10 | Omzunda dinlenmeme izin ver

3.3K 328 146
                                    

Medya; BTS - Sea

10 - Omzunda dinlenmeme izin ver

"Ona neden kendisini açıklaması için bir fırsat vermiyorsun?" dedi Jimin bıkkınlıkla. Taehyung'un davranışları gerçekten sinirini bozmaya başlamıştı. "Bak, ne kadar üzüldüğünü ve onu affetmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ama sadece önce bir dinle. Onun sebeplerini, pişmanlıklarını, üzüntülerini bir dinle. Sonra yine de affetmek istemezsen sana saygı duyarım ve yanında olurum."

"Anlamıyorsun, Jimin." dedi Taehyung gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak. "Benden önemli bir sebep olamazdı onun için, varsa da duymak istemiyorum. Beni neden terk ettiğini bilmek istemiyorum. Hiçbir bahane, altı yıldır kanayan kalbimin acısını dindiremez."

Jimin derin bir nefes aldı. Jungkook ise sadece üzüntülü gözlerle Taehyung'u izliyordu. Taehyung daha fazla orada kalamayacağını hissettiğinde mavi koltuktan bedenini zorlukla kaldırdı ve salondan ayrılıp, odasına giden dar koridorda adımlamaya başladı. İç çekip odasının kapısını daha sonra da yatağının altında duran kutunun kapağını araladı. Kutunun içinde mektuplar vardı. Yüzlerce mektup.

Defalarca okuduğu mektuplara göz attı Taehyung. Rastgele açtı bir tanesini, her zaman yaptığı gibi ve okumaya başladı.

'Merhaba Taehyung!

Nasılsın? Umarım iyisindir. Biliyorum her mektuba böyle başlamam çok klişe ve saçma ama iyi ol istiyorum. Senden hiç cevap gelmiyor ve seni çok özlüyorum Taehyung.

Bende telefon numaran bile yok. Biz seninle öyle erken ayrıldık ki.. Hayatımdaki her şeye geç kalmış hissediyorum. Başkasının hayatını yaşamış gibi hissediyorum. Sanki, buraya zorla çekilirken sende, kendimi unutmuşum gibi.

Burası iyi. Havası güzel. Biliyor musun evlerinin bahçesinde bir salıncak bile var! Sen olsaydın kesinlikle beni o salıncakta sallarken, düşmeme neden olurdun. Beni bilerek iterdin, hain seni!'

Taehyung gözleri dolu bir şekilde gülümsedi. Kıyamazdı, asla Jisoo'nun düşmesine sebep olmazdı. Hatta sırf düşmesin diye onu hızlı sallamazdı bile. Ne zaman Jisoo'ya bir şey olsa korkardı, çok korkardı. Bu yüzden iki saat azarlardı genç kızı. Kendine dikkat etmesini söylerdi. 'Sana bir şey olursa ben yaşayamam.' derdi her zaman. Ama yaşamıştı işte. Jisoo yokken de yaşamıştı. Tabii, buna yaşamak denir miydi ki?

"Biliyordum."

Taehyung, Yoongi Hyungunun sesini duymasıyla, bakışlarını kapının pervazına yaslanmış kendisini izleyen Yoongi'ye çevirdi.

"Yurttan ayrıldığımızda bile onun yurda gönderdiği mektupları alıyordun. Her hafta almaya gidiyordun, değil mi?"

Taehyung suçlulukla gözlerini kaçırmış ve yutkunmuştu.

"Onu hala çok seviyorsun, değil mi?" diye devam etti Yoongi.

"Seviyorum, hyung. Ama bu bir şeyi değiştirmez. Ben acı çekmeye alıştım."

"Acı çekmeye alışılmaz çocuk," demişti Yoongi onaylamaz bir ifadeyle kafasını iki yana sallayarak. "Bir gün sen de boğulursun."

