17 | Hiç olmadığım kadar ayığım

2.9K 274 175
                                    

Medya; Jungkook - Paper Hearts

17 - Hiç olmadığım kadar ayığım

Jisoo iç çekerek, eline kumandayı aldı ve kanalları değiştirmeye başladı. Televizyonda güzel bir şey yoktu, fakat olsaydı da Jisoo izleyebileceğini düşünmüyordu. O günden sonra bir buçuk hafta geçmişti, ama Jisoo bu zaman dilimi içerisinde bir kez bile Taehyung'u görmemişti. O gün, alışveriş merkezinden ayrılırken Taehyungtan bir cevap beklemişti. 'Evet' ya da 'hayır'.. Tam olarak böyle bir şey. Taehyung ise hiçbir şey söylememişti.

Bir şey bulamayacağını anladığında kumandayı koltuğa fırlatto Jisoo. Bu akşam Rose da evde değildi bu yüzden fazlasıyla sıkılıyordu. Düşünceleri onu boğuyordu.

Birkaç dakika Jisoo boş boş karşısındaki beyaz duvara bakmıştı, ama sonra sanki bir mucize olmuş gibi zil çalmış ve genç kızı düşüncelerinden kurtarmıştı. Jisoo büyük bir sevinçle gidip, kapıyı açtığında kesinlikle beklemediği bir şeyle karşı karşıyaydı; Kim Taehyung.

"Taehyung," dedi Jisoo büyük bir şaşkınlıkla. "Burada ne işin var?"

"Yanına gelmek istedim." Taehyung zorlukla kapıya tutunmuş ve minik bir kahkaha atmıştı. Jisoo'nun şaşkınlığı büyürken, Taehyung sadece ayakta kalmaya çabalıyordu.

"Çok sarhoşsun." dedi Jisoo, buna inanmak zor geliyordu. Taehyung'u böyle gördüğü ilk seferdi ve bundan hiç hoşlanmamıştı.

"Hiç olmadığım kadar ayığım," diyerek kahkahalarına devam etti Taehyung.

Jisoo ise dudaklarını büzmüş ve Taehyung'un elini tutarak onu içeriye doğru çekiştirmeye başlamıştı. "Gel, sana bir kahve yapalım."

"Hayır ben değil," dedi genç adam kafasını iki yana sallayarak. İçeriye girmemek için direniyordu. "Artık sen gelmelisin."

"Geldim zaten Taehyung." Jisoo Taehyung'a şevkatle bakmış ve derin bir nefes almıştı. "Artık burdayım, döndüm."

"Hayır," dedi Taehyung bir kez daha kafasını iki yana sallarken. "Bana dönmedin. Henüz benimle değilsin Jisoo. Senin için zor biliyorum ama.. Bana dönmenin bir yolunu bul çünkü sana ihtiyacım var."

Jisoo gözlerini kırpıştırmış ve sarhoş birinin nasıl bu kadar iyi konuşabildiğini düşünmüştü. Fakat konu Taehyungken hiçbir şey imkansız olmuyordu.

"Tamam, sadece şimdi içeri gel olur mu? Ayakta duramıyorsun,  kahve yapalım."

Taehyung onu duymuyormuş gibi davranarak eğilmiş ve bir kutuyu alıp Jisoo'ya uzatmıştı. "Bunu al."

"Nedir bu?"

"Sadece al işte."

Jisoo kafasını aşağı yukarı sallayarak büyük kutuyu kolları arasına almıştı. Taehyung ise son bir kez Jisoo'ya bakarak gülümsemiş, ardından arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmıştı. Jisoo arkasından seslense de tıpkı biraz önceki gibi duymazdan gelmişti.

Genç kız, Taehyung'un dönmeyeceğini anladığında kapıyı kapatmış ve kucağındaki kutuyla beraber koltuğa oturmuştu. Kutuyu açıp içine bakmak isteyen tarafına engel olamadığından, hızlıca kutunun kapağını açmıştı.

Kutunun içinde mektuplar vardı. Jisoo başta bu mektupların Taehyung'a yazdığı mektuplar olduğunu düşünmüştü, ama değildi. Dikkatli baktığında görmüştü ki, bu mektupları Taehyung yazmıştı. Hepsi Jisoo'nun mektuplarına cevap olarak yazılan mektuplardı. Fakat asla gönderilmemişlerdi.

Ve Jisoo'nun bilmediği bir şey daha vardı ki, Taehyung bugün Jisoo'nun kapısını çaldığında, sarhoş değildi.

***

"Benimle buluşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim." dedi Jimin gözlerini kısıp gülümserken.

"Asıl ben teşekkür ederim," dedi Rose heyecanla. "Çok naziksin Jimin."

Jimin gülümsemesini bozmadan Rose'un elini tutmuş, genç kızın yanaklarının kızarmasına neden olmuştu.

"Bu kafe güzel bir yer diye buraya gelelim istedim ama istersen başka bir yere de gidebiliriz."

"Hayır, hayır burası gayet iyi."

Jimin başıyla onayladığında Rose derin bir nefes almıştı. Hiç kimseye Jiminle buluşacağını söylememişti bu yüzden Lisa'nın çalıştığı kafeye gitmedikleri için kendini çok mutlu hissediyordu. Kızlardan biri tarafından basıldaydı emindi ki, ağızlarından en az bir ay düşmezdi.

"Nereye oturalım?" diyerek boş masalara göz gezdirdi Jimin.

Jimin'in aksine Rose hemen yanlarındaki masaya gözlerini büyülterek bakıyordu. Jimin, genç kızın nereye baktığını anlayıp gözlerini yanlarındaki masaya yönlendirdiğinde, Rosedan bir farkı kalmamıştı.

Masada, Jungkook ve Lisa kahve içerek bir şeyler konuşuyor, gülüyorlardı.

"Bu ne cidden?" diyerek gözlerini kırpıştırdı ve gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştı Rose.

"Jungkook?"

Jungkook, kendisine seslenilmesiyle kafasını sesin geldiği yöne çevirmişti. Lisa da Jungkook'un bakışlarının odağı olan yere döndüğünde, artık kadro tamamdı. Dördü de birbirlerine büyük bir şaşkınlık içinde bakıyorlardı.

"Jimin?"

"Lisa?"

"Rose?"

"Burada ne işiniz var sizin?" dedi Rose, bu saçma diyoloğu sonlandırırken.

"Asıl sizin ne işiniz var?" diyerek Jimin'i işaret etmişti Lisa.

"Biz sadece buluşmaya geldik." Jungkook arkasına yaslanıp, gülmemek için dudaklarını ısırırken, Jimin hyungunun da ondan bir farkı olmadığını anlamıştı.

"Biz de."

Jimin gülerek Lisa'nın ve Jungkook'un masasına oturdu. Garip bir şekilde, karşılaştıkları için rahatlamış hissediyorlardı.

"Peki neden buluştunuz siz?" dedi Rose, Lisa'ya 'bana nasıl anlatmazsın' bakışları atarken.

"Siz neden buluştunuz peki?" diyerek Rose'un bakışlarına karşılık verdi Lisa.

Bu sefer Jimin ve Jungkook aynı anda konuşmuştu. "Biz sevgiliyiz."

××××××

Wuhuu hemen yeni bölüm attııım ❤❤❤

Açıklamaya fazla bir şey yazamayacağım çünkü ne yazmam gerek bilmiyorum artık..

falling for you ❅ vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin