13 | Sen çok güzel bir rüyasın

3K 307 162
                                    

Medya; Han Hee Jung - Dream ( WFKBJ OST)

13 - Sen çok güzel bir rüyasın.

Jisoo öksürerek kendini yataktan kalkmaya zorladı. Ama kendini çok halsiz hissediyordu ve çok üşüyordu. Muhtemelen, ateşi vardı. Rose'a seslenmeyi düşündü ama sesinin çıkıp çıkmayacağından emin olamıyordu. Bekle, bir dakika. Rose, çoktan okula gitmişti ve üstelik bugün sınavı vardı.

Rose gelene kadar dayanabilirim, diye düşündü Jisoo ve tekrar yatağına yattı. Okula gitmekten çoktan vazgeçmişti. Artık tek amacı Rose gelene kadar dayanmaya çalışmaktı. Duvardaki saate zorlukla, gözlerini kısarak, baktı. Saat daha sabah dokuza geliyordu, Rose'un eve dönmesine saatler vardı. Ofladı Jisoo. Anlaşılan onu aramaktan başka çaresi yoktu çünkü titremesi gittikçe artıyordu. Telefona zorlukla uzandı, kendini bir telefon konuşması bile yapamayacak kadar halsiz hissediyordu.

Yarı uyur şekilde Rose'un numarasını tuşladı ve telefonu kulağına yaklaştırdı. 'Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor..'

İç çekerek bu sefer de Lisa'yı aradı ama karşılaştığı manzara pek de farklı olmamıştı. Son umudu olarak Jennie'nin numarasını tuşlayıp telefonu kulağına götürdüğünde telefonun çalması içindeki umut kırıntılarını büyütmeye yetmişti.

"Alo, Jisoo?"

Jennie'nin sesini duyunca derin bir nefes aldı genç kız ve içinde kalan son çabayı da konuşmak için kullandı. "Jennie, çok hastayım. Rose ve Lisa'ya ulaşamıyorum. Yanıma gelir misin? Lütfen..."

Jennie, Jisoo'nun görmeyeceğini bilse de gözlerini büyülttü ve endişeyle kavrulmaya başlayan kalbine karşılık ne yapacağını şaşırmıştı. Bugün, Jennie'nin üniversitedeki proje ödevini teslim etmesi için son gündü. Sabahtan beri her yerde profesörünü arıyordu ama hiçbir yerde bulamamıştı. Gıcık adam, diye düşünmeden edemedi. Biraz bile durmuyordu yerinde!

"Jisoo," diyerek yutkundu. "Bugün benim proje teslim günüm. Ama endişelenme tamam mı? Hemen yanına geleceğim senin."

Jisoo onaylayan mırıltılar çıkardığında Jennie telefonu kapatmış ve ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Proje ödevini bizzat teslim etmeden ve sunumu yapmadan giderse, bu sene bu dersten sınıfta kalırdı. Ve üniversitesini bir sene uzatmak yapmak isteyeceği son şey bile değildi.

Bir yandan da, Jisoo bu kadar hastayken bir an önce yanına gitmek zorundaydı. Gözlerini etrafta gezdirdi. Jennie gelesiye kadar, Jisoo'nun yanında durabilecek hatta onu hastaneye götürebilecek birini arıyordu gözleri. Taehyung?

Bulduğu dahiyane fikirle yan yana yürüyen Taehyung, Jimin ve Jungkook üçlüsüne doğru koşmaya başladı. Hem Jisoo'da aklı kalmayacak hem de Taehyung ve Jisoo'nun vakit geçirmesini sağlamış olacaktı. Tabii, burada en büyük sorun Taehyung'u ikna etmekti. Ama sorun değildi, Jisoo'nun yeterince kötü olduğuna inandırırsa Taehyung insanlık namına gitmek zorunda kalırdı.

Genç adam şaşkınlıkla üzerine koşan Jennie'ye bakarken, Jennie kendini zorlukla durdurdu ve nefes nefese konuşmaya başladı.

"Taehyung.. Jisoo evde, hasta.. Çok kötü. Benim projem var ve Rose-"

"Ne dedin?" demişti Taehyung kaşlarını çatarak.

"Jisoo, hasta." diyerek derin bir nefes aldı Jennie.

"Çabuk bana evin adresini ver."

***

Taehyung, kapının önünde durduğunda salaklığına içinden en güzel küfürlerini armağan etmekle meşguldü. Jennie'den anahtar falan almamıştı ve Jisoo'nun da bu kadae hastayken kalkıp kapıyı açamayacağı belli bir şeydi. Ofladı ve bir fikir bulmak adına gözlerini etrafta gezdirdi. Gözleri yerdeki paspasta takılı kaldığında gülümsemesine engel olamadı. Yapmış olamazdı, değil mi?

Eğilerek paspası çekti ve altında ona göz kırpan anahtarı küçük bir kıkırdamayla aldı. Hala masum, diye düşündü ister istemez. Hala saf, fazlasıyla. Hiç değişmemiş. Kore gibi bir yerde anahtarı kapının önüne koymak, bir hırsıza davetiye vermek gibi bir şeydi. Taehyung, bu konuyla ilgili Jisoo'yu azarlamayı kafasının bir köşesine yazarak eve girdi.

İki denemeden sonra Jisoo'nun odasına girdiğinde, genç kızı yatağında bulmuştu. Jisoo yorganına sımsıkı sarılmıştı ve titriyordu. Taehyung telaşla onun yanına ilerledi ve dudaklarını alnına değdirdi. Gerçekten yanıyordu. Üzerindeki yorganı çekmeliydi çünkü ne kadar çok örtünürse ateşi o kadar artardı.

Jisoo'nun sarıldığı yorganı kendine doğru çekti ama Jisoo daha sıkı sarılmış ve bırakmamak için tüm çabasını göstermeye başlamıştı. Taehyung iç çekerek yatağın ucuna oturdu ve Jisoo'nun önüne düşen kahküllerini geriye itti.

"Güzelim, çok ateşin var. Yorganı üzerinden çekmeliyiz. Sonra sana soğuk suyla bez getireceğim, hm?"

Jisoo, duyduğu sesle gözlerini hafifçe aralamıştı. Karşısında Taehyung vardı. Yoksa bu, beyninin kendisine oynadığı bir oyun muydu? Zorlukla mırıldandı. "Taehyung.."

"Evet, canım. Buradayım."

Taehyung, Jisoo'nun şaşkınlığından faydalanarak yorganı üzerinden atmış ve vakit kaybetmeden banyoya giderek soğuk su ve bez getirmişti. Tekrar yatağın ucuna oturmuş ve bezi Jisoo'nun alnına koymuştu.

"Taehyung.. Çok üşüyorum. L-lütfen, üzerimi örter misin?"

Jisoo halsizce konuştuğunda Taehyung'un gözleri istemsizce dolmuştu. Jisoo'yu böyle görmekten her zaman nefret etmişti. Jisoo ise hala Taehyung'un bir rüya olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

"Geçecek, meleğim. Biraz sabretmelisin."

Jisoo yutkunarak, hafif aralık olan gözlerini Taehyung'a çevirmiş ve elini zorlukla kaldırıp Taehyung'un yanağına dokunmuştu. Taehyung'un yanağı artık genç kızın avucu arasındaydı ve Jisoo vücudundan geçen titremenin, hastalığından olmadığını biliyordu.

"Sen," demişti zorlukla. "Çok güzel bir rüyasın."

×××××

Yazarken feels geçirdim. diyeceklerim bu kadar. Kısa ve öz. Aklflellföd

falling for you ❅ vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin