiyar. Senin yüzünden bunlar zaten . Uyku yok bugün sana. Sokakta kal !'' diye bağırdı zavallı yaşlı adama.
Ama torunuydu. Yaşlı adamın sözlerinden anlamıştım bunu. Bir insan dedesine bu eziyetleri nasıl çektirebilirdi? Nasıl üzülmez , vicdan azabı çekmezdi?
Yaşlı adam torununu durduramayışına yakınıyordu. O alışmış dedenin yüzünde şimdi gözyaşları görünce içim burkulmuş ve gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Cenk o an benim ağladığımı fark etmişti. Gözyaşlarımı elleriyle siliyor bir yandan beni avutmaya çalışıyordu. Aşkım ne olur yapma, ne olur aşkım ağlama diyordu. Ama ben kendimi tutamıyordum. Yaşlı amcanın gözyaşları benimkinlerden daha acı verici değil miydi ? Onun her gün bu acıyı çekiyor olmasi daha acı verici değil miydi?
Cenk yaşlı amcanın koluna girmiş ona yardım ediyordu. Çünkü şimdi neredeyse düşüp bayılacaktı. Kalktığımız banka oturttu onu . Yaşlı amcaya küçük bir çocukmuşcasına öyle iyi bakıyordu ki , yüzü öyle masumdu ki. Çevredekilerin bizi izlediklerini sonradan fark etmiştim.
Elini tuttu yaşlı amcanın. İkisi de birbirine bakıyordu.
''Dede,torunun bile olsa katlanmak zorunda değilsin. Sana böylesine acı çektirmeye hakkı yok. Gel benimle her şeyi anlatalım polise.'' dedi Cenk .
Yaşlı adamlar başını hayır anlamında salladı.
''O benim torunum.'' dedi.
''Bu nasıl torundur dede. Sen sadece dediklerini yapmak zorunda ol diye arada bir torununum diyordur o kadar . Senin içinin el vermeyeceğini biliyoruz. O da biliyordur. Ama onun yanında kendini daha fazla yıpratamazsın. ''dedi Cenk ve devam etti . ''Kabul edersen sana yardım etmek istiyoruz. Emin ol Lara ve ben sana çok iyi bakarız.''
Cenk'in yüzünde müthiş bir mutluluk vardı. Çünkü yaşlı adam da ona minnettarlıkla bakıyordu. Son kez yüzü asık bir şekilde torununa baktı. Genç oğlan sinir küpüne dönmüştü. Yumrukları birazdan patlayacak gibiydi. Genç oğlan dedesi ona baktığında kafasını iki yana salladı. Sinirle hayır hayır diye işaret ediyordu. Ama yaşlı adam torununu dinlememişti.
''Tamam güzel oğlum .'' dedi. ''Kabul ediyorum. Allah razı olsun senden ve güzel kızımızdan. Sizin gibi iyi gençlerin hala var olduğunu bilmek o kadar onur verici ki... Bu çileden kurtulmaya hazırım. Bana yardımınızı kabul ediyorum.''
''Yardımsever gençler! İyi ki varsınız. Çok yaşayın.'' diye sesler ve alkışlar geliyordu. Belli ki bizi izleyenlerdi.
Gözyaşlarımı sildim. Buruk gözyaşlarımı silmemin ardından bu defa da mutluluk gözyaşları geliyordu işte. İşkence altında kalan zavallı yaşlı bir amcayı kurtardığımız ve böyle zengin gönüllü bir sevgiliye , böyle zengin bir aşka sahip olduğum içindi bu mutluluk gözyaşları. Cenk ' in yanaklarından yaşlar süzüldüğünü fark ettiğimde eğildim ve ıslak yanaklarına öpücük kondurdum.
''Benim harika sevgilim. Yardımseverim benim . İyi ki varsın.'' Ben de yaşlı amcanın elini tuttum . Üçümüzün elleri birleşmiş ve mutluluk gözyaşlarını misafir etmişken çığlıklar duyulmaya başlandı. Herkes Hayır ! Hayır! diye bağrışıyordu.
Arkama döndüğümde genç oğlanın elindeki bıçağı gördüm. Kalakaldım. Cenk ile yaşlı amca güzel şeylerden bahsediyorlardi. Mutluluk gözyaşlarının misafir olduğu yüzü amcaya dönük olduğundan genç oğlanın elindeki bıçağı göremiyordu.
Elim ayağıma dolanmıştı. Hayır , hayır. Cenk'e zarar verecekti. Ona öyle kim ile bakıyordu ki gözünü bana çevirdiğinde daha sıkı sardı bıçağı elinle. Hayır , hayır ,hayır!!!
Nefes alamıyordum ve bıçağı elinde bir anda koşmaya başladı.
''Dur!!!'' diye haykırdım elimle dur işaretini yaparak , yemyeşil bir ışık ortalığı sis gibi kaplamıştı ve ardından saniyelik bir kararma. O şuan burada değildi. Sadece o değil , kimse yoktu etrafımızda. Tek ben , Cenk ve yaşlı amca vardı. Ne olmuştu öyle? Nasıl olmuştu bu ? Ben.. nasıl yani ben mi yapmıştım bunu !! Bu imkansızdı.
Elimle dur işaretini yaptığımda gerçekten beynim dünyaya hüküm mü vermişti? Bu doğru olabilir miydi? Şuan bunların sebebi beynim olabilir miydi? Ne olduğunu çözememiş bir şekilde eğildim Cenk 'in yanına. Yaşlı amca ile Cenk hala el ele hiçbir şeyden haberi yok gibiydiler.
Titreyen sesimle ''Gitti .'' dedim.
''Kim ?'' dedi Cenk .
Boş alanı gösterdim elimle. Yalnızlığı, sadece üçümüzün var oluşunu.
''Gerçekten, nereye gitti genç oğlan?'' dedi . Herkes burada diyecek diye o kadar korkmuştum ki.. Yine farklı bir dünyayı farklı bir görüş açısından izliyorum diye çok korkmuştum ama öyle değildi. Sadece üçümüzün olduğu -sanki yeniymişcesine- bu yerde her şey çok güzeldi. Aynı bank, aynı deniz, aynı köprüydü ama tehlike yoktu.
''Böylesi daha iyi '' dedi Cenk.
Yaşlı amca ''Size minnettarım. ''dedi gözlerinde ışıldama vardı. Sonra eliyle hemen arkamızdaki çiçek dükkanını gösterdi. ''Ben gidip şu elimdeki çiçekleri vereyim.'' dedi.
Cenk itiraz edip bizim yapabileceğimizi söylese de yaşlı amca kabul etmedi ve şurası zaten diyerek kalkıp gitti o dükkana. Biz de şuan için boğaz kenarında yalnız kalmış birbirimize bakıyorduk.
''Sen gerçekten mucizevisin.'' dedim. '' O kadar eşsizsin ki... Bilemiyorum. Kendimi senin yanında eksik hissediyorum. Sen muhteşem bir insansın Cenk . Sevginle, ilginle, yardımseverliğinle.. Kısacası her şeyinle mükemmelsin. ''
''Mavi gözlüm, denizinde güneşi kalbi , kulaçlarım aşkı olan güzel sevgili. Senle ben tamamlandım. Gerçi kendimi gerçekten bildim bileli hep senleyim. Biz biriz. Sen ben, ben senim. Senin korkun benim korkum , benim dünüm senin dünündür. ''dedi .
Bir anda çalmaya başlayan müzik bizi titretmişti. Nereden geldiği bilinmeyen şarkı o kadar mükemmeldi ki aşkımız için, o kadar uyumluydu ki... Sözlerinde Cenk'i hissediyor, onu yaşıyordum.
''Benimle dans eder misiniz Madam ? '' dedi . Dizleri üstüne çökmüş gülümseyerek cevabımı bekliyordu.
''Ah, elbette..'' dedim ve ayağa kalkarak dans etmeye başladık.
Şarkıya ritim uyduruyorduk ve ortaya müthiş bir ahenk çıkmıştı.
Alnını alnıma dayadı şarkının sözlerini mırıldandı. O sırada bir çocuk bize doğru yaklaşıp üstümüzden gül yaprakları attı. Dans ettiğimiz alan, şarkı ,güller, biz ... Her şey o kadar mükemmeldi ki ....
Saat dursun ve ömrümün sonuna kadar böyle kalalım.

Havasından suyundan aşk damlayan yarim var gül renginde.
Dünyaları verseler kar etmez.
Olmaz ki sen denginde.
.....
Son aşkım ilk yarım can bildiğim
Vefalı sevdiğimsin.
Derdimi derdinle böldüğünde
Ömrümü verdiğimsin.
......

Şarkı bitti sandığımızda tekrarlanmıştı. Baştan başlıyor ve anın büyüsü bozulmadan dans etmeye devam ediyorduk. İstanbul ve biz.
Dudaklarını dudaklarımla buluşturduğunda ani ama yavaş olmuştu.
Sonra sihirli sözcükleri söyledi.
''İlk ve son aşkım, seni seviyorum.''
''Ben de seni .'' dedim.
Şarkı bittikçe tekrar baştan alıyor ama biz sıkılmıyorduk. İlk dansımız gibiydi son dansımız da. Büyüsü bozulmadan... Ne zaman kadar bu böyle sürmüştü , biz de bilmiyorduk.

Yine ben! Yine uzun bir bölüm olmuş. Umarım sıkmamışımdır. Bölümleri uzun mu kısaistediğinizi yorumlarda bırakabilirsiniz :) Emin olun ona göre dikkat edeceğim. Yine vote ve yorumlarda kendinizi gösterirseniz beni çok mutlu edeceğinizi belirtmek istiyorum.

Seviliyorsunuzz ♡♡

LAYEMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin