Medya; Mamamoo - Paint Me
12- Saçlarına dokunabilir miyim?
"Taehyung," diyerek evin içine dalmıştı Yoongi. Aslında Taehyung'un evde olmayacağını düşünmüştü ama, genç adam koltukta öylece oturmuş bomboş bakışlarını beyaz duvarda gezdiriyordu. "Ne zaman geldin sen?"
Taehyung, Yoongi'nin kendisine ikinci kez seslenmesinden sonra ancak bakışlarını duvardan ayırabilmişti. "Çok olmadı, hyung."
"Jisoo'yu gördün mü?"
Sadece başıyla onaylamış ve ellerini gri saçlarından geçirmişti. Yoongi'nin bir açıklama bekliyor olmasını aldırmadan ayağa fırladı. "Ben gidiyorum, hyung."
"Nereye?" Yoongi şaşkınlıkla kaşlarını çatmış ve Taehyung'u çıkış kapısına dek takip etmişti.
"Saçımı siyaha boyatacağım."
Yoongi bir kez daha şaşkınlığın bedenini ele geçirmesine izin verdi ve şakayla karışık konuştu. "İyi de, zaten griye yeni boyatmıştın. Kel kalacaksın bak."
Taehyung'un biraz da olsa gülümsemesini ummuştu ama genç adamın yüzünde bir mimik bile oynamamıştı, ifadesizce hyunguna bakıyordu.
"Ne oldu Taehyung? Neyin var? Jisoo yüzünden mi?"
Yoongi, kolundan tutarak kardeşi gibi gördüğü çocuğun gitmesine engel olmuştu. Kaşlarını çatarak karşısındaki çocuğun gözlerinin içine bakıyordu ve bir kez olsun olanları Jiminden ya da Jungkooktan değil de, Taehyungdan öğrenmek istiyordu. Bazen bu onu kuşkuya düşürüyordu. Neden Taehyung ona anlatmıyordu ki? Yoksa, güvenmiyor muydu?
"Sonra konuşalım hyung. Şimdi değil, lütfen.."
***
"Lisaydı, değil mi?" dedi Jungkook oturduğu cam kenarındaki masada, siparişini almaya gelen genç kıza bakarken. Garip bir şekilde, bugün yalnızdı genç adam.
Sen salak mısın, demek istedi Lisa. Karşısındaki çocuk elbette ismini biliyordu, sadece onunla oynuyordu. İşte tam da bu, Lisa'nın sinir krizi geçirip, çocuğu boğazlamak istemesine neden oluyordu. Ama sonuçta o bu kafede çalışıyordu ve de böyle bir tepki vermesi uygun olmazdı. "Evet."
"Otursana." demişti Jungkook gülümseyip tavşan dişlerini sergilerken.
"Teşekkür ederim ama ben burada çalışıyorum. Bu yüzden oturamam. Ne istemiştiniz?"
Lisa topladığı saçlarından düşen bukleleri bıkkınlıkla geriye savurdu ve elindeki kağıtla kaleme iyice sarıldı. Bir an önce siparişi vermesi, kendisini bu garip ortamdan kurtarması için Jungkook'a beklentiyle bakıyordu.
"Arkadaşın olsa bile mi?"
Lisa omuz silkti. "Biz arkadaş değiliz. Tanışalı daha ne kadar oldu ki?"
Lisa, Jungkook'un bir şeyler söylemeye devam etmesini beklemişti. Ama Jungkook sadece gülümsedi ve bir kahve sipariş etti. Lisa, genç adamın dengesizliklerine anlam veremese de umursamamayı seçmiş ve kahvesini getirmek üzere mutfağa dönmüştü. Arkasında mırıldanan Jungkook'u duymamıştı bile.
"Gerçekten uzun zaman olmuş, değil mi?"
***
Taehyung, gördüğü bir taşı ayağıyla iterek düşünceli bir şekilde ilerlemeye devam ediyordu kaldırımda. Her zaman; acı çekmişti, üzülmüştü ve kendini nasıl toparlayacağını düşünüp durmuştu. Jisoo ile ilgili olan her anıyı, kendi içinde yaşatmıştı. Her gün başa alıp yaşamıştı tekrar ve sonunda kaybolmuştu. Şimdiyse kollarında kaybolmak istediği o kızla tekrar karşılaşmıştı. Bunu algılaması bile o kadar uzun sürmüştü ki, başta her zaman gördüğü rüyalardan biri olduğunu zannetmişti.
İç çekip düşünceleri aklından kovmaya çalıştı ve henüz birkaç saat önce boyattığı siyah saçlarından geçirdi parmaklarını. Gözlerini kaldırım taşlarından ayırıp önüne sabitlediğinde, aniden durmak zorunda kalmıştı. Çünkü karşısında Jisoo vardı. Genç adama gözlerini büyülterek, hayranlıkla bakıyordu. Taehyung, Jisoo'nun şaşkın bakışlarına karşılık vermek zorunda kalmıştı. Jisoo, kahkül mü kestirmişti? Taehyung, her zaman Jisooyla kahkül kestirirse hiç yakışmayacağını söyleyip dalga geçtiği zamanları hatırladı. Yakışmıştı.
"Taehyung." dedi sonunda Jisoo sessizliği bölerek. Gözlerindeki heyecan sesine de yansıyordu. "Saçların.. Çok yakışmış!"
"Senin de.." diye cevapladı Taehyung, zorlukla konuşmuştu. Yutkundu, şu an birkaç gün önce karşılaştığı Jisooyla değil de, sürekli vakit geçirdiği o küçük kızla konuşuyormuş gibi hissediyordu. Ama, böyle hissetmemeliydi. Bu, kafasını karıştırıyordu.
Jisoo gülümseyerek birbirine kenetlediği ellerini açtı ve elini Taehyung'a uzattı. "Şurdaki bir mağazadaydım, bu uğurböceğini buldum. Sadece, onu dışarıya bırakmak istiyordum ama anlaşılan beni sana getirdi."
Bu kadar masum olma, demek istedi Taehyung. "Bu çok saçma."
Jisoo omuz silkti. "Olabilir. Ama yine de tatlı." Sonra yavaşça yere eğilmiş ve uğurböceğini kaldırıma bırakmıştı.
Tekrar Taehyung'a döndü ve kocaman gülümsedi. "Saçlarına dokunabilir miyim?"
Genç adamın şaşkın bakışları arasında elini siyah saçlara daldırmış ve incitmekten korkarcasına okşamıştı. Jisoo, gözlerinin dolduğunu hissettiğinde elini çekmiş ve yalandan öksürmüştü. Taehyung'un da gözlerinin dolduğunu fark etmemişti.
"Artık eve gitmeliyim." dedi Jisoo gülümseyerek. "Kendine iyi bak, seni seviyorum."
×××××
Wuhuu geri geldim. Umarım feels geçirdiniz akfkkwkf
İki saat ne yazsam diye düşündüm çünkü bu hikayeyi yazmakta zorlanıyorum nedense...
Havalar çok soğuk kendinize dikkat edin ve sıkı giyinin lütfen. Ben öyle yapıyorum. (Yalan, daha demin bahçedeki salıncakta sallanıyordum.) Sizi seviyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
falling for you ❅ vsoo ✓
FanfictionSeni özledim. Çok uzun zaman oldu ve o kadar çaresizim ki, boğulacak gibi hissediyorum. Seni bulmak istiyorum. Seni bulacağım ve sana sıkıca sarılacağım. Bir daha bırakmamak üzere. Lütfen Taehyung, seni bulmama izin ver. @nemesislau2017 Taesoo - Jir...