***

Taehyung, bahçedeki her zaman oturdukları banka yerleşmiş iki salak arkadaşının saçma sapan konuşmalarından birine daha şahitlik ediyordu.

"Aa o da ne?" dedi Jimin şaşkınlıkla. "Yoongi hyung saçlarını maviye mi boyatmış? İnanamıyorum! Acayip yakışmış."

Her zamanki gibi sahte hesaplarının birinden başkalarını, daha çok Yoongi'yi, stalklıyordu.

"Ya! Jimin yeter artık." dedi Jungkook bıkkınlıkla. "Fangirl müsün sen?"

Jimin kafasını telefondan kaldırarak gülümsedi ve hemen yanında oturan arkadaşına baktı. "Jungkook, yoksa sen Yoongi Hyungu kıskandın mı? Onu senden daha çok sevdiğimi mi düşündün yoksa, şapşik seni."

Jungkook da gülümseyip kafasını Jimin'in omzuna yasladığında, Taehyung kafasını yanındaki ağaca vurmak istemişti.

"Evet. Ama düşündüğüm gibi değil, değil mi?"

"Hayır," dedi Jimin gülümsemeye devam ederken. "Aynen düşündüğün gibi."

Jungkook hızla kafasını Jimin'den kaldırıp sinirle arkadaşına bakmıştı. "Senin ben.."

Taehyung, yanlarına aniden gelen Rose ve Lisa ile bakışlarını Jungkook ve Jimin ikilisinden çekmek zorunda kalmıştı.

"Taehyung," dedi Rose telaşla. "Acaba Jisoo'yu hiç gördün mü?"

"Hayır. Ne oldu?"

"Sabah evden erken çıkmış, okulda olduğunu düşünmüştük ama burada değil. Telefonuna da ulaşamıyorum."

"Başka bir yere gitmiş olamaz mı?" demişti Jungkook omuz silkerken.

"Hayır," dedi Rose hızlıca. "Jisoo okul haricinde evden dışarıya adım bile atmaz."

Bu Taehyung'un telaşlanmasına ve hızla ayağa kalkmasına neden olmuştu. Jisoo'nun başına bir şey gelme düşüncesi bile onu çıldırtmaya yetiyordu.

"Yine de gidebileceği bir yer yok mu hiç?"

Rose'un apar topar verdiği bir adresle Taehyung koşarak okuldan çıkmış, ve Rose'un adresini verdiği bir sahil kenarına gitmişti. Etrafta Jisoo'yu aradı gözleri onu bulmayı umut ederek. Etrafta birkaç kez koşuşturdu ama bu saatlerde tenha olan bu yer, sanki bugün daha da kimsesiz olmaya yemin etmiş gibiydi. Kocaman alanda, Taehyung'dan başka kimse yoktu.

Genç adam çaresizce bir ara Jisoo'yu aramayı düşündü ama sonra telefon numarasını bilmediğini hatırladı. Bende telefon numaran bile yok. Biz seninle öyle erken ayrıldık ki..

Pes ederek önündeki banka oturdu Taehyung. Jisoo'dan başka bir şeyi düşünemiyor her an kafayı yiyebilecekmiş gibi hissediyordu. Acı çekmeye alışılmaz çocuk, bir gün sen de boğulursun.

Sonra aniden omzunda bir ağırlık hissetmiş ve şaşkınlıkla gözlerini yan tarafında oturan genç kıza çevirmişti Taehyung. Jisoo'nun gözlerinin altı çökmüş, yüzü beyazlamıştı. Sanki olabilirmiş gibi, düne göre daha zayıf görünüyordu. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı Taehyung, ama Jisoo onu susturmuş başını iyice yerleştirmişti ona güven veren omuza.

"Çok yoruldum Taehyung," diye mırıldandı Jisoo. "Gerçekten çok... Biraz omzunda dinlenmeme izin ver."

×××

Bölüm geç geldiği için çok üzgünüm..

Umarım güzel olmuştur 💜

falling for you ❅ vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin