Benim adım Eve Daughter.Soyadımın "kız çocuk" anlamına gelmesi benim suçum değil elbette.Bu konuları hızlı geçmek istiyorum.
Ben New York Times gazetesinde gazeteciyim.Criminal ve gizli olaylar benden sorulur. Bu bölümde 2 kişi çalışıyoruz.Rakibim MELANİE! Bazen beni o kadar çok zorluyor ki.Biran önce atılması için tanrıya her pazar dua ediyorum.Tamam her pazar kilisede değilim,tamam kabul ediyorum.Ama fırsat bulduğum heran yukardaki büyük adamla konuşuyorum.
Ben bunları düşünürken yatağımın kenarındaki alarm çaldı ve bende güzle ve sıcak yatağımdan kalkmak zorunda kaldım.Kahvaltı etmeye fırsat bulamadığım için hemen üstümü giydim ve dışarı çıktım.Yolda giderken bir kahve ve donut aldım.Bugün ki kahvaltım anlaşılan yine şeker ve kafein.Umrumda değil.Gazeteci olduğumdan beri evimle ve kendimle ilgilenmeyi bırakmıştım.İlgilenmem gereken bir ailem de olmadığı için her konuda rahattım.Bu düşüncelerden sıyrıldım ve işe geç kalıcağımı anlamamla birlikte yoldan bir taksi çevirdim ve binaya yol almaya başladım.Taksinin tutarını ödedikten sonra indim ve binaya girdim.Asansöre giderken herkese zorla el salladım.(Mecburen çünkü gazetecilikte hırslıydım ve gördüğüm her insan bana göre potansiyel bir rakipti.Onlarla arkadaşlık kurmak istemiyordum.Bu yüzden yalnızdım.)Asansöre nihayet kendimi attığımda 5.katın düğmesini bastım ve gizli olaylar katına geldim.Kendi ofisime girdim.Sonunda gün içinde huzur bulabildiğim tek yerdeydim.Burda olmaktan çok mutlu olmuşumdur hep.Gün içinde harcadığım tüm vakit neredeyse burdayım.Burası olmazsada mutlaka dışarıda bir şeyleri araştırıyorumdur.Elimden gelse gecede burda uyurdum.Maalesef bu konuda şanssızım.Ben elimdeki kahveyi bitirmeye çalışırken tüm mankenleri kıskançlıktan çatlatacak derecede dekolte bırakan Melanie ofisine girdi.Lanet olsun ki üstündeki kıyafeti bile çok güzel taşıyordu ve çok seksiydi.Tanrı onu yaratırken ben sanırım kahve kuyruğundaydım.Kazanabildiğim tek yön bal rengi saçlarım ve mavi gözler.Yoksa çelimsiz ve şekilsiz vücudum olarak berbattım ve asla elbise giymezdim.Pantolonlar benim kurtarıcım.
Ben Mel'i izlerken oda bana baktı.Benim odama gelmeye başladı.Gelmesene piç diyemedim tabii ki.Girdi odama ve bana gayet ciddi "Müdür bizi çağırıyor" dedi.Aramızdaki muhabbet çok azdı.Ve o benim rakip listemde olduğunu bilmiyordu.Sadece diğerleri gibi soğuk tavırlarımdan dolayı benimle pek konuşmaz.Kimse soğuk tavırlarım vesilesiyle benimle konuşmaz.Mel'de bunlardan biri.Ben elimdeki karton kahve bardağını hemen çöpe attım ve bizim kattaki müdür odasına gittim.Kapıda Melanie beni bekliyordu sanırım.CİCİ KIZ!Geldiğimi görünce müdürün odasının kapısını tıklattı ve içeri girdik.Birşey olmuş olacağından şüphelenmiyordum.Çünkü işimde iyiydim ve müdüre karşı asla bir yanlışlık yapmazdım.İçeri girdiğimde müdürümüz korkmuş bir şekilde bakıyordu.Çok meraklanmıştım.Bize selam vermeden direk konuya daldı.
"Melanie ve Eve sizi görmek güzel.Ama bugün güzel değil.Bugün ilginç bir iş teklifi aldım ve bunu bölümdeki en korkusuz ve işinde en başarılı 2 kişiye vermek istedim(Zaten 2 kişiyiz.!).İkiniz bu işte ortak çalışacaksınız.Şimdi işine gelirsek, o biraz sıkıntılı.1971'de açılan ve bir sene sonra içindeki akıl hastaları yüzünden kapatılan MURKOFF AKIL HASTANESİ varmış.Bu geçen sene tekrar faaliyete geçmişti hatırlayacağınız üzere.Akıl hastanesi bir çağrı geldi.Orada neler olduğunu gerçekten merak ediyoruz çünkü bize gelen çağrıda sadece "İMDAT!O..On..Onlar beni yakala..." sesini yakalayabildik.Sonra hat kesildi ve kimse ulaşamadı.Orada garip şeyler oluyor ve polisler bizim geçmemize ve incelememize izin vermiyecekler.Orayı araştırın kızlar ve bütün herşeyi istiyorum.HERŞEYİ." dedi.Bize adresi verdi ve bizi yolladı bu akşam yola çıkacaktık.Bu işi duyar duymaz içimdeki küçük çocuk çoktan istiyorum diye haykırmaya başlamıştı bile.Eve gidip hazırlanmam gerekiyordu.Her ne kadar müdür oraya akıl hastanesi dese de hepimiz biliyorduk ki orası bir tımarhane ve oradakiler DELİ.Eve gitmek için paltomu aldım.Akşam uzun olacağa benziyordu.
***********************************************************************************
Evden küçük bir boyun çantasına kameramı ses kayıt cihazımı ve yedek pillerimi almıştım.Bi de ne olur ne olmaz diyerek bir el feneri.Araba bindim ve şehrin çıkışında bulunan bu deli yerine varmıştım.İçimdeki küçük gerginliğe engel olamıyordum çünkü gerçekten ürkünç bir yerdi.Yakınlaştığımda telefonum şebekeyi kaybetti ve çekmemeye başladı.Gece ben ve Mel için uzun olucağa benziyordu.Ondan her ne kadar nefret ediyor olsam da(umarım yine elbise ve topuklu ayakkabı giymemiştir yoksa onu arabanın altına ezeceğim) biriyle beraber orayı incelemek benim için iyi olacaktı.İçimdeki rahatlama hissi yerini tamamen korkuya bıraktı çünkü yakınlaştığımda hafiften bir uğultu duyma başladım.Birileri fısıldıyordu.Tımarhanenin etrafı tamamen karanlık ve sessizdi.Tımarhanede öyle.Uğultular hariç.Kendimi tımarhanenin bahçesine attım.Titrek ellerimi direksiyondan çekerek çantamı aldım.Melanie'nin arabasını gördüm.Benden erken gelmişti ve arabasının orda bekliyordu.Tanrım.Nihayett düz bir kot pantolon düz siyah bir tişört ve spor ayakkabılar giymiş.Onun yanına yaklaştım.Bana korkmuş bir şekilde bakmaya başladı.Tekrar tımarhaneye baktı ve iç geçirerek söze başladı.
"Bu....Bu gece çok uzun olcak..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tımarhane-Sessizlik
Horror"Bu...Bu gece çok uzun olucak" dedi.Yüreğime bir korku ulaştı.Bu işte hırslıydım.Yükselmek istiyordum.O yüzden bu deli inine bile inebilirdim.Umursamazca "Gece uzun felan olmayacak.Tırsak olma."dedim.Bana döndü ve ünlü sözden alıntı yaparak "Sessiz